English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ P ] / Parası iyi

Parası iyi translate Spanish

620 parallel translation
Bizim zamanımızda farklıydı. Parası iyi, adil bir işti.
Se pagaba bien y nos trataban con dignidad.
- Parası iyi. Ücretler hemen artıyor. - İyi fikir.
- El dinero es bueno, el viaje, corto.
İşin parası iyi. Komisyon yüzdeleri, vesaire vesaire.
El trabajo paga buenos porcentajes en comisiones y demás.
Bir kaç aylığına.. Parası iyi.
Solo unos pocos meses, pero te paga muy bien.
- Parası iyi.
- Pagan bien.
Parası iyi olduğu sürece yaparsın.
Sólo si el dinero es bueno.
"parası iyi olsun da..."
"Cualquier trabajo que está bien pagado."
İyi bir arabada, yanında bir morukla oturan yakışıklı bir adam gördüğümde onun kuzenin olduğunu ve benzin parası için tasarruf yaptığını söyleyebilirsin.
Cuando veo a un chico guapo como tú en un coche caro con una muñeca que hizo la comunión con Mistinguett ; que no me venga con que es su prima de Romorantin y que ha ahorrado dinero para la gasolina.
- Onun parasını alsam iyi olur.
- Será mejor que coja su dinero.
- Parası buradaki kadar iyi mi?
- ¿ El dinero es tan bueno como aquí?
Evet, ama ödeme yapmadıysa parasını hemen alsan iyi olur.
Sí, y si no la pagó, mejor cóbresela ahora.
İyi ki parasına oynamıyoruz. Yoksa sizi iflas ettirmiştim.
Menos mal que no estamos jugando dinero, si no ya les habría arruinado...
Belki arazi artık iyi değildir. Kim bilir? Veya Beaky'nin parasını riske atma fikri pek hoşuma gitmedi.
Tal vez el terreno no es bueno... o quizá no quiero arriesgar así todo el dinero de Beaky.
Benim tavsiyem onlara etlerin parasını iyi niyetle ödeyip gitmelerine izin vermektir.
Mi consejo es cargar la ternera en la cuenta de "relaciones con los indios" y dejarlo estar.
Hiç anlamıyorum. Dietz'in karısının parası neden benim karımınkinden daha iyi?
No entiendo. ¿ El dinero de la esposa de Dietz es mejor que el de la mía?
- Çok severim. Parası çok iyi değil ama seni idare eder.
No es mucho dinero, pero alcanza para vivir.
Beş parasız kaldığını gördüklerinde bunu anlayacaklar zaten. İyi avlar!
Ellos lo sabrán cuando vean como te hemos agotado.Buena suerte.
Hogarth biraz dikkat etse iyi olur. Yoksa yakında onun parasını da çalarsın!
Hogarth debe ir con cuidado, eres capaz de robarle su dinero.
Eve gitmem için taksi parası versen çok daha iyi olur.
Sería mejor si pudieras pagar un taxi.
Düşündüm ki eğer bunu yaparsam daha iyi cihazlar satın alabiliriz o zaman Payne Havayolları, daha büyük bir havayolu olur ve herkesin çok parası olur, böylece hiç kimse evlenmek için 1954 yıIına kadar beklemek zorunda kalmaz.
Bueno, pensé que si lo hacía, podríamos comprar algo de equipamiento nuevo y todo tipo de cosas, y entonces aerolíneas Payne sería una gran compañía, y todos ganarían mucho dinero, y entonces nadie tendría que esperar hasta 1954 para casarse.
Catherine'e ve parasına iyi bakıp, onu mutlu edebilir.
Él puede cuidar bien de Catherine y de su dinero y hacerla feliz.
Parası olacak, iyi bir okula gidecek- -
Tienen mucho dinero, le darán educación...
- Bu daha iyi bir iş. - Hem de çok. - Parası da çok mu?
- Un trabajo mejor. ¿ Más dinero?
Bize parasıyla daha iyi bir yol mu göstereceksin?
¿ Nos dirá una forma mejor por un precio?
Parasından değil. Bu at iyi olabilirdi.
No me importa el dinero, pero era bueno.
Parası da iyi.Günde 10 $ ve kafeteryada öğle yemeği.
La paga es buena. $ 10 al día y almuerzo en la cafetería.
İyi söylüyorsun, parası da iyi.
Argumentas bien y me gusta el dinero.
İşimi seviyorum, parası da çok iyi ve her yıl bir Paris seyahati oluyor.
Mi trabajo es agradable, me pagan bien y viajo a París todos los años.
Arliss, eğer bu şeyleri yakalayıp eve getirmeyi kesmezsen seni iyi bir döveceğim.
Arliss, si no paras de coger esas cosas y meterlas en casa... Vas a ver lo que es bueno.
İyi olduğun tek şey parasızlık konusunda yakınman.
sólo sirves para quejarte por no tener dinero.
- Elbette, elbette. Parasını vermek iyi ama yine de hırsızlık yaptı.
Por dos libras de pan, no irá a la quiebra.
O kadar sevdalıydı ki şehirdeki en iyi otelde parasını savurmaya hazırdı.
Tanto, que quiso derrochar su dinero en el mejor hotel.
Parası normal bir işten daha iyi ama kendime daha çok para harcamam gerekiyor.
Ahora gano más que en eI otro bar, pero también gasto mucho más en mí.
Bütün parasını bana verdi ve kendimi daha iyi hissetmem için
Me dio el poco dinero que tenía y me envió a estudiar a Jennings,
İyi ki o kadar parası var.
Qué bien que se lo puede permitir.
Parasını versen iyi olur Eddie.
Es mejor que le pagues, Eddie.
Ama öncelikle iyi bir emeklilik parasına ihtiyacımız var.
Antes, queremos reunir unos ahorrillos.
Dairenin parasını böylelikle çıkarabiliriz. İyi değil mi?
Podemos acabar de pagar el apartamento. ¿ Es estupendo, ¿ no?
Tavsiye etmeme rağmen, çok iyi bir tahvili nakde çevirdi. Parasını almak için beni görevlendirdi.
Además, no quiso escucharme y vendió unas buenas acciones.
Motorun parasını getirmekle iyi bir yatırım yap...
Hizo una buena inversión prestándonos el dinero para ese motor...
Parası daha iyi.
Pagan mejor.
Senin gibi iyi bir adamın parası cebinde kalsın.
Calculo, ¿ qué diablos? Guardo un buen tipo como que un poco de pasta de esa manera.
Elbette, çıraklığın sırasında parası pek iyi olmaz, ama bileğine bir altın bilezik geçirmiş olursun, değil mi?
Por supuesto, el dinero no es muy bueno cuando realizas tu aprendizaje, pero siempre tendrás una profesión a la que agarrarte, ¿ no?
Blackthorne Beldesi şerifi çok iyi ödül parası toplamış.
Veo que el sheriff de Blackthorne ha ganado una recompensa.
Lewis'in parasını konuştuğumuza göre belki yakında Lewis'le konuşsak iyi olur.
Pero como se trata del dinero de Lewis... tal vez debamos hablar con él bastante pronto.
İyi bir adam benziyor, çok parası var.
Es alguien agradable que lleva mucho dinero consigo.
Resim sergilerine gidiyor itinayla her tablonun önünde duruyor, başını sağa yatırıp gözlerini kısıyor daha iyi görebilmek için geri gidiyorsun.
Vas a la oficina de correos de la calle Piramides, cobras tu beca de estudios. Entras en las galerías de arte y te paras ante cada cuadro, inclinando la cabeza a la derecha, guiñando un ojo, acercándote y retrocediendo para ver mejor.
Parası bitince, dikkatli olsan iyi olur.
Cuando el dinero se agote, tendrás que cuidarte mucho.
Gedya iyi bir çocuk, yine de zavallı, yani o parasız.
Guedio es un buen muchacho, pero pobre. Es un indigente.
Sadece parasının iyi olduğunu söyledi. Ve kendi işime bakmamı istedi.
Sólo dijo que el dinero era suficiente, y me pidió que me ocupara de mis asuntos.
Ama bu iyi bir fiyat ve bunu okul parasından düşebilirsin.
Pero es un buen precio, y puede deducirlo de su cuota aquí.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]