Patlat translate Spanish
3,306 parallel translation
Önümde dinozorlar, yanımda bir kadın,... patlatılmak üzereyim.
Dinosaurios enfrente, dama a mi lado, a punto de explotar.
Resmi rapora göre araba yarım kilo c4 ile patlatılmış ve bomba -
El reporte oficial dice que la bomba era de medio kilo de C4 colocada...
Bombayı patlatıyor ama hedefi ıskalıyor.
Él detona la bomba pero no le atina a su objetivo.
Teftiş sırasında yumruğu patlat gitsin.
Le dio un golpe durante la inspección.
Tek farkı, biz gerçek insanları patlatıyoruz.
Excepto que hacemos estallar a gente de verdad.
- Beni görürse yeleği patlatır, ama sana güveniyor.
Si me ve, volará el chaleco. El confía en ti.
Planlar değişti, şimdi patlat.
Cambio de planes, detonalo ahora.
Hemen patlat! Kargaşa esnasında kaçarsın.
Detónalo ahora y escapa del caos.
Patlat!
¡ Detónalo!
Derhal patlat! Yoksa gerçek acının ne olduğunu öğreteceğim sana.
Detona ahora, o sabrás qué es el dolor realmente.
Eğer emir gelseydi o bombayı patlatır mıydın?
¿ Hubieras detonado la bomba si la orden hubiera llegado?
Biz genellikle mühürleriz, kaldırıp patlatırız, ama bu adamın hala dışarıda olduğunu düşünürsek patlatma mekanizmasını sağlam olarak almamız daha iyi olur diye düşündüm.
Normalmente solo lo sellaríamos, lo sacaríamos y lo explotaríamos pero viendo que este tipo sigue ahi fuera, Supongo que tiene más sentido dejar el dispositivo detonador intacto.
Martha yardım etmezse, diz kapaklarını merdane ile patlatıp... "İşte bu iyi oldu" diyeceğim.
Y si Martha no me quiere ayudar, voy a partirle las rodillas con un rodillo y luego voy a decirle, "Eso sí que está bueno."
Bugün Casey Anthony davasında arka arkaya bombalar patlatıldı Casey'nin kaçırıldığı bildirilen 15 temmuz 2008 gecesi hakkında ifade vermek için Casey'nin abisi Lee Anthony tanık sandalyesine oturdu.
Bombazo tras bombazo hoy en el juicio de Casey Anthony por el asesinato de su hija de dos años, Caylee. El hermano de Casey, Lee Anthony, subió al estrado para testificar sobre los hechos de la noche del 15 de julio de 2008, cuando Caylee fue declarada desaparecida.
"Kafa patlatıyordum" olacak.
Es "devanando mi cerebro."
Ama o sakızı patlatışı bizle konuşurkenki gergin tavrı biraz tuhaftı.
Pero la forma en que mascaba el chicle todo el rato que habló con nosotros era un poco desconcertante.
Bu iç organlarını patlatır.
Con eso dejas al descubierto los órganos internos.
Çünkü bana göre, senin bana yardım etmendense kafamı patlatırım daha iyi.
¿ Si fuese por mí? Preferiría arrancarme la cabeza que dejar que me ayudes en lo que sea.
Köprüyü patlat!
¡ Volad el puente!
Hadi! Patlat!
¡ Volad el puente!
Köprüyü patlat!
¡ Vuela el puente!
Ve senin ödünü patlatıyorlar, öyle değil mi?
Y ellos te atormentan, ¿ verdad?
Tamamdır, söylediğim zaman patlatın.
De acuerdo, muévanse a mi señal.
- Patlat.
Vuélalo.
Bir şey yapmaya kalkışma yoksa bombayı patlatırım.
No intentes nada o haré detonar la bomba.
Şampanya patlatıp, itaatkâr yavru köpek gibi peşinden geleceğimi mi sanmıştın?
Así que pensaste que descorcharía la champaña, ¿ y te seguiría obedientemente como si fuera un cachorrito?
Köpek ciğerlerini patlatırcasına havlamaya devam etti.
Él estuvo mucho tiempo ladrando y ladrando a todo pulmón.
Ödümü patlatıyorlar.
Me alteran.
Ya da yüzünü patlatırım.. Yemin ederim ki deniyodum Oğlumu bırakın
o nos decis la verdad o te lleno la cara a balazos..
- Patlat onu. Gemiyi batır.
- Explótelo todo, hunda el submarino.
Herif sıradan biri gibi sihirli bir şekilde ortaya çıkıyor, tüm kurucular meclisini patlatıyor ve dünyada ki o kadar insanın içinden sadece Jeremy Gilbert'ın görebileceği bir dövme ile kaplı.
Este hombre aparece mágicamente como cualquiera elimina a todo el consejo de fundadores, cubierto con un tatuaje que Jeremy Gilbert, de toda la gente del mundo, parece que es capaz de ver.
Ramzi'nin patlatıp kendini havaya uçurduğu bombaya odaklanmamız gerekiyor.
Conseguimos arreglar la bomba que mató a Ramzi mientras intentaba armarla.
Tamam, bana bir kaç tokat patlat.
Vale, dame un poco de margen.
Bir şampanya patlatıp, yıldızları seyrettik.
Bebimos champán y miramos las estrellas.
Havuçlar gerçekten ödümü patlatıyor.
Y las zanahorias me dan mucho miedo.
Bu yer yeterince ödümü patlatıyor zaten.
Este lugar ya me da miedo.
Diyorum ki ; bu bombanın patlatıcısıydı.
Esto diciendo que podría ser el detonador de la bomba.
"Cüzdanlarınızı verin yoksa hepinizin kafasını patlatırım."
"Denme todas sus billeteras o les disparo en la cabeza"
Ödümü patlatıyor.
Me está volviendo loco.
Kan tükürür, ateş topu falan patlatırdık.
Escupíamos sangre y le prendíamos fuego a las cosas.
Kilidi ateşleme fitiliyle patlatıyor.
Voló las cerraduras con una mecha.
Bir bakalım ; patlatıcı hırsımız, plan hırsızımız ve Wall Street'teki bir caddenin planları.
Veamos, robo de explosivos robo de planos de ingeniería de una calle en Wall Street.
Patlat şunu Oscar!
¡ Descórchala, Oscar!
Byung Man. Patlayıcıyla mekana git ve ateş duvarını patlat.
Oh Byung-man, tu iras y colocaras el explosivo para volar el muro protector.
Onu patlatın.
Estállenlo.
Patlatırsak, büyük bir su kütlesi drenaja hücum edecek.
Estallándolo, toneladas de agua se dirigirán al drenaje.
20 dakika içinde, Riverview patlatılmış olacak.
Dentro de 20 minutos, la Torre B será detonada.
Patlat.
Derrúmbalo.
Sonra da patlatılan kasaların sahiplerine telefon açacağız.
Entonces llamaremos a los dueños de las cajas abiertas.
Bence kafanı patlatıp,
Argh!
Oh Tanrım, patlat beni.
- ¡ Sí!