Sıl translate Spanish
81,458 parallel translation
Hayır, bu olayda senin yönteminin başarısız olduğu bir olasılığı değerlendirdim.
No. Preparé una contingencia por si tus métodos fallan.
Belki de Craigslist'te * satmışımdır. İkisi de eşit olasılıkta.
Este es nuestro hogar y nuestros hijos están bien.
Beeker yurtdışı finansal işlemleri gerçekleştirdi, Paranın nasıl aktığını.
Beeker manejaba transacciones financieras en el extranjero, donde fluía el dinero.
- Bana ışığın nasıl olduğunu söyle.
Dime cómo se ve en la luz.
Küfredip duruyordu. Bana ipi nasıl bağlayacağımı, yanlış yaptığımı söylemeye başladı.
Empezó a tratar de decirme cómo atar una amarra, cómo lo estaba haciendo todo mal.
Peki iki bilim insanı nasıl bir konuşma yapıyor 30 saniyeden daha az süren her şey hakkındaymış
Entonces, ¿ cómo dos científicos tienen una conversación sobre todo eso que dure menos de 30 segundos?
Herkes nasıl bir şey olduğunu anlamak istiyor.
? Everybody wanna see what it's like?
Sanki hiç var olmamış gibi davranan bir çocuğunun olması nasıl bir şey bilemezsin.
No tienes idea de lo que es tener un hijo que actúa como si no existieras.
Asıl ona kızmalısın.
- Deberías de gritarle a él.
Nasıl da fısıldaşıyorlar!
Susurrando como dos cómplices en una pausa para el té.
Aksi takdirde, senin "ticaret-dışı" ya da kişisel tutku dediğin şey, artık nasıl adlandırmak istiyorsan, batar.
De otro modo, tu "no negocio", pasión personal o como quieras llamarla, se irá al traste.
Ya da değişken ipotek oranlarının, ticarete ayrılmış bölgelerde işleri nasıl geliştirdiğini okulda öğrenen adama sorabilirsiniz.
O preguntarme a mí sobre la influencia de los tipos de interés de los distritos comerciales en el desarrollo empresarial.
Köpekler bunu nasıl kaçırmış?
¿ Cómo se les pudo pasar a los perros?
Galiba "ışın kılıcı" demek istediniz.
Creo que se refiere "a un sable luminoso".
Bir yıl çadırda kaldım diye her şeyi kaçırmışım!
¡ Un año en una carpa y me perdí todo!
- Durum çok sıkıntılı.
Bueno, es espinoso.
Tamago hazırlamayı öğrenmeye on yılını adamış.
Tuvo que invertir diez años aprendiendo cómo hacer el tamago.
Yanılıyorsun adamım Yapmalısın.
Te equivocas, hombre.
İlk ışıktan ayrılırız.
Saldremos a la primera luz.
Kaynamış su meyva suyu biraz yoo-hoo ve acılı sos var.
- Muy bien. - pero los intentos de examinar el daño... licuado de chocolate y salsa picante.
Mumbai Sky Tower, Doğu Teksas açılış gecesi. Tek gerçek Kızılderili kumarhanesi ve oteli yepyeni gösterisini gururla sunar.
El Mumbai Sky Tower, el principal y único casino y complejo de Texas del este, se enorgullece en anunciar nuestra nueva actuación.
Lisa'nın zengin erkek arkadaşı var, Babam süper hiphop yapımcısı ile takılıyor... bense içi geçmiş iki eğlence düşmanıyla vitrin gezmesi yapıyorum.
Lisa tiene un novio rico, papá pasea con un superproductor de hip-hop y yo estoy aquí mirando vidrieras con dos anti-diversión como ustedes.
Bu rüküş kasabada vitrin gezmesi yapmaktan sıkılırım sanmıştım ama öyle olmadı.
Pensé que me cansaría de mirar vidrieras en este pequeño pueblo elegante, pero no está sucediendo.
McDonald's beni geri çevirmişti, oysa burada... hapiste geçirdiğim bir yılın ücretini bile ödediler.
Me rechazaron en McDonald's, pero aquí me pagaron por todo el año que estuve preso.
Sadece beş yıl hizmet ettikten sonra serbest bırakıldı, Iyi davranış için.
Fue liberado después de cumplir sólo cinco años, por buen comportamiento.
Savunmanın ilk hattı Y2k buzz karşı, Emin olmak için her makineyi kontrol etme 2000 yılında düzgün çalışıyor.
La primera línea de defensa contra el efecto y2k, se revisa cada máquina para asegurarse que funciona correctamente en el año 2000.
Ameliyat başarılıymış ve Bay Zacharides iyileşiyor gibi görünüyormuş.
La operación fue un éxito, y Zacharides parecía recuperarse bien.
Geçen birkaç yıl Glasgow'daymış.
Estuvo en Glasgow los últimos años.
İngiltere'nin ilk nükleer testi yapılırken karısı Montebello Adaları'ndaki Rumera'da onun yanındaydı.
Su esposa estaba con él en Rumera, en las Islas de Montebello, para los primeros ensayos nucleares británicos.
Altı yıl önce bir sızıntı vardı.
Hubo una fuga hace seis años.
Ama senin son 20 yılını barışa adamış Donald Bagley olduğunu sanıyordum.
Pero espero que sea el Donald Bagley que dedicó los últimos 20 años de su vida a la paz.
19 yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış insanlar büyük şehirlere taşınmaya ve bu devasa binalarda altlı üstlü yaşamaya başladığında her gece ve her gece kiracıların, yüzlerce kez komşularının işten gelmesini, oturmasını ayakkabılarından birini çıkarıp yere bıraktığı deneyimini yaşadıkları, değil mi?
Apareció a finales del siglo XIX cuando las personas migraban a las grandes ciudades y vivían unos sobre otros en estos gigantescos edificios de apartamentos, donde noche, tras noche, tras noche compartían esta experiencia en la que los inquilinos escuchaban a sus vecinos, de a miles, llegar a casa del trabajo, sentarse, quitarse un zapato, tirarlo al suelo, ¿ cierto?
Kenneth Slater, geçen yıl Idaho Falls'ta yerel bir lokantada 10 kişiyi öldürmekten tutuklanmış.
Kenneth Slater fue arrestado por matar a diez personas en un restaurante en cataratas de Idaho el año pasado.
Bak bakalım 18 yıl önce Idaho Falls civarında mıymış.
Ve si él estaba en algún lugar cercano a las cataratas de Idaho hace 18 años.
Geçen yıl kötü davranıştan ötürü tutuklanmış ve 3 yıl önce uyuştuculu araba kullanma kaydı var.
Detenido por conducta impropia el último año y por conducir borracho hace tres años.
Hayatlarını ağrısız bir şekilde sona erdirmek Ve daha barışçıl başka türlü olabilir.
Acaban con su vida sin dolor y sintiéndose más en paz que de algún otro modo.
O yüzden, derse başlayabiliriz veya son 40 yılını sizin benim gibi çocuklara adamış bir adamla olan anılarımızı paylaşabiliriz.
Asi que podemos ponernos a trabjar o podemos pasar la clase compartiendo los recuerdos de un hombre que paso los ultimos 40 años dando su vida por los chicos como vos y yo
30 yılı tamamlayamadık ve uzun süredir kendimi bu yüzden başarısız saydım.
No llegamos a los 30, y por mucho tiempo, me consideré un fracaso por esa razón.
Kiranın karşılığı olarak da motel ve ısıtıcıların faturalarını sunarız.
Presentamos los recibos del motel y de los calentadores como sustitutos de la renta pagada.
Beni dinle, direkt alıntılıyorum sırf "çok fazla değişken var" diye taş kağıt makas oyununda panik atak geçiren Chidi'ye değil fırtına gibi odamda esip gürleyen sonuçlarını düşünmeden Eleanor'un trenini durdurmamı söyleyen Chidi'ye ihtiyacım var.
Escucha, no necesito al Chidi que una vez tuvo un ataque de pánico durante un piedra-papel-tijeras, porque había, y cito, "demasiadas variables". Necesito al Chidi que entró aquí y me pidió detener el tren de Eleanor, sin pensar en las consecuencias.
Yoksa bunun ayrımcılık olduğunu düşünmemin nedeni sınırlı erkek bakış açım mı?
¿ O pienso que es proxenetismo debido a mi punto de vista masculino limitado?
Sırlarınızla nasıl da ortalıkta dolanıyorsunuzdur! Hangileriniz gerçekten olduğunuzu söylediğiniz kişilersiniz kim bilir?
¿ Quién sabe quién de Uds. es quien dice ser?
- Babasının kaçırılışını tevafuken kaydetmiş gibi görünüyor.
- Parece que el niño grabó accidentalmente a su papá siendo llevado.
Şimdi, ikinci kısım... Mayakovsky'nin ilk yıl bizi dövdüğü türden biz zihin kontrol çalışması.
Ahora la parte dos... una variación del trabajo de control mental con el que Mayakovsky nos martilleó durante primer curso.
Kılı ağarmış taşaklar harikadır.
¿ A quién no le gusta un escroto canoso?
Görünüşe bakılırsa, Annie... penisini sıkacak.
Annie te retorcerá el pene.
Hesaplarım doğruysa, ki genellikle doğrudur, şu anki büyüme hızınla, önümüzdeki yılın nakit akışı projeksiyonu da şöyle olacak.
No. Si mis cuentas son correctas, y siempre lo son, tu tasa de crecimiento sitúa la proyección de tu flujo de efectivo aquí el año que viene.
Sadece 14 ayda, Nasty Gal sıfırdan başlayıp, eBay'de faaliyet gösteren en başarılı dükkanlardan biri oldu.
En solo 14 meses, Nasty Gal ha pasado de la nada a ser una de las tiendas de más éxito de eBay.
Kendimi korumam gerek. Bir şekilde bu işten sıkılırsan, bilirsin, kıyafet olayından.
Bueno, solo necesito protegerme, en caso de que te aburras con esto de la ropa.
Açılış on gün içinde.
Faltan diez días para la apertura.
Büyük açılış.
El gran lanzamiento.
silah yok 83
silahsız 29
silahın 28
silahlılar 19
silah sesleri 29
silahı al 54
silahım yok 37
silahlı soygun 46
silahı var 147
silahsızım 41
silahsız 29
silahın 28
silahlılar 19
silah sesleri 29
silahı al 54
silahım yok 37
silahlı soygun 46
silahı var 147
silahsızım 41