Tartışma translate Spanish
3,687 parallel translation
Bir siyasal tartışma forumu olarak zirveyle daha az ilgileniyorlar.
Les interesa menos la cumbre como lugar de debate político.
Bir ülke olarak Britanya, açık tartışma ve münazara konusunda daima gelişme kaydetmektedir.
Como país, Gran Bretaña siempre ha prosperado con la discusión abierta y el debate.
İstifa dedikodusuna dayanan bir tartışma düzenleyemem.
Y no puedo dar un debate sobre rumores de renuncia.
"... hükümetin nükleer silahlanma bütçesine dair, şiddetlenen... " "... hararetli bir tartışma var. "
"hay un feroz y violento debate sobre el presupuesto del Gobierno para armamento nuclear".
Senin girdiğin tartışma barışçıl mıydı?
¿ Y qué había de pacífico en la pelea en que se vio involucrado?
Yani bir tartışma duymuş olabilir ama muhtemelen anlamamıştır.
Ella pudo haber oído la pelea, pero no entenderla.
Bu kadar politik tartışma kâfi, Hector.
Ya basta de debate político, Héctor.
Bir keresinde okulun tartışma ekibinde denemiştim.
Una vez tuve una prueba para un equipo de debate en la escuela.
Richard Nixon'la mutfakta tartışma.
El debate gourmet con Richard Nixon.
- Kurban ölü bulunmadan iki gün önce onunla tartışma yaşayan siz miydiniz yoksa dini gruplar mı?
Bueno, fue usted o un grupo religioso el que tuvo un altercado con la víctima dos días antes de encontrarle muerto.
Bu tartışma, Richard'ın büyük atlama sahnesinin son halini izlemeye giden yönetmenin pek iyi bir modda olmadığı anlamına geliyordu.
'Este altercado significaba que el director no estaba de muy buen humor cuando fue a echar un vistazo a una edición del gran salto de Richard'.
Tartışma bitmiştir.
Se acabó la discusión.
Tartışma bitmiştir.
Fin de la discusión.
- Tartışma onunla.
- No discutas con ella.
Gereksiz bir tartışma oldu.
Eso fue inapropiado.
Ufak bir tartışma.
Una pequeña disputa.
Peki, kulağa tartışma gibi geliyor.
Bueno, suena como una pelea.
Böylece bir tartışma başlamış. Detayları konusunda bugün bile tartışırlar.
Con ello, empezó una discusión, y sus detalles aun se discuten acaloradamente hoy en día.
- Tartışma hakkında kocanızın söylediklerine ekleyecek bir şeyiniz varsa- -
Bueno, si puede añadir algo a lo que ha dicho su marido de la discusión.
Pekâlâ, sosyal Darvinizm'den bir alıntıyla başlayacağım sonra Yıldız Çağı'ndan bir tartışma hırsız baronlar, Büyük Topluluk ülkede nasıl finansal eşitsizlikle boğuştuğumuzu sonra da Public Enemy grubunun, "Güç İçin Savaş" şarkısının bluegrass versiyonuyla kapanışı yapacağım.
Vale, voy a empezar con una cita en contra del darwinismo social, después una discusión sobre la edad de oro, los barones ladrones, la Gran Sociedad, cómo acabamos con una enorme disparidad de riquezas en este país, y despues, termino con una version bluegrass ( country ) "Fight the power" de Public Enemy
Neyi nasıl yapacağımız üzerine ve nasıl üzerine çok fazla tartışma vardı.
Hubo mucha discusión sobre cómo debíamos hacer, y la forma en la que debíamos hacer para que funcionase.
Teknisyenle olan tartışma için biraz üzüldüm.
He estado muy molesto por el encuentro con el técnico esta tarde.
Tek söylemen gereken "yapamayız" idi. -... böylece tartışma bitecekti.
Solo tenías que decir "no se puede" y la conversación hubiera terminado.
Suicide Boy'a tartışma yaratacak bir devam yazdığına...
He oído rumores de que estás escribiendo
Suicide Boy'a tartışma yaratacak bir devam yazdığına... dair duyumlar aldım.
He oído rumores de que estás escribiendo una explosiva segunda parte de "Chico Suicida".
Corinne, tartışma istemiyorum.
Corinne, no vamos a hacer esto. ¿ De acuerdo?
Bu tartışma değil, Rachel.
Esto no es un debate, Rachel.
Fakat eminim bu tartışma burada sona ermeyecektir.
Pero estoy seguro que este debate, está lejos de acabar.
Anladığıma göre dün peder Potter ile bir tartışma yaşamışsın.
Bueno, entiendo que tuviste un encontronazo ayer con el Reverendo Potter.
Teklifimizi kocanla tartışma fırsatın oldu mu?
¿ Has podido hablar de la oferta con tu marido?
O ve April birkaç saat önce öfkeli bir tartışma yaşamışlar.
Bueno, April y él habían tenido una acalorada discusión solo un par de horas antes.
O, Ingmar ile canlı bir tartışma yaşıyor.
Tiene una discusión animada con Ingmar.
Hepinize Stranded tartışma grubuma geldiğiniz için teşekkürler.
Gracias a todos por venir a mi grupo de debate de "Varados".
Strandie tartışma grubunu topladık. Evet, aynen öyle!
Es un grupito de debate de "Varaditos".
Pekala madem bir tartışma grubundayız o zaman tartışalım.
Bueno, ya que esto es un grupo de debate, vamos a debatir.
Bu lanet olası bir tartışma değil.
Eso no está en discusión.
Affedersin, bir an için sanki biraz tartışma oldu.
Lo siento, sentí como si estuviera empezando una discusión por un segundo.
Sürekli tartışma.
Muchas discusiones.
Tartışma yok!
¡ Sin discusiones!
Ama kızışan tartışma yerini aniden bir bükme muharebesine bırakır.
¡ Pero la discusión acalorada rápidamente se convirtió en una batalla de control!
James, kiliseye bir bağışta bulunmuş olabilir. Ama bu konuları tartışma gereği göremiyorum.
James podría haber hecho una donación a la Iglesia, pero considero importante el no discutir esos asuntos.
Oraya girip senin hakkında iğrenç ve kışkırtıcı yalanlarımla entelektüel tartışmaları sonlandırıp senin fahişeliğinin konu edildiği yeni bir tartışma başlatmak istiyorum.
Entrar e inventar atroces e incendiarias mentiras sobre ti, terminar con el debate inteligente y comenzar uno completamente nuevo sobre, por ejemplo, si eres o no una zorra.
Ancak şu an dönen tartışma borç tavanının reddi halinde... ABD'nin kredibilitesinin düşeceği konusundaki bir makale.
Pero una discusión popular en este momento es un reciente artículo extrapolando las consecuencias en la calificación del crédito como resultado del estancamiento del techo de deuda.
Bize de saçmalıklardan kurtulup ciddi adaylarla ciddi bir tartışma imkanı sunacağı için memnun olmalıyız.
Y deberíamos de agradecerlo porque nos desharíamos de todos los payasos y nos daría una discusión seria sobre candidatos serios.
Bu da öğleden sonra tartışma saati.
Tiempo de discusión por las tardes.
Bu da öğleden sonra tartışma saati.
Y esto es : Tiempo de discusión por las tardes.
Şimdi Amerikalı olarak savaş esirlerimizin akıbetiyle ilgili hiçbir tartışma olmayacak.
Como norteamericanos, no hay ningún debate sobre el destino de nuestros prisioneros de guerra.
Evet, dün gece, tartışma sırasında, bana kur mu yapıyordun?
Sí, anoche, el debate. ¿ Estabas... estabas flirteando conmigo?
Bay Kovacs'le... Baş sendika temsilcisiyle bir tartışma yaşadı.
Ella y el Sr. Kovacs... es el delegado sindical senior... algo así como el sacamuelas.
Daha sonra tartışma sesleri duydum.
Luego escuché voces discutiendo.
- Tartışma.
- ¿ Quién eres tú?