Yaptığın translate Spanish
95,491 parallel translation
Dışarıdaki adamlara ne yaptığını bilmiyorum. Ama kesinlikle çok merak ediyorum.
No sé qué les has hecho a los hombres de ahí fuera... pero sin duda siento curiosidad.
Aslında yaptığın her şeye rağmen.. Sana barış öneriyorum.
De hecho, a pesar de tu pésimo comportamiento, estoy ofreciéndote una oportunidad de paz.
Bak yaptığın şeylerin telafisini yapmak istediğini biliyorum.
Sé que quieres compensar las cosas que has hecho...
Orada yaptığınız şey var ya Bay Beaumont.
Lo que acabas de volver allí, el Sr. Beaumont- -
Çünkü Eric ne yaptığını bilir.
Debido a Eric sabe lo que está haciendo.
Bu yaptığının eleştiri olduğunu sanıyorduk.
Solíamos pensar que eso era sarcasmo.
Evet, iki kere daha koklasan yaptığın ağır suça girecek ama.
Ya, estás a dos olisqueos de un delito.
Yaptığın karşı teklif gerçekten ama gerçekten fazla.
Tu contraoferta es muy, muy alta.
Keenan'a yaptığın teklif.
El de tu contraoferta.
Senatör Nadeer ile yaptığın gizli plan ile başlayalım.
- Comencemos por el plan secreto que desarrollas con la senadora Nadeer.
Bunun ne olduğu ya da ne yaptığınız umurumda değil.
No importa lo que sea esto o lo que vayáis a hacer.
Ama Holden Radcliffe ile beraber yaptığınız çalışmayı biliyorum.
Pero conozco el trabajo que hiciste con Holden Radcliffe.
Yaptığın ima hoşuma gitmedi.
No aprecio tu implicación.
Korkunç eski sevgilinizin, kopyanız olan bir robot yaptığını öğrenmek hazmedilmesi güç bir şey, yani...
Descubrir que tu ex de pesadilla ha construido un robot... para reemplazarte es mucho que procesar, así que...
Ne yaptığını anladığımızda ortadan kaybolmuştu.
Para cuando descubrí lo que había hecho, se había ido.
Bunu kimin yaptığını araştırdığımda, S.H.I.E.L.D'a ulaştım.
Cuando busqué quién lo hizo, me encontré a SHIELD.
Yaptığın bu kadar şey harcadığın bunca enerji ve beslediğin düşmanlık...
Todas estas cosas que has hecho, toda la energía gastada, el odio.
May, yaptığını şeyi bir düşün.
May, piensa en lo que estás haciendo.
Ne yaptığını biliyorum. Zihnimi çaldın ve pis bir makineye yükledin.
Robaste mi mente y la cargaste a una sucia máquina.
Birlikte yaşamak için yaptığınız başvurunun kabul edildiğini fark ettim.
Vi que tu solicitud para cohabitar había sido aprobada.
Bir Quinjet filosunun buraya iniş yaptığını hayal edin.
Imagina una flota de Quinjets lanzándose desde aquí.
Bütün bu olay katıksız bir felaket ve senin tek yaptığın yalan söylemek!
Todo es un desastre sin mitigar, ¡ y solo mientes!
Dinle, oğlum. Burada yaptığın şey, bilim hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama önemli olduğunu biliyorum.
Escucha, hijo, no sé nada sobre lo que haces aquí, la ciencia,
Terigen'in insanlara neler yaptığını gördüm.
He visto lo que la Terrigenesis hace a la gente.
Eğer bu yaptığını daha fazla kişi görürse belki onlarda karşılarında durur.
Si más gente ve lo que viste... quizá también devuelvan la lucha.
Çünkü Daisy senin yaptığın şey yüzünden hapse atıldı.
Porque Daisy fue a la cárcel por lo que hiciste.
Burada bazı kötü şeyler yaptığını anlıyorum ama bir şey onu değiştirmiş olmalı çünkü tanıdığım Fitz, nazik, düşünceli ve insanlara yardım eden biri.
Entiendo que aquí ha hecho cosas malas, pero algo debe de haberlo cambiado, porque el Fitz que conozco es una persona amable y cariñosa, alguien que ayuda a las personas.
- Yaptığın hiçbir şey kaza değildi!
¡ Nada de lo que has hecho ha sido un accidente!
Yaptığın şeylerin nasıl algılandığını hayal edebiliyorsun o zaman.
Así que puedes imaginar... cómo podrían ser percibidas tus acciones.
Eğer buna, yaptığın onca kötü şeyin kendi seçimin olmadığına inanıyorsan şimdi kendi kararını ver.
Si de verdad crees que, que... que... Que todo el daño que hiciste... no fue tu elección... elige ahora.
Anlaşmayı neden yaptığını biliyorsun değil mi?
Sabes por qué aceptó el trato en primer lugar, ¿ verdad?
Philpott ne yaptığının farkında değil.
No tenía ni idea de que Philpott fuese a hacer eso.
Dan, kadınların yaptığı önemli katkıları küçümsüyor.
Dan desprecia la contribución de las mujeres.
Halkınızın yaptığı onca şeyden sonra diplomasi mi bekliyorsun?
¿ Esperas diplomacia?
Ben de diyordum ki hazır sen Bream-Hall'da Keenan Feldspar ile bir anlaşma ayarladın ve hazır kilit adamısın belki bize Melcher'la yaptığımız gibi bir veri depolama işi ayarlayabilirsin?
Pensaba que, ya que Bream-Hall y tú le dieron un gran cheque a Keenan Feldspar y que tú eres su hombre clave, quizá podrías arreglar un contrato de almacenamiento.
Ne yaptığınızı biliyorum doktor.
Sé lo que estás haciendo, doctor.
Sırrınızı korumak için yaptığım şeyleri mi ifade ediyorsunuz?
¿ Te refieres a las medidas que tomé para proteger tu secreto?
Bu işi aldığımda Talbot bazı basit alıştırmalar yaptırmıştı ama ihtiyacım olacağını düşünmemiştim.
Talbot me dio un entrenamiento básico cuando acepté el trabajo, pero nunca pensé que lo necesitaría...
Yaptığın şeye devam etmeni.
Lo mismo que has estado haciendo.
Sokovia Anlaşmasını imzaladı ama S.H.I.E.L.D.'ın Birleşmiş Milletlerin izni olmadan yaptığı bir operasyonda suçüstü yakalandı. S.H.I.E.L.D.'ın Ajan Johnson ile yaptığı gibi.
Firmó los Acuerdos de Sokovia, pero ahora se le ha atrapado con las manos en la masa en una operación ilícita de SHIELD sin aprobación de la ONU, justo como hizo SHIELD con la agente Johnson.
Godard'ın Weekend'i öncesinde yaptığım heyecanlı konuşmayı -
Has interrumpido un emocionante discurso en el pre - "fin de semana" Godard contra...
Bu S.H.I.E.L.D.'ı ve yaptığı şeyleri ifşa etmek için son şansın Direktör.
Esta es su última oportunidad, director, para denunciar a SHIELD y todo lo que ha hecho.
Bunun kahve yaptığın anlamına geldiğini söyle.
Dime que eso significa que vas a hacer el café.
Fakat ben senin adının Jason Rajan olmadığı gerçeğini biliyorum. Bu yüzden merak ediyorum, bu kimliği kim yaptı?
Pero sé que en realidad tu nombre no es Jason Rajan, así que me pregunto, ¿ quién lo ha hecho?
Yazın yaptığım cankurtaran işini saymazsan, hep öğretmendim ben.
A no ser que cuente los veranos que fui socorrista, siempre he sido profesor.
Ama burada yaptığımız şey önem arz ediyor. Beni hiçbir şekilde aksine inandıramazsınız.
Pero lo que hacemos aquí es importante y no puede convencerme de lo contrario.
Dr. Radcliffe hâlâ yaptığı hataların sonuçlarından dolayı acı çekiyor.
Claramente, el Dr. Radcliffe todavía sufre las consecuencias de los errores que ha cometido.
Aida, karşı koymamızı engellemek için bir takım değişiklikler yaptı. En büyük pişmanlığını düzeltti.
Aida hizo cambios en este mundo para evitar que lucháramos, así que arregló tu mayor remordimiento.
Framework'da yaptığı şeyleri anlattınız.
Hizo lo que dijiste en el Framework, parece que...
Huck'ın yaptığı yanlıştı öyleyse.
Entonces Huck estaba haciendo algo malo.
Şimdi... Buraya gelmeden önce kendi yaptığım araştırmada....... kişisel başarılarınızdan çok etkilendim.
Bueno... aunque admiro tus logros personales, coronel, he investigado un poco yo mismo antes de esta reunión.
yaptığını beğendin mi 27
yaptığına bak 22
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yaptılar 29
yaptık 46
yaptınız mı 19
yaptın mı 91
yaptım bile 41
yaptığına bak 22
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yaptılar 29
yaptık 46
yaptınız mı 19
yaptın mı 91
yaptım bile 41