Yayında translate Spanish
3,480 parallel translation
Mumsnet yine yayında ve bu hiç iyi değil.
Mumsnet está en línea de nuevo, y no es bueno.
Canlı yayında habere çıkmak üzereydim.
Estoy a punto de entrar en directo.
Kenzie, daha fazla yayında kalmaya çalışmıyorum.
Kenzie, no estoy solo intentando conseguir más tiempo en antena.
Ama o zaman kablolu yayında en çok seyredilen ikinci sunucuyu neden açıklamak zorunda kalır.
Pero entonces tendría que explicar por qué ha despedido al segundo presentador por cable más visto y no puede hacer eso.
- Neden? Çünkü hiç biriniz bir konuğa yayında ne söyleyeceğini dikte edemezsiniz.
Porque ninguno de vosotros puede sugerir a un invitado lo que puede decir en directo.
Eğer istersen yayında yanına alabilirsin masanın üzerine.
Te puedes llevar eso ahí fuera si quieres. Mantenlo justo en el escritorio.
- Ben burada canlı yayında olacağım.
- Se lo contaré en vivo.
Merhaba ve Ricky Gervais Show'a hoş geldiniz. Yayında ben Ricky Gervais...
Hola, y bienvenidos al Show de Ricky Gervais, conmigo, Ricky Gervais
Böyle iyi mi? Merhaba ve Ricky Gervais Show'a hoş geldiniz. Yayında ben Ricky Gervais...
- ¿ Todo bien? Hola, y bienvenidos al Show de Ricky Gervais, conmigo, Ricky Gervais,
Sekiz şarkı olayını boşver, nasılsa çalamayız yayında.
Olvídate de los ocho discos, no los podemos poner de todas formas.
Tanrım, eğer biraz cesaretin olsaydı şovumuz hala yayında olurdu.
¡ Dios, si hubieras tenido agallas en su momento, entonces nuestro espectáculo aún estaría emitiéndose!
Evet, şovun hala yayında kalmasını sağlayabilirdim.
Sí, podría haber mantenido la emisión del programa.
- Yayında kafası iyi miydi?
- ¿ Estaba drogado al aire?
Reese canlı yayında Usame Bin Ladin'in ölümünü sunarken kafanın iyi olduğunu söyledi.
Reese me dijo que estabas drogado al aire cuando reportaste la muerte de Osama Bin Laden.
Yayında kafan iyi miydi?
¿ Estabas drogado al aire?
Yayında harika çıkacaksın.
- Cámara lista.
WSM'de canlı yayında Country müziğin mega starı Rayna James ile birlikteyiz.
Y estamos de nuevo en director en WSM con la mega súper estrella del country Rayna James.
Ve şimdi, Hank Hooper seçim süresince, TGS'yi bu akşamdan başlamak üzere haftanın beş günü yayında görmek istiyor.
Y ahora, durante las elecciones, Hank Hooper quiere que TGS esté cinco noches a la semana, empezando hoy.
Oh, şey, teşekkür ederim ama canlı yayında biraz çekingenim.
Bueno, gracias, pero soy un poco inseguro en televisión en directo.
Üç, iki, bir... - Yayında mıyız?
Tres, dos, uno.
- Yayında değiller, değil mi?
- Bien. - No están en directo, ¿ verdad?
- Canlı yayında kek yapıyoruz.
- Somos una pastelería online...
38 dakika yayında olacağız.
Tenemos 38 minutos de directo...
Oğlunuzla aranızdaki düşmanlığın geçen haftaki yönetim kurulu toplantısında canlı yayında olması güven telkin etmiyor.
Y como la enemistad entre tu hijo y tú quedó patente en la reunión del consejo de la semana pasada, lo que veo no inspira confianza.
sadece bir kaç saniye yayında kaldı,
Quiero decir, solo salió al aire unos segundos,
Belki gaz yayıldığında anlamıştır. Video için bir çeşit tetikleyici olabilir.
Tal vez supo cuando se soltó el gas y era el detonante del video.
Önce internet sitesinde yayınlayacağız. Federaller tutuklamayı yaptıklarında da gazete için düzenleriz.
Lo difundiremos en el sitio web y lo reeditaremos una vez que los federales lo detengan.
merdivenlere kadar yayıldığında beni uyandır.
Despiértame cuando llegue a las escaleras.
Tüm yayın camiası adına konuşursam beş günlük hava tahmini artık eski tadında olmayacak.
Hablando en nombre de todas las cadenas, el pronóstico de 5 días no volverá a ser el mismo.
Yayında ben Ricky Gervais ve Stephen Merchant...
Stephen Merchant...
Ve The Sunday Times bu fotoğrafları yayımladığında Güney Vietnam hükümeti beni kara listeye aldı ve benim böyle bir şeyin varlığından haberim dahi yoktu.
Cuando el Sunday Times publicó mis fotos el gobierno survietnamita me puso en una lista negra, lo cual nunca me había imaginado que existiera.
Yayınlandığında çok sinirlenmişlerdi ve dediler ki eğer bu fotoğrafı çeken adamı bulurlarsa onu öldüreceklerdi.
Les enfadó tanto que se publicara que dijeron que si cogían al autor de la foto le matarían.
Don 1993'te Britanya İmparatorluk Nişanı alarak bu onura sahip ilk fotomuhabir oldu Fotoğraflarından oluşan kitabı Güney Sınırları : Roma İmparatorluğu'na Yolculuk, 2010 yılında yayınlandı
Fue el 1er fotorreportero en obtener la Orden del Imperio Británico en 1993, Su último libro, " Southern Frontiers :
Bu arada bilgin olsun çocuklar biriyle arkın altında seviştiğine dair dedikodu yayıyorlar.
Además, solo como aviso los niños están difundiendo rumores sobre que te acostaste con alguien bajo del arca.
Harry Diane'la ve senin hakkında bir bölüm yazmıştı ve sizin baba kız olduğunuzu keşfetmişti ve birisi de yayımlamasını önermişti.
Harry había escrito una pieza acerca de su relación contigo y con Diane y el descubrimiento de que ustedes son padre e hija, y alguien sugirió que lo publicara.
'Şimdi nostalji kuşağında yayınlanan programlar o zaman revaçta.
Esos programas de nostalgia de la tele hicieron furor.
Bunu bloga sızdırır, blogcu dergiyi utandırır,... sonrasında hikâye yayınlanmayla son bulur, hayatın döngüsü.
Se lo filtra a un blog, el bloguero avergüenza a la revista así la revista termina publicándolo, ya sabes, el círculo de la vida.
Bence herkesin yayılıp av sırasında ara vermiş gibi yemek yemeleri bir eğlence değil,... iş yemeği.
Para mí, lo de ver a todo el mundo tirado por el suelo comiendo como cazadores en un descanso entre los tiroteos no es una fiesta es una excursión.
Bir defasında, uzun süreli potansiyel artışın, yavaş hareket eden protein sentezini nasıl oluşturduğu hakkında kitap yayınlıyordum sonra bir bakmışım, bir ajans beni bir sonraki Dr. Oz yapmaya çalışıyor.
Un minuto estoy publicando ese libro, de como la potentación a largo plazo, inicia la creación de una lenta, síntesis proteica, y al siguiente hay un agente, intentando convertirme en el próximo Dr. Oz.
289, 288'deki Game Show Network ile 290'daki Disney Channel'ın doğu kıyısı yayını arasında.
289, justo entre la Cadena de Juegos y Espectáculos en el 288 y la señal de la costa Este del Canal Disney en el 290.
X ışınları gelip örneğe çarpıyor, ve sonrasında örnekten yayıIan ve tekrar dağıIan x ışınlarını analiz ediyoruz.
Contamos con rayos X, que están llegando y golpeó una muestra, y entonces en el extremo analizar los rayos X, los cuales son re-emitidos o dispersada por la muestra.
- Ne o? Nina Howard'ın Ladin yayını sırasında uçmuş olduğuna dair bir kaynağı var.
Nina Howard tiene una fuente que sabe que estabas drogado en la transmisión de Bin Laden.
Federal Çocuk Bürosu doğum öncesi bakım hakkında yayınlar çıkardı bile. Ve "adet dönemi" kelimesini kullandılar.
La Oficina Federal de Infancia ya ha publicado una serie en cuidado prenatal y "menstruación" es lo que usaron.
- Eyalet çapında bir yayın yapman gerek, daha çok, Montana.
Necesito que lo emitas por todo el estado. En Montana, también.
Bu fotoğraf... Tre Lawson'un Facebook hatıra sayfasında yayınlanmış.
Esta foto fue subida a la página conmemorativa de Tre Lawson en Facebook.
Prosser yayılmasını engelle. Kontrol altında tut.
Prosser, siga las órdenes, siga las órdenes.
Tokyo'dakiler hala zırhlı gemi saldırısının korkusunu yaşıyorlar. Bu yüzden düşman görünümlü bir gemi gelirse, insanlar arasında panik hızlıca yayılacaktır.
Si ellos desembarcan en Tokio en algo parecido al barco enemigo, crearán mucha confusión.
Yayınımıza bir son dakika haberiyle ara veriyoruz. Bugün Savoy Oteli'ne yapılan saldırıda bir şerif yardımcısı vuruldu. Akabinde mekân sahibi Vincent Savino şerif tarafında gözaltına alındı.
Interrumpimos nuestro programación regular con noticias de última hora de violencia impresionante de hoy en el hotel Savoy, donde un hombre armado no identificado disparó un diputado del sheriff del condado de Clark, terminando con la cabeza Saboya Vincent Savino
- Kim duymadı ki hanımefendi? Termalin üstünde ve altında 27 km boyunca ses yayılımı var.
La propagación del ruido llega a 24 kilómetros.
Ve ben seni istiyorum yanımda, burda ve galerinin açılışında. Neden benim reklamcılarım hikayenin geri kalanının "Vanity Fair" de yayınlanacağını düşünüyor.
Y te quiero... a mi lado, aquí y en la inauguración de la galería. ¿ Por qué demonios piensan mis anunciantes que "Vanity Fair" está publicando el resto de tu serie?
Bu reklam yayınlandığında olay yaratacak.
Creo que será un gran CF.