Yola translate Spanish
18,933 parallel translation
Doğru olduğunu varsayarsak İrlandalıların çok güçlü bir suç örgütü tarafından bugün vurulduğunu... eger sadece sen hayatta kaldıysan, iyi şansın tehlikeli insanları kötü yola sürükleyecek.
Asumiendo que tiene razón y que los irlandeses fueron atacados por una poderosa mafia anoche... si usted es el único sobreviviente, su buena fortuna va a tocar a algunas personas peligrosas de forma equivocada.
â ™ ª Haydi aileyle yola çıkalım Sokaklara â ™ ª â ™ ª Fred'in iki ayağının nezaketiyle â ™ ª â ™ ª Çakmaktaşlarla birlikteyken â ™ ª
Avancemos con la familia por la calle Gracias a los pies de Pedro Cuando estás con los Picapiedra
Yola koyulmaya hazır mısın?
¿ Listo para seguir?
Tekrar yola koyulmalıyız.
Debemos volver al camino.
Ancak bu yola başvurmam gerekmeyecek çünkü burada taşıdığınız şeye rağmen o kadar da farklı değiliz.
Pero no voy a tener que recurrir a eso. Porque a pesar de lo que hay aquí dentro, no somos tan diferentes.
Atlarımızı ve eşyalarımızı alıp yola koyulalım.
Vayamos a por nuestros caballos y equipos, y sigamos adelante.
Sonra otobüse yetişmek için yola koştu.
Luego corrió por el camino para tomar un autobús.
O zaman biz de bu yola sapmayız.
Supongo que no funcionará.
Onu alıp, hemen oradan yola bağlanıp, devam edebilirim, o da aynı şekilde.
Me acercaba hasta Union y lo cogía y lo dejaba allí, y viceversa.
Yola dikkat.
Ojos en el camino.
Yola çıktık da.
No tenemos un destino fijo.
Yemekten sonra da, hemen yola çıkardık.
Y luego de comer... ¡ Hop! Salíamos.
Bana söylediği şeyden yola çıkarak, sesi endişeli gelmiyordu.
Por lo que me dijo, no suena a que esté preocupado.
Bu kadar kısa zamanda katettiğin yola hayranım.
Admiro lo lejos que has llegado en tan poco tiempo.
Andrea yola çıktı bile.
Andrea ya está de camino.
Şimdi yola çıksak 8 rezervasyonuna yetişiriz.
Si salimos ahora, podemos hacer una reserva para las ocho.
Ters yola saptığımız için üç gün sonra Kamboçya'da uyandık.
Se perdió y tres días después despertamos en Camboya.
Bu herif bizi toprak yola getirdi.
Este tipo nos lleva por un camino de tierra.
Yola geri dönelim.
Volvamos a la vía.
Evdeki herkesi öldürmek için yola çıktık.
Fuimos a la casa... con instrucciones de matar a todos en la casa.
Herkesi hale yola sokuyorum.
Les mantengo a raya para que estén en forma.
Asgeir yola çıktı bile, ama Hrafn görmüştür belki.
Ásgeir ya va de camino, pero tal vez Hrafn la ha visto.
Ya da yola koyulmanın.
O el momento de marcharnos.
Shaw'la yola çıktık bile.
Shaw y yo ya estamos de camino.
Hemen yola çıkıyorum, yemin ederim.
Iré enseguida, lo juro. Perfecto.
Yola çıktığımızda sakinleşti.
Se calmó una vez que llegamos a la carretera.
Bir yola gelene kadar ve bir araba durdurmaya çalıştım.
Hasta que llegué a un camino e intenté que me llevaran.
Nashville'e doğru yola çıktık.
Fuimos a Nashville.
Umuyorum ki çevre değişikliği onu yola getirecek.
Pero ojalá este cambio de ambiente lo ayude a formalizar. Ahora está en casa.
Rota değiştiriyorum, şirketi yeni bir yola sokuyorum.
Voy a cambiar el rumbo. El sello irá en otra dirección.
Önemli bir yola girmek üzereyiz.
El repunte está a la vuelta de la esquina.
Sabah yola çıksam ancak hafta sonu kalabilirim.
Horario matutino, solo fines de semana.
Yola bak kovboy.
Ojos al frente, vaquero.
Otobüsler daha Fabrikaya gitmek üzere yola çıkmadı.
Los autobuses todavía no partieron hacia La Fábrica.
Her neyse. Geçen salı gecesi Tom her zamanki saatte işe doğru yola çıktı.
El martes por la noche, Tom se fue al trabajo a la misma hora.
Hedef yola çıktı.
El objetivo se mueve.
Bir gemi, buraya geliyor,... Hudson Körfezi Şirketi'nin bandırasıyla iki hafta önce yola çıkmış.
Un barco, de camino hacia aquí, rondaba la cabecera de la bahía del Hudson hace una quincena.
Ben onu yola getirmeyi bilirim.
Tengo maneras de llamar su atención.
Buradan çıkmak için başka bir yola ihtiyacımız var.
Necesitamos encontrar otra manera de salir de aquí.
Teorim, atomlarımın bir kuantum seviyesinde bağlılık özelliklerini kaybetmesiydi ama sanırım çıkmaz bir yola girdim.
Mi teoría era que mis átomos habían perdido cohesión en un nivel cuántico, pero... creo que he llegado a un callejón sin salida.
Sürücünün dikkatini dağıtmamalısın. Yapma anne! Yola bak!
Sabes, no deberías distraer al conductor. ¡ Para!
Yarın Milan'a doğru yola çıkıyorum.
Parto hacia Milán mañana por la mañana.
Vardı. Bugün Milan'dan dönecekti ve Marakeş'e doğru yola çıkacaktı.
Sí, regresaba de Milán, y partía hacia Marrakech.
Beş saatlik bir gezintiyi hesaba katarsak gün ağarmadan önce yola çıkman en iyisi olur.
Es mejor partir un poco antes del amanecer. Toma como 5 horas de camino, y no te preocupes.
Harika. Yola yola mı çıksak artık?
Te parece que... ¿ Vamos?
Yola geleceğini biliyordum Amir Sousa.
El razonamiento deductivo, Jefe Sousa Sabía que lo retiras
hepimiz için yola devam etme zamanı.
Es hora de que todos nosotros sigamos adelante.
Saldırıdan önce Polis'e varmak istiyorsak yola çıkmalıyız.
Vale. Si queremos llegar a Polis antes del ataque, debemos darnos prisa.
- Hey, yola bak.
- Mira la vía.
- Kendiliğinden verilen bir tüyodan yola çıktık.
Bueno, estaba basada en un aviso voluntario.
- Yola çıktığımızda Tarım İstasyonu bunun üç katı sayıdaydı.
La Estación Granja salió de la órbita con tres veces ese número.