Azız translate French
7,615 parallel translation
Burnunuzun kürekle çıkarılmasından çok az daha acısız.
Légèrement moins douloureux que de se faire arracher le nez avec une pelle.
Okurlarımıza bu konuda açık olmak zorunda kalacağız, Mike ki bu da az bir utaç değil. Ne yaptığını açıkla.
Nous devrons parler ouvertement à nos lecteurs, ce sera extrêmement embarrassant.
Ama ekip halinde başarısız olmak bile biraz daha az acı veriyor, değil mi?
- Mais... même l'échec fait moins mal quand on fait équipe, pas vrai?
Az önce bir yazarınız oldu.
Vous venez de vous acheter une dactylo.
Rahatsız olmanı istemiyorum ama az önce pencereden bakıyordum ve bir kese kağıdından bir şey içiyor gibiydin.
Sans vous mettre mal à l'aise, je vous ai vu par la fenêtre boire quelque chose dans un sac en papier.
En pahalı reklam yaptığınız yerler en az para harcayan müşterileri getiriyor. En az yatırım yaptığınız kanallar değeri düşük görünen ancak en yüksek harcama potansiyeline sahip katmanlara müthiş değer katıyor.
Les zones de gros investissements publicitaires attirent les clients qui dépensent le moins et là où vous investissez le moins, la valeur ajoutée est énorme car le marché, apparemment faible, présente le meilleur potentiel d'achat.
Beyler, yaptığınız için ne kadar teşekkür etsem az.
Je ne pourrai jamais assez vous remercier.
Hoppa bir kız en az miskin bir adam kadar fenadır. Çıkardığı gürültü ise çok daha kötüdür.
Une fille frivole est aussi malfaisante qu'un homme paresseux, et les sons qu'elle fait sont bien pires.
Hayır, hayır, hayır, Kızım az önce ödemeli telefondan aradı... ve eve yakında geleceğini söyledi.
Non, non, non, elle vient d'appeler d'un téléphone payant... pour dire qu'elle rentre bientôt.
En azından artık tartışmazsınız.
Comme ça, pas de dispute.
En azından hak ettiğimiz gibi beraber olacağız.
Et nous devrions au moins être réunis avec ce qui nous revient.
Uzun süre atta olup, çok az uyuyacağız.
On va chevaucher longtemps et dormir peu.
Eğer içinde azıcık insanlık kaldıysa, Tony Balerdi ve babasını yalnız bırak.
S'il te reste un peu d'humanité, laisse Tony Balerdi et son père tranquille.
Ayrıca zaten yaptığımız onca dandik filmi izlemesi için en az 1 ya da 2 ayımız vardı.
Et on avait 2 mois devant nous avant qu'elle voie les nanars qu'on avait déjà faits.
Biliyorum. Az önce adınızı söyledim.
Je sais, je viens de dire votre nom.
Hükûmetin, polis bütçesini şişirip meşru bir sebep olmaksızın azınlıkları içeri atması için kurduğu bir tezgâh.
C'est une excuse pour gonfler le budget des forces de l'ordre et emprisonner sans raison les gens issus des minorités.
Belki yiyişmeye biraz daha az vakit ayırsaydınız Sam davayı kazanırdı, ben de sikik bir eşya olmazdım!
Si vous aviez passé moins de temps à vous faire les yeux doux, Sam aurait gagné ma cause et je ne serais pas un bien!
Başardığınız şey hepimizin göğsünü kabarttı desem az gelir.
Je ne peux pas vous dire à quel point nous sommes fiers de tout de ce que vous avez fait.
Zirve tırmanışı olasılığınızı artırmak için oksijeni az havaya alışmamız gerekiyor.
Pour avoir la meilleure chance d'arriver au sommet, vous devez préparer vos corps à la rareté de l'air.
Az önce istesen de istemesen de bizim tarafımızı seçtin.
T'as choisis ton côté que tu le veuilles ou non.
Eğer şu an bu mesajı izliyorsanız bu aranızdan en az biri deneyimizin başarılı olduğunun kanıtıdır demektir.
Si vous regardez ceci c'est que l'un de vous est la preuve que notre expérience est une réussite.
NasıI oluyor da film az renkli ve tatsız olabiliyor?
Comment est-il possible que le film soit à la fois en couleur et en noir et blanc?
Sonunda size önerdiğimden çok daha azına razı olacaksınız.
Et vous vous contenterez de beaucoup moins que ce que je vous propose aujourd'hui.
Dalgıçlarımızın sizi bulması en az bir saati bulur. Tamam.
, Mais il va nous falloir une heure pour vous localiser.
Daha az hava harcamak için elinizden geleni yapmalısınız. Tamam.
Faites tout ce que vous pouvez pour conserver votre oxygène.
- Az pişmiş ve soğansız.
Saignant, sans oignons.
En azından hız kazandırdık.
On a la rapidité.
Savaşamayız, sayımız çok az.
On ne peut pas les battre. Ils sont trop nombreux.
Yönetim az önce farkında vardı, ki geciktiler yeni bir Merkez yüzü için farklı yönlere başvurmalıyız.
Le conseil a réalisé, bien qu'un peu tard, qu'il faut chercher quelqu'un d'autre pour représenter le Centre.
Ve şu anda yerlerin azılmasıyla, beyinlerimizi ve cüzdanlarımızı sayılan yere koyuyoruz.
Comme il y a moins de place, nous investissons nos idées et nos chéquiers là où il faut.
Ve en azından, konuyla ilgili ulusal bir tartışma başlatmak zorundayız, ve de, sanırım daha iyi çalışabilecek alternatif sistemler üzerinde uzun uzun ve çok fazla düşünmek zorundayız.
Et le minimum est de lancer un débat national à ce sujet, et le maximum, de réfléchir sérieusement à des systèmes alternatifs qui pourraient mieux fonctionner.
Güvendiğimiz kişileri arayıp yani ayrıcalıklı müşterilerimizi ve dostlarımızı diyelim çok cazip bir teklif sunuyoruz. Teklifimiz en az yüzde...
Nous sommes en train d'appeler les clients de confiance, clients préférentiels et amis, pour leur offrir un nouveau fonds avec un minimum garanti de...
- Zamanlarda, Alis çok az şeyin gerçekten imkânsız olduğunu düşünmeye başlamıştı.
dernièrement, qu'Alice avait commencé à croire que très peu de choses étaient réellement impossibles.
Az daha kaçırıyorduk ama bir şansımız var.
On a failli tout rater mais on a une chance.
Herkes farklı masalarda oturup az parayla girecek, arka arkaya oynayacaksınız, destede ne kadar kart kaldığını kafanızdan sayacaksınız.
Asseyez-vous à différentes tables, pariant de faibles mises, jouant main après main, comptez dans votre tête combien de cartes reste t-il dans le sabot.
En azından avukatınızın iyiliği için.
Au moins pour le bien de votre propre avocate.
Ya da en azından vatandaşlarımızı koruyoruz.
Ou au moins, nous voulons protéger nos concitoyens.
Doğru kişinin o olduğunu anlarsınız. Az önce kadınları ayakkabıyla mı kıyasladınız?
On sait que c'est la bonne.
- Az önce Kate aradı, eğer bir şey bulamazsak onu serbest bırakmak zorunda kalacağız.
Kate vient d'appeler. Si on ne trouve rien, il faudra le relâcher.
En azından kız kardeşini görmeye gelir misin?
Viendras-tu au moins voir ta sœur?
Buradan St. Augustine'e yürümek birkaç günümüz alır ama en azından ufak da olsa bir şansımız olur.
Oui, St. Augustine est à quelques jours de marche, mais au moins nous aurions une chance.
Şimdiye kadar başardığımız her şey gerçekten de inanılmaz. Daha da büyüleyici olan, aslında ne kadar da azını keşfetmiş olmamız.
Tout ce que nous avons accompli est vraiment incroyable, mais ce qui est encore plus fascinant, c'est que nous en savons très peu.
Bu arada, kızım prensi kandırmış ve sihirli değneği almasına çok az kalmış. Cadı danışmaya. Cadı danışmaya.
Pendant ce temps, ma fille a dupé un prince, et est à deux doigts d'avoir la baguette magique.
Alıcımızla buluşmamıza üç saatten az bir zamanımız kaldı.
On voit l'acheteur dans moins de trois heures.
Beni meşgul ettiğin aktiviteler ve oyunlar için ne kadar teşekkür etsem az ama artık böyle yapamayız.
Je ne pourrais jamais te remercier assez pour toutes les acitivés et les jeux... et de me tenir compagnie Mais tu sais que nous ne pouvons plus faire ça
Aslında az önce yaptığımız şey demek.
Um... C'est ce que nous venons de faire.
Bu anlaşmayı 600 milyon karşılığında imzalayacaksınız. Ne bir kuruş fazla ne de az.
Vous signerez cette affaire pour 600 millions pas un sou de plus ou de moins.
Şansımız çok az.
On a un laps de temps très court.
En azından onları düzgün yetiştiriyormuş gibi yapmalıyız, tamam?
On essaie au moins de bien les élever.
Bu harika! Azıtacağız!
Génial!
Az önce benim sevgilime yumruk attınız.
Tu viens de cogner mon rencard.