Aşık translate French
50,056 parallel translation
Şüphelinin atık alanı aşıkların buluşma yeri miymiş?
Donc la zone de dépôt du suspect est un coin des amoureux?
Bilmiyorum. Be-ben bilmiyorum, adamın. Gençtim, aptaldım, hiç farkında değildim... aşık olduğumun.
J'en sais rien, j'étais jeune, j'étais bête, je n'avais aucune idée... que j'étais amoureux.
Sence her kadını kendime aşık edebilir miyim?
Tu penses que je peux faire craquer instantanément n'importe quelle femme?
Şu an ikinize de aşık oldum.
Je vous aime toutes les deux maintenant.
Aynada sürekli gördüğün adamdan bıkıp usandığın için kestin.
Tu l'as fait pour toi parce que tu en as marre de regarder l'homme dans le miroir.
Nüfus fazlalığı, ahlaksızlık ve aşırılık görülüyor.
La surpopulation, la débauche et la démesure.
- Stuart, bunu sen mi kırdın?
- Stuart, tu as cassé ça?
Dikkatin dağınık gibi.
Tu as l'air soucieuse.
Bana daha çok kırmızı göründün.
Tu m'as l'air plus "rouge" que "blues".
Demek Goa'ya artık somutmuyorsun.
T'as fini de bouder Goa?
Birazcık öyle oldu.
Tu l'as fait, un peu.
Kızgın olmak için her hakka sahipsin.
Tu as tout à fait le droit d'être en colère.
Ahbab, yaklaşımın güzel, ama ekranında zaten yarıçıplak bir kız var ve ben onu kıskandırmak i stemem.
Ecoute, tu m'as l'air sympa mais tu as déjà une fille à moitié nue sur ton écran et je ne veux pas la rendre jalouse.
Aş bunu artık, adamım ; zavallı hale düşüyorsun
Passe à autre chose, mec, ça devient pathétique.
Alex, kariyerin boyunca ezilenler için çırpındın ama artık First Lady'sin sen.
Tu as passé ta carrière à défendre les victimes, mais tu es la 1ere dame.
Artık kendi asıl olayımız var.
On a notre grand combat maintenant.
Ama artık kendini cezalandırmana gerek yok, M'gann.
Mais tu n'as plus à te punir, M'gann.
Sorun olursa, kapım her zaman açık.
Si tu as la moindre question, ma porte est toujours ouverte.
Bu kıza neden bu kadar iş veriyorsun?
Quelle quantité de travail lui as-tu donné?
Seni kırmak istemem dostum ama süper güçlerin yok senin.
Je déteste devoir te dire ça, mec, mais tu n'as pas de supers pouvoirs.
Daha önce bir kızla oldun mu?
Tu as déjà été avec une fille?
Beni hayal kırıklığına uğratmadın sen ama bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemediğini söylemiştin.
Tu ne m'as jamais déçu, mais tu avais dit que tu ne voulais plus jamais en parler.
Takıldık, yakınlaştık sonra senden hoşlandığımı söyledin sonra da ben bunun doğru olduğunu itiraf edecek cesareti buldum ve sen de bana hislerimin gerçek olduğunu ve mutlu olmayı hak ettiğimi söyledin ben de seninle mutlu olmayı hak ettiğimi ima ettin sandım.
On traînait ensemble, on s'est rapprochées, ensuite tu m'as poussé à admettre mes sentiments pour toi, j'ai eu les couilles d'admettre que c'était vrai, tu m'as dit que mes sentiments étaient réels, que je méritais d'être heureuse et je pensais que tu voulais dire être heureuse avec toi.
Bu gezegene geldiğimden beri bana ilgi duyan Dünyalı ve uzaylı kızları gördün mü hiç?
Je veux dire, tu as vu les filles qui m'attirent, de la terre ou autre, depuis que je suis sur cette planète?
Çünkü sen hep özel bir kız oldun.
Parce que tu as toujours été exceptionnelle.
- Lex'e yaptığın gibi bana da nutuk atacağın kısma mı geldik?
C'est le moment où tu me fais la leçon, comme tu l'as fais avec Lex?
Artık ondan korkmak zorunda değilsin
Tu n'as pas à avoir peur de lui.
Dün kızdan bahsetmemiştin.
Et tu n'as fait aucune allusion à cette fille hier.
20 yıllık kayıtlar arasında samanlıkta iğne arar gibiyim.
20 ans de titres de propriété pour essayer de trouver un gars qui as est évanoui dans la nature.
Pekala, inan ya da inanma, Thomas, doğru bir şeyler yapma şansın var, hatalarının bir kısmını düzeltecek.
Eh bien, crois-le ou pas Thomas, tu as une chance de réparer, d'effacer ce que tu as fait.
Onun kıçını tekmelediğini söyle bana.
Dis-moi que tu lui as botté le cul.
Kızın iş bilgisayarından "Nasıl fahişe olunur?" diye aratmak aşırı mı olur?
Tu ne crois pas qu'utiliser son ordinateur pour googler "comment devenir prostituée" dépasse les bornes?
Patates kızartması getirmişsin, bu da bir başlangıç.
Tu m'as apporté des frites. C'est un début.
Neyse, projeyi aşırı kısa zamanda bitireceğimize söz verdik ve herkes bana kızgın.
Bref, maintenant on s'est engagés à accomplir ce projet en peu de temps, et tout le monde m'en veut.
Tık yok.
Tu as épousé Oleg, donc tu as un certain sens de l'humour.
Uyan Han. Uyan. Kızlar için çok önemli olan bir şeyi mahvettiğin çok korkunç bir rüyadasın.
Tu as fais un rêve terrible où tu détruis quelque chose de très important pour les filles et où elles vont te tuer.
Kızlar seni gebertecek.
Ouais, nous sommes toujours là. Tu as fais tomber le gâteau.
Oranın ne kadar sıkışık olduğunu sen de biliyorsun.
Tu as vu comment c'est à l'étroit là-bas.
Asıl çocuklar beni hayal kırıklığına uğrattı.
Madame, ce sont les enfants qui m'ont décu.
Karanlık Olan'dan intikamını alman peşinde harcadığın onca zamana değecek mi?
Est-ce qu'avoir sa vengeance contre le Ténébreux vaut tout le temps que tu as passé à le chasser?
Aladdin asıl önemli şey hakkında daha konuşamadık...
Aladin... nous n'avons pas parlé de ce qui est vraiment important...
Karanlık sularda yüzmek zorunda değilsin artık.
Tu n'as plus besoin de nager dans les eaux sombres.
Bana mı öyle geliyor yoksa burası aşırı sıcak ve bulanık mı olmaya başladı?
Est-ce seulement moi ou il fait chaud et c'est flou ici?
Suratında bir sürü kızarıklık var ve halüsinasyon görüyorsun.
Tu as des boutons et tu délires.
O gözlüğü nereden buldun? Altın Kızlar'dan mı?
Où as-tu eu ces lunettes, Les craquantes?
Han, eğer açık yaraların varsa evine gitmek zorundasın.
Si tu as des plaies ouvertes, tu dois rentrer chez toi.
Fırsatını bulamadık ki Sophie.
Tu ne nous as même pas laisser une chance, Sophie.
Fısıldamak zorunda değilsin, kızçem.
Tu n'as pas à chuchoter.
İyi haber ise artık satış için endişelenmene gerek yok.
En fait, la bonne nouvelle est, que tu n'as pas à t'inquiéter pour la vente.
Çünkü sen eğlenceli amcasın... -... ot içmeyi seven, ona ve kız kardeşine... - Pekala...
Parce que tu es l'oncle amusant qui fume de l'herbe et lui dit à lui et à sa sœur... que c'est pas grave de boire parce que t'en as rien à foutre.
Kıpırdadım, hem de neredeyse 20 santim ama bir şey yapmadın.
Je viens juste de bouger, de quatre et tu n'as rien fait.