Bilet translate French
4,758 parallel translation
Bilet yok, para yok. Parayla bağantılı.
Zéro billet, zéro blé...
Dövüş yok, para yok, bilet yok.
Zéro match, zéro blé, zéro billet.
Hepsini yan yana diz. 3'üyle bağlantılı. Bilet yok, dövüş yok, para yok ; Para yok, dövüş yok, bilet yok.
Tourne-le comme tu veux, zéro billet, zéro match, zéro blé, zéro blé, zéro match, zéro billet, zéro match, zéro blé, zéro billet.
Bilet alacak mısın almayacak mısın?
Vous achetez un billet ou pas?
- Yarın gece çıkabilir miyiz? Hayır, yarın çıkamayız çünkü Soundgarden'a bilet aldım.
J'ai des billets pour Soundgarden.
İyi akşamlar. Detroit-Tanca uçağına iki bilet almak istiyorum.
Bonsoir j'aimerais acheter deux billets Detroit-Tanger.
Birinci sınıftan iki bilet.
Deux billets. Première classe.
- Panayırda çalışıyorsun, bilet kesiyorsun yani.
Tu es un forain.
Onlar kuyruk işini kabul edip, pazarı yönetirlerken ben de bilet kesip, paraları topluyordum.
Ils se relaient pour gérer la file des curieux, je prends les réservations et l'argent.
İsveç'e iadesi Guantanamo'ya tek yönlü bilet mi demekti?
L'extradition vers la Suède lui vaudrait-elle un aller-simple pour Guantanamo?
Maria Zielinska'ya bir bilet.
- Un pour Maria Zielinska.
Maria Zielinska veda performansına bir bilet.
Un billet pour le spectacle d'adieu de Maria Zielinska.
Bir bale gösterisine bilet almak için senin paranı kullandım.
J'ai utilisé votre argent pour m'acheter un billet pour un ballet.
B, bilet almamıza gerek olmadığını söyledi.
B disait qu'on n'avait pas besoin de tickets.
Sizin boktan treniniz için bilet almadım ben.
Je n'ai pas acheté de ticket pour votre train de merde.
Birinci sınıf iki bayan için birinci sınıf iki bilet.
Deux tickets première classe, pour deux filles de première classe.
Eve mümkün olduğunca çabuk gidebilmek için bilet aldım.
Je devais rentrer aussi vite que possible.
Bilet parani kendi cebimden öderim..
Je paierai pour changer ton billet.
Pekâlâ, oyun için kaç bilet istiyorsunuz?
Combien de billets voulez-vous pour le show?
Adını vermeyeceğim bir temsilci ; bana beyzbol maçı finallerine bilet vermişti.
Un représentant m'a donné des billets pour la série mondiale.
Hikaye anlatımı, kilise, hediye verme, ve Lance'in rekor kıracağı maç için locadan bilet!
Contes, office, église, cadeaux et places VIP pour le grand match!
Bilet işi ona her yıl yarım milyon kazandırıyor.
La vente de billets lui rapporte un demi-million chaque année.
bu yüzden önümüzdeki iki saat içinde, Herhangi bir güney Hindistan tren bilet alacağım
Donc, en deux heures, Je vais acheter n'importe quel billet de train de toute l'Inde du Sud
bana bilet göstermektedir.
montres-moi ton billet.
yok Eğer bilet yok ise, bu yüzden devam etmez.
non si tu n'as pas de billets cà ne peut pas continuer.
Ben bilet var.
J'ai mon billet.
Bu bilet denir.
c'est ce qu'on appelle billet.
eğer para cezası ödemek için var Eğer hiç bilet yok yerden size aldın?
tu as à payer l'amende si tu n'as pas de billet d'où es-tu monté?
Mumbai için bilet almak ve?
prendre ce billet pour Mumbai et toi?
O halde Byringe tek yön bilet alayım, teşekkürler.
Alors, je prends un aller pour Byringe.
Patlama testi başarılı olmasına rağmen akıl hastanesine tek yön bilet aldım.
Malgré mes essais concluants, j'obtins un ticket pour l'hôpital psychiatrique.
Sadece bilet gişesinde aylaklık eden garip bir tip var.
Juste un crétin derrière son guichet.
Önce yaşlı adam geldi ya da bilet sattığım bir ihtiyar vardı.
Mais... Il y avait ce vieil homme qui a acheté un billet de car.
Asırlık biri gelir ve Ronny'den bilet alır. Daha sonra motosikletli adam gelir ve Roony'i döverek kendisini Byringe arabayla götürmesi için zorlar. - Evet.
Ensuite un motard s'est pointé... qui a agressé Ronny et l'a obligé à conduire jusqu'à Byringe.
Yılın bu zamanı bilet bulmak kolay değil.
Trouve un vol a ce temps-ci de l'annee!
Burası bilet almak için. Dergiyi uçakta okuyabilirsiniz.
La magazine est offert en vol.
Afiyet olsun. Tamam, en ucuz uçağa bir bilet alayım o zaman.
Bon, donnez-moi l'aller simple le moins cher que vous avez, s'il vous plait.
Merhaba, her bilet alana bir dergi düşmüyor muydu?
Bonjour. Un billet donne-t-il au passager le droit a un magazine en vol?
Hayır, bilet sadece koltuk için.
Non, ca garantit juste un siege.
Kumarhanendeki Ray Romano gösterisine iki bilet ayarlasana.
Pourquoi ne pas nous réserver deux soirs pour Ray Romano à votre casino?
Jefferson Ball'daki masama sadece iki bilet daha alabilir miyim sence?
Tu penses que je peux avoir 2 tickets de plus pour ma table au bal du Jefferson?
Yarın için Ulusal Tiyatro'ya iki bilet verdiler. Gelmek ister misin?
On m'a donné deux billets pour le théatre national demain.
Maharashtra Rajya çekilişine bilet almaya gitti.
Elle est allée acheter Loterie Maharashtra Rajya.
Bana bilet filan al, gelirim.
Donne-moi un billet ou quelque chose, je vais!
Arkadaşlarınız ve aileniz için daha bilet almadıysanız kontenjan yerleri için hemen bana gelin.
Si vous avez encore besoin de mettre des billets de côté pour vos proches, merci de venir me voir après immédiatement au sujet des sièges de maison.
İnsanlar bilet aldı.
Les gens ont acheté des billets.
Bir bilet almana sevindim.
Je suis content que tu aies un ticket.
Bu sabah, bütün hafta sattığımızdan daha çok bilet sattık.
On a vendu plus de tickets ce matin que toute la semaine entière.
Bilet satmak için Ivy'ye rahatsız olduğu bir şeyi yaptırtamayız.
On ne peut pas forcer Ivy à faire quelque chose qui la rend mal à l'aise juste pour vendre des tickets.
- Şahane. Bu akşam şovun olduğunu bilet gişesine haber vereyim.
J'appellerai le guichet et leur dirai que l'avant-première est pour ce soir.
Elimde Liaisons'un açılış gecesi için ucuz bilet var ve bir oda tiyatrosu piyesi olduğu halde, tek kelime bile değiştirmeden bir müzikal olarak yeniden sahnelendiği için bence izlenmesi zorunlu.
J'ai des places pour la première de Liaisons, et puisque, c'est une petite pièce qui s'est apparemment complètement réinventé en une grande comédie musicale sans changer une ligne de texte, Je dirais qu'il faut absolument le voir.