Bilgisayarlar translate French
1,734 parallel translation
Bilgisayarlar çevrimdışı olduğundan sana tek söyleyebileceğim şey kırmızı kategori olduğu.
Le système est déconnecté. Mais c'est une catégorie rouge.
Hatırlatıcı bilgidir. Global Dinamik bilgisayarları yedi saat boyunca çevrimdışı olacak.
Les ordinateurs de Global Dynamics seront inutilisables pendant 8 heures.
Ve Global'den hiç bilgi alamıyoruz çünkü bilgisayarlar kapalı.
Mais on ne sait rien car les ordinateurs sont éteints.
- Edemem. 6 saat boyunca edemem. Bilgisayarlar tekrar çevrimiçi olana dek.
Je ne peux pas avant 6 heures, le temps qu'on relance les ordinateurs.
Umarım Global'in bilgisayarları tekrar çevrimiçi oluncaya kadar.
Espérons jusqu'à ce que les ordinateurs se rallument.
Bence bu bir kaza olmayabilir. Çünkü hırsızlık bilgisayarlar kapatıldığında meydana geldi.
Le vol a été commis pendant l'extinction des ordinateurs.
Bilgisayarlar kapalı olunca, bunu yapabileceğimizi bilmiyordun değil mi?
On peut le faire même sans ordinateurs.
Bilgisayarlar tekrar açılıp, bir sonraki mahzen envanterini kaydedene dek güvende olduğunu biliyordun.
Vous étiez tranquille jusqu'au prochain redémarrage.
Bilgisayarları daha önce kapatacaklarını öğrendiğinde suçlayacak başka birini bulmak zorunda kaldın.
Quand vous avez su qu'ils allaient redémarrer les ordinateurs, il fallait piéger quelqu'un.
Bilgisayarlar çevrimiçi olduğunda ihtiyacımız olan tüm delilleri buluruz. Ama o zamana kadar bir adam ölmüş olacak.
Les preuves sont dans les ordinateurs, mais un homme va mourir.
- Protokol şunu beyan eder : Global'in bilgisayarları kapatıldığında yetki transferi veya görev değişimi gerçekleştirilemez.
Le protocole interdit tout transfert d'autorité si le système informatique est coupé.
İyi o zaman. Alan küçülüyor ve bunun anlamı da çevrimiçi olduklarında bilgisayarları kullanabiliriz. Anlamıyorsun.
Si le champ diminue, on peut rallumer les ordinateurs.
Global Dinamik bilgisayarları tekrar çevrimiçi.
Le système informatique est réactivé.
Bilgisayarlar her 24 saatte, yörünge belirleme görüntülerini yaratırlar.
- Les ordinateurs établissent une carte toutes les 24 heures.
Bilgisayarları çalışır hale getirmeliyiz. Ona odaklanalım.
On doit reconnecter les ordinateurs, concentrons-nous là-dessus.
Bütün bilgisayarları buradan çıkarmalıyız. Elektronik olan her şeyi...
On devrait sortir les ordinateurs, tout ce qui est électrique.
Hatta çevre dostu dizüstü bilgisayarlar bile bozuluyor, ATM'leri etkileyen virüsün aynısı.
Même le portable de vos voisins peut planter, victime du même virus qui a infecté les DAB.
ATM'ler dahil bütün bozulan bilgisayarların bir ortak noktası var.
Tous les ordinateurs qui plantent, y compris les DAB, ont une chose en commun.
Virüsten etkilenmiş bütün bilgisayarlar bunu yazdırıyor.
Tous les ordinateurs infectés par le virus l'impriment.
- Bilgisayarları bitiştirdin.
Fragmentant les ordinateurs. Défragmentant.
Tüm bilgisayarların elektriğini kesin.
Eteignez tous les ordinateurs et l'électronique.
Cep telefonları, cep bilgisayarları... Bilgileri çalıyorlar.
Les téléphones portable, les PDA, sont en train de se faire télécharger à l'instant même.
Bilim salgın hastalıklardan tamamen kurtulmamız için uzayda koloni kurmamızı, saniyede 60 trilyon hesap yapan bilgisayarlar üretmemizi sağlayabilir.
La science a envoyé des sondes en orbite autour de Neptune, éradiqué la variole et créé un superordinateur qui peut faire 60 billions de calculs par seconde.
Bunlar Lambert'ların evindeki bilgisayarlar mı?
Ce sont les ordinateurs de la maison des Lambert?
Kendi bilgisayarlarını sildiler.
Ils ont nettoyé leur propre ordinateur.
İnanamıyorum, bazı sivri zekalılar firewallarını kapatmışlar... böylece 7.kattaki tüm bilgisayarlar virüslerle kanka olmuş.
Je dois te laisser. Incroyable! Un petit génie a désactivé son pare-feu et du coup, tous les PC du 7e grouillent de virus.
Abs, mahzuru yoksa bilgisayarlarından birini kullanmam lazım.
Abs, j'espère que ça ne te dérange pas si j'utilise un de tes ordinateurs.
Bilgisayarlarında bir şey buldum.
Patron, j'ai trouvé un truc sur leur ordinateur.
O bilgisayarları sadece çalışanlar kullanabilir.
Ces ordinateurs sont réservés au personnel.
Bilgisayarlarımız çöktü ama düzeltmeye çalışıyoruz.
C'est en cours. Nos ordinateurs sont HS, mais on y travaille.
... bilgisayarlarımızı alıyorsunuz, beni buraya sürüklüyorsunuz.
Vous me faites venir.
Hepinizin el bilgisayarlarına bir kopya yolladım.
Je vous ai envoyé une copie.
Bilgisayarların ağ içerisinde birbirine bağlanması, bilgisayar bilimcisi Joseph Licklider'in düşüncesiydi.
Qui eut l'idée de mettre des ordinateurs en réseau.
Dünyada var olan bilgisayarlar milyonlarca dolarlık makinelerdi ve birbirlerine temelde eşit biçimde bağlanmışlardı.
Les ordinateurs qui existaient alors coûtaient des millions de dollars et avaient un rapport très égalitaire en eux.
İnsanların kendi bilgisayarlarında çalıştırabilecekleri, herhangi bir yönetici listenin ya da koordinasyonun olmadığı bir yerde, kendilerini ağın bir parçası haline getiren bilgisayar programları.
Des logiciels que tout le monde peut opérer sur leurs ordinateurs et qui leur permet de faire partie du réseau sans qu'il y ait une liste maîtresse ou une coordination centralisée.
Bu sabah bilgisayarlarına izinsiz giriş mi ne yapıImış.
Ils ont eu une intrusion informatique ce matin.
Evet, bilgisayarlar konusunda sizin kadar bilgili olmadığımın farkındayım ama hâlâ hayattayım, öyle değil mi?
Je suis pas calé comme vous tous en ordinateurs, mais bon, je suis toujours vivant.
Seni bilgisayarlar hakkındaki bilgin yüzünden seçtik.
On vous a choisi pour vos talents d'informaticien.
Evet ama çok temel bir şeydi. Çünkü oradaki bilgisayarlar çok yavaş.
Oui, mais très limité, là-bas, les ordinateurs sont très lents.
- Odadaki bilgisayarların hepsi çöktü, efendim.
- Toute la pièce est en panne!
Sanırım insanlar bilgisayarlarını artık her yere götürüyor.
Les gens les emportent partout, de nos jours.
- Ve ayrıca cep telefonları ve avuç içi bilgisayarları Neil'e verin.
Tout ce qui est portables, ordis, etc., donnez-les à Neil.
Ama Steve Apple bilgisayarlarını üretti ve dünyamız sonsuza dek değişti.
Mais heureusement, Steve a créé Apple et notre univers a changé à jamais.
Doğu kanadındaki inşaatın ilk günü sayesinde bütün bilgisayarlar çöktü.
L'informatique est hors jeu à cause des travaux dans l'aile est.
Benimle aynı şeylere ilgi duyan birini, eski bilgisayarlar, Orta çağ fuarları gibi şeylere...
Quelqu'un qui s'inquiète des mêmes choses que moi, comme les vieux ordis, le monde médiéval...
Meg, yaptığın şey çok saçma, Starbucks'ta oturup dizüstü bilgisayarlarıyla bir şeyler yazan insanlar gibisin.
Meg, t'es vraiment à chier. Tu es comme ces gens qui vont au Starbuck et qui écrivent publiquement sur leur portable.
Okul bilgisayarlarına göre geçtiğimiz 10 yıl içinde atılan tek öğrenci Lester Baekeland'mış.
D'après l'ordinateur de l'école, le seul élève à avoir été exclu ces 10 dernières années est Lester Baekeland.
Doğalgaz, su, elektrik, nükleer güç gibi bilgisayarlar tarafından kontrol edilen ne varsa hepsini,... bütün kamu hizmetlerini devre dışı bırak. Üçüncü adım :
N ° 3 :
Bilgisayarlar bize zarar veremez.
Je suis sûr que ça va pas nous blesser.
Bilgisayarlar bizim arkadaşımızdır.
Les ordinateurs sont nos amis.
Bunu kısmen, 20 yıldır gerçekleşen bilgisayarların çoğalmasına bağlayabiliriz. PC'leri kastediyorum.
je veux dire des PC.