Bir parti translate French
10,655 parallel translation
Çok büyük bir parti.
Belle grosse fête, cependant.
- Çok güzel bir parti oluyor.
- C'est une jolie fête.
Bay Idalis, ne kadar güzel bir parti.
M. Idalis? Quelle magnifique soirée.
Epey güzel bir parti veriyordu.
Elle donnait une très belle soirée.
- Elbette var, bu bir parti seni aptal.
Bien sûr. C'est une fête, idiote.
Karaoke gecesi için başka bir parti otobüsü daha yok.
Il n'y a plus de bus pour la nuit karaoké.
Bak, birkaç arkadaşım bir parti için toplanacaklar.
Écoute, des amis à moi vont venir pour une soirée.
Büyük bir parti yapıyorlardı.
Ils avaient une grosse fête.
Ayrıca Julio bana Serb kardeşi için büyük bir parti verdiğini söyledi.
En plus, Julio m'a dit que le serbe organise une grosse fête pour son frère.
Şu anda bir parti veriyorum.
Je fais une fête, là. Oui.
Bu yüzden onlara şık ve zarif bir parti hazırlayacağız... sizin yardımınızla.
Donc on va faire un truc classe et élégant... avec votre aide.
Onları yansıtan bir parti istediler.
Ils veulent une fête qui leur ressemble.
- Bakın millet, bu bir parti.
- C'est une fête.
Yani hiçbir zaman sağ görüşlü bir partiye üye olmadınız mı?
Donc vous n'avez jamais été membre d'un parti de droite?
Sadece bir parti için gelmeyeceğini biliyorduk.
Nous savions que tu ne viendrais jamais faire la fête.
Dediğiniz gibi, bir parti ve içkili bir eğlence vardı galiba.
Comme vous l'avez dit, il y avait une soirée et beaucoup d'ivresse, j'imagine.
Muhteşem bir parti vereceğim ve Sue iğrenç kafasıyla ortadan geçecek.
Je serai à une fête en train d'être génial, et arrive Sue avec sa grosse tête.
Zengilerin ayda bir banyo yapmalarını gerektiren süslü bir parti daha.
Allez, une autre partie pour ce petit précieux qui peut se laver tous les mois.
Büyük, güzel bir parti olacak.
Ça va être une grande fête.
Görünüşe bakılırsa ikiniz sağlam bir parti planlıyormuşsunuz.
On dirait que vous organisiez une sacré fête tous les deux.
O bir yöne gitti ben başka bir yöne.
Bref, il est parti d'un coté, et moi de l'autre.
Eddie, Barry her zaman hayatımın bir parçası olacak.
Eddie, Barry fera toujours parti de ma vie
Pişman bir adam bulmayı umuyordum ama siz geldiğinizden beri pişmanlığı uçtu gitti.
J'espérais trouver un repenti, mais depuis votre arrivée, c'est parti en fumée.
Ama Flash diye bir şey kalmamıştı. Yarattım ben de onu.
Mais Flash était parti, donc je l'ai créé.
15 yaşında kovboy olmak için çıkıp giden sıradan bir çocuk.
Un garçon normal qui, à 15 ans, est parti devenir cowboy.
Moloch gitti, ve sen mahşer günü olmayan bir Başsız Süvarisin.
Avec Moloch parti, vous êtes un cavalier sans apocalypse.
Belli ki ani bir soğuk hava içindeyiz.
C'est parti pour la vague de froid.
Lou bu hafta işe bir kez geldi ve erken çıkması gerekiyordu.
Lou n'est venu travailler qu'une fois cette semaine. Et encore, il est parti tôt.
- Tamam, bir bakalım.
- C'est parti. Allons voir.
O tam bir av.
C'est un beau parti.
Tam bir av o zaten.
Et c'est... c'est un beau parti, malgré tout.
-... şehirde bir insan avı başlatmış ve bu bayram döneminde halka dehşet saçmıştı.
Il est parti aussitôt la diffusion... Et terrorisant les habitants pendant cette période de vacances.
Holly'nin bildiği kadarıyla, iş için bir yeri paylaşmak onu federal bir tanık yapmak için yeterli değil.
Pour Holly, faire parti des locaux n'est pas assez pour être un témoin protégé.
St. Patrick'ten Lobos toplantısına dair aldığın ipucu, hepsi planın bir parçasıydı.
Patrick à propos de la rencontre avec Lobos, ça faisait parti du plan.
Artık bizim bir parçamız değillerse, ne fark eder?
Si ça ne fait plus parti de nous alors qu'est ce que ça peut faire?
Sonuçta bu bir bekarlığa veda partisi ve gey erkekler yani penis ve hayalarla vahşi bir bekarlığa veda partisi olmalı parti oyunu olarakta hayalara penis iğnelemek olabilir.
C'est un enterrement de vie de garçon, mais ils sont gay, il faut qu'il y ait des pénis et des boules, des jeux où on doit accrocher des pénis à des boules.
- Ben de bir parçasıydım.
J'en ai fait parti.
Eric'in başka bir hatunla birlikte olduğunu öğrendim ve bunu Liz'e söyledim, ondan sonra da kalktım.
J'avais découvert qu'Eric s'était fait une autre fille, et je l'avais dit à Liz, c'est pour ça que je suis parti.
- Bir, iki, üç. Bırak bakalım. Evet!
Un, deux, trois, c'est parti.
Bütün bildiğimiz, o çocuğun bir tuzağın parçası olabileceği.
Pour tout ce qu'on sait, ce gamin pourrait faire parti d'un piège.
Sonra bir golden köpekmişim gibi beni okşadın ve Tv seyretmeye devam ettin.
Puis tu m'as tapotée comme un chien et tu es parti regarder la télé.
Beş yıl önce çekip giden ve Philadelphia'da ortaya çıkarak bize karşı silaha sarılmayacağına dair yemin eden ancak daha sonra tamamen geriye dönüp hizmetini düşmana satan bir adam düşünün.
Imaginez un homme parti cinq ans, apparaît à Philadelphie et jure qu'il ne prendra pas les armes contre nous. Et alors change d'avis et vend ses services à l'ennemi.
- O, işkencenin bir parçası değil mi?
Ça n'en fait pas parti?
Yedi kişilik bir komite kuracağım. Üç üye sizin partiden, üç üye bizden.
Je formerais un comité de sept membres, trois de votre parti, trois du notre.
Babam daha ben çocukken gitmişti, gerçekte kim olduğunu bile bilmiyorum ama onunla uzunca bir zaman geçirdiğin için mutluyum çünkü gerçekten iyi bir adam olmalı.
Mon père est parti quand j'étais petit, et je ne le connais même pas vraiment, mais, euh... Je suis juste content que tu l'aies eu pour une longue période parce qu'il... c'est vraiment quelqu'un de bien.
- Biz de tam ufak bir akşam yemeği partisi veriyorduk. - Parti mi?
- En fait, on est juste en train de tenir, euh, un petit dîner.
Bir de şu şablonlar çıkmadı onları da çıkmış diye hayâl et.
Le henné n'est pas parti, alors imagine que si.
Beyaz Ev Demokratlan yalan bir haber yüzunden bolündü...
Le parti des Démocrates est divisé à cause de la controverse...
Aaron sosyal medyamn bir parcasi olmak istedi.
Aaron voulait faire parti de cette norme sociale.
Birkaç gece önce, bunlar olmadan önce bunların yakında sona ereceğini bunu daha büyük bir planın parçası olduğunu söylemiştin.
Il y a quelques jours, tu as dis que tout ça serait bientôt terminé, que ça faisait parti d'un large plan.
Eğer bir şeyler biliyorsa hayatta kalmış olabilir.
Tu sais, s'il savait quelque chose, il est déjà parti.