Bitkin translate French
909 parallel translation
Maria bitkin ve hasta görünümlü bir çocuk dünyaya getirmişti ve ağlamak için ne yeterince gücü ne de anlayışı vardı...
Maria donna naissance à un enfant Un bébé misérable et malade sans suffisamment d'énergie ni d'esprit pour pleurer...
Oturdu, bitkin kemiklerini dinlendiriyordu. Buz gibi rüzgar budak deliklerinden içeri uluyordu.
Il s'assit pour se reposer, mais le vent glacé traversait les planches.
Açlıktan bitkin olmalarına rağmen, bu şükran gününde minnet duymalarını gerektiren bir şey vardı.
Tenaillés par la faim, le jour d'actions de grâce. Il y avait pourtant quelque chose au fourneau.
Bitkin olarak kulübeye vardılar..
Epuisés, moulus, ils arrivèrent à la cabane.
¡ ki bitkin yoIcu gece oImadan BeytüIIahim'e varmak için ugrasiyorIar.
Deux voyageurs fatigués tentant d'atteindre Bethléem avant la nuit.
- Taşıyıcılar bitkin düştü.
- Les porteurs sont épuisés.
Adamlarımız bitkin bir halde.
Les gars sont épuisés
Düşünüyordum güçsüz ve bitkin.
" Sur maint précieux et curieux volume d'une doctrine oubliée,
Napoli'deki o bitkin mülteciye mi dönüyorsun?
Tu retournes avec cette chipie d'expatriée à Naples?
Şuraya otur ve bitkin kemiklerini dinlendir. Sana ne istediğimi anlatayım.
Pose ta carcasse ici et écoute ce que j'ai à te dire.
- Bitkin de oluyorsun ama, değil mi?
- Mais tu es claqué après, non?
Bitkin görünüyorsun.
Vous n'avez pas l'air en forme.
Bayan Julie, oldukça bitkin görünüyorsunuz.
mlle Julie, vous êtes à bout de forces.
Bitkin düşene kadar pamuk tarlasında çalıştım.
J'ai semé du coton jusqu'à la nausée!
Bitkin düşmüş olmalısın.
- Tâchez de dormir un peu.
Bitkin durumdayım.
Je suis épuisé.
Ve o çok bitkin görünüyordu, efendim.
Et elle avait l'air si malade, monsieur.
Çok bitkin ve solgunsun.
Vous êtes si pâle et épuisée.
Bitkin, saglïksïz. Eski bir saatin çalïsï gibi.
Fatigué "tels les rouages d'une vieille montre"?
Yorgun birine hiç benzemezler... Ya da boğucu bir odada bitkin düşen birine.
Rien à voir avec un homme fatigué ou qui souffre du manque d'air.
Bitkin görünüyor. Zavallı adam.
Il a l'air fatigué, le pauvre.
Bitkin düşmüşsün.
Vous semblez abattue!
Şemsiyesi var ve bitkin halde.
Il a une valise et un parapluie.
Beni endişelendiriyorsun canım. Fena halde bitkin görünüyorsun. İyiyim.
Vous avez l'air très mal en point.
Fena halde bitkin görünüyordu...
Elle semblait terriblement fatiguée...
Bitkin düşmüşsün.
Vous êtes épuisée.
kar yağıyordu ve çok az ekmek kırıntısı vardı soğuktan bitkin düşmüş bir kırlangıç malikanenin penceresine konduğunda, içerideki altın kafesi gördü
Les flocons d'neige tombaient Mais pas les miettes de pain D'vant une maison d'riche Un petit moineau avait faim
Kaç kere benden bıktığını söyledin, ve biz bitkin düştük?
Combien de fois m'as-tu dit que tu en avais assez de moi, que c'était fini?
- Nasılsın? - Biraz bitkin.
Comment vous sentez-vous?
Umarım bitkin sevgilin, seni göndereceğim ölüm evinde sana bol bol Mexico yemeği getirir.
Ta petite amie t'en apportera... à la Maison des morts!
- Çok bitkin görünüyorsun tatlım. - Evet biraz.
- Tu as l'air épuisé.
Hey, çok bitkin görünüyorsun.
Hé, tu as l'air abattu.
Gitmezdim ama çok solgun ve bitkin görünüyordu.
Elle avait l'air si pale et si faible,
Bitkin düştü. Onu yatağına götüreyim.
Je l'ai amené se coucher.
Virginia biraz bitkin düştü. Güneş altında biraz fazla kaldı sanırım. Düzelir.
Virginia est un peu étourdie, le soleil, sans doute.
Sen bu altının hepsini aldığın anda, o bitkin bir yerli kadından daha iyi görünmez.
Quand on aura l'or, elle ne sera plus a ton gout.
Diğer yandan Buckley'de, tehlikeli bir bombalı bir saldırıyı az evvel tamamlamış bir adamın bitkin bakışı vardı.
Le calme d'un général... surveillant ses soldats sur le champ de bataille. Buckley, lui, paraissait revenir... d'une mission de bombardement!
Bitkin görünüyorsun Mark.
Tu as l'air crevé, Mark.
Bitkin hissediyor olabilir misin?
Vous vous sentez faible, peut-être?
Affedersin, çok bitkin görünüyorum.
Excuse-moi, mais je n'en peux plus.
Evet, son günlerde bitkin gibiydi.
Il n'a pas bonne mine.
Geceleri çok bitkin oluyorum. Dışarı çıkmaktansa uyumayı yeğlerim.
Le soir, je préfère dormir.
Bitkin görünürdü.
Ça se voyait.
Ne kadar bitkin, görmüyor musunuz?
Vous voyez comme il a l'air perdu?
Gerçekten çok bitkin haldeydin.
Vous aviez perdu la raison.
Bitkin görünüyorsun Moe.
Tu es fatiguée. Rentre chez toi.
Çok bitkin olma.
Pas trop langoureuse.
Kalbi çok hızlı atıyor ve çok bitkin.
- Richard!
Tamamen bitkin haldesin değil mi?
Vous semblez à bout.
- Bitkin görünüyorsunuz.
Vous avez l'air épuisée.
- Bitkin oluncaya kadar koşacaklar.
Le bétail va s'épuiser.