Ceketim translate French
336 parallel translation
Sadece ceketim hariç, o Prens Albert.
Sauf la veste. C'est une Prince-Albert.
Ceketim!
Donne ma veste.
- Açıklamama izin verseydiniz... - Sorun ceketim değil ceketiniz hala sapasağlam dururdu.
Si vous aviez attendu mes explications, votre habit ne serait pas déchiré.
- Yemek salonunda. Ceketim de orada.
Dans la salle à manger, j'y prendrai mon veston.
Şapkaya uygun bir ceketim var.
J'ai un manteau qui va avec.
Onlara acele etmelerini söyle. Ceketim. Ceketim!
Qu'ils se dépêchent.
Üzerinde kanlı bir şekilde benim garson ceketim ve gömleğim olacak. Benim yaptığımı kanıtlayacak kadar.
Il y aura mes affaires tachées de sang pour prouver que c'était moi.
- Elinizdeki benim ceketim.
- Vous avez mon manteau.
- Çavuş, o benim ceketim değil mi?
- Mais c'est mon blouson, Sgt Gregg!
Ceketim nerede?
Où est mon manteau?
Hey, o benim ceketim!
C'est mon manteau!
Çabuk, ceketim. En güzel ceketim.
Passe-moi ma plus belle veste.
- Benim ceketim var.
- Je m'en moque. J'ai un coupe-vent.
Benim güzel ceketim.
Mon beau manteau.
Inger, ceketim.
Inger, mon veston.
İşte ceketim. Sanırım gömlek de gidiyor.
Adieu ma veste... ma chemise aussi, j'imagine.
- Bekle ; ceketim.
- Ma veste.
Ama benim sadece kuyruklu ceketim, onun kocaman pençesi.
Mais j'étais gosse et mon père avait de grands pieds.
Kardeşimin battaniyeleri. Ceketim nerede?
Vous lui avez donné mon manteau?
- Üzgünüm, banyodaydım. Ceketim içeride.
Excusez ma tenue.
Onları herkesin gözü önünde rezil etmek istiyorum. Ceketim!
Ils devront s'humilier devant tout le village!
Son noktayı koydum. Ceketim parçalanmış ve gömleğim kana bulanmıştı.
Je me suis retrouvé la veste déchirée, la chemise pleine de sang.
- Benim ceketim olduğunu görmüyor musun?
Ne vois-tu pas ma veste?
Ceketim.
Mon manteau.
Ceketim olmadan çıkmamı istemezsin.
J'ai besoin de ma veste.
Ceketim takıldı.
Je suis coincée.
- Ceketim leke kaptı.
- J'ai sali la veste.
Ceketim yırtılmış.
J'ai déchiré ma veste.
Kırmızı ceketim olmayacak. Bu bizim... Onların... üniforması.
J'enlèverai cette chemise rouge qui est notre...
- Bu benim ceketim.
- C'est juste ma veste.
Ceketim nerede?
Où est ma veste? - Qu'est-ce que j'en sais.
Mostorg'dan almıştım. İşte burada. Cici ceketim burada.
La voici, ma petite veste.
Yedi takımım, üç spor ceketim ve beş pantolonum nerede?
Oû sont mes 7 costumes, 3 vestes sport et mes 5 pantalons?
İşte burada. Cici ceketim burada.
La voici, ma petite veste.
- Bu en iyi ceketim.
- Ma plus belle veste.
Ceketim ne olacak?
Et ma veste? Je l'ai laissée sur le plateau.
Beyaz ceketim seni endişelendiriyor mu?
Ma blouse te dérange?
- Mavi ceketim.
Le blazer bleu.
Ya akşam ceketim?
Et mon smoking?
Ceketim yoktu.
J'avais pas mon blouson.
Hey, ceketim kirleniyor, şunu alın!
Tu as sali mes vêtements. Toi, tiens-moi ça!
- Ceketim burada durabilir mi?
- Je laisse ma veste ici?
- Ceketim yukarıda.
- Ma veste est en haut.
- Selam. - Öteki ceketim burada mı?
Tu as mon autre veste?
Ceketim mahvoldu.
Elle va être belle, maintenant, ma veste.
Çok ceketim var.
J'ai beaucoup de vestes.
Bu kılıktayım ceketim kolum.
Quand je vois ma pelure... ma veste... la manche.
- Belki benim ceketim değildir.
- Ce n'est peut-être pas ma veste.
- Yepyeni ceketim!
- Mon manteau de drap d'argent.
Ceketim, giysilerim.
Grouille!
Lanet olsun, çeketim nerde?
Sauf si c'est quelque chose de réel.