English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ C ] / Cl

Cl translate French

771 parallel translation
180 ml. rom içtiğine göre beni eğlendirmek zor olmalı.
Ce doit être difficile de me divertir s'il faut 18 cl de rhum.
Her kadehte 60 ml.'den, 3 kadehte 180 ml.
6 cl pour un verre, trois verres, 18 cl.
Ti-Joseph'i izledim. Bir kadehe tam 60 ml. rom koyuyor.
J'ai observé Ti-Joseph, et il a versé exactement 6 cl.
ÍZMARÍTTEKÍ RUJU...
Cl-JOlNT liste DES SALONS
BURADA VINNIE HAROLD'UN ÖLDÜRDÜĞÜ GEORGE KELBY JR YATIYOR.
Cl-GÎT GEORGE KELBY JR TUÉ PAR VINNIE HAROLD
BURADA GEORGE KELBY JR'IN ÖLDÜRDÜĞÜ VINNIE HAROLD YATIYOR.
Cl-GÎT VINNIE HAROLD TUÉ PAR GEORGE KELBY JR
Hayır, hayır, Fiat 2930'le başlayıp 3,053'e gitti!
Fiat cl? ture à 3053.
Vur davula, çal mızıka, koca kıçlı at buraya.
Bats le tambour et sonne le clairon, v là la bourrique sur son canasson.
Burada Tanrı'nın hizmetkârı Afanasy Ustyuzhanin yatmaktadır.
Cl-GÎT AFANASSI OUSTUJANINE, SERVITEUR DE DIEU.
Dalgıçlıkta para yok bu aralar!
N'est-ce pas un peu loin?
Biz aynı zamanda düğünlerde sağdıçlık yaparız.
On fait aussi garçons d'honneur aux mariages.
- Kılıçlı baston.
- La canne-épée?
Kim öyleyse? Suçları cezalandırmaya inanan biri. Rüyası gerçekleşebilir ve yargıçlıktan sonra infazcı olmayı ister.
L'homme qui ne rêve que de punir le crime pourrait vouloir devenir bourreau après avoir été juge.
Şık ofisinde zaten yargıçlık yaptığı düşünülürse, doğru olmalı.
A en juger par son élégant bureau, oui.
O insanlar ve sizler yargıçlık için beni istediğinizi söylemedikçe bu işi istemiyorum ve kabul etmeyeceğim.
A présent, á moins que ces mêmes hommes et vous, ici, me disent que vous me voulez pour juge, je ne désire ni n'accepterai ce poste.
Yargıçlığı ben istemedim, verdiler ve yardıma ihtiyacım var.
Je n'ai pas demandé ce poste, mais je l'ai, et j'ai besoin d'aide.
Tabancasını bırakır, sadece yargıçlık yaparsa görevi kabul ederim.
S'il enlève son arme et se contente d'être juge, j'accepte son offre.
Ama kişisel fikirlerim yargıçlığımı etkilememeli.
Mais mes sentiments ne peuvent affecter ma décision de juge fédéral.
Yargıçlık yapamayacağını.
Trop pour rester juge.
Pek çok kasabada, pek çok kez yargıçlık yaptım. - Umarım yine bir yargıç olarak yaşarım.
J'ai été Juge un peu partout... et je souhaite le rester.
Dalgıçlıktan ne kadar anlarsın?
Que connais-tu de la plongée?
Ben kendim, bizzat, oğlunuzu muayene eden psikiyatrislerle konuştum.... hapishane doktoruyla duruşmada yargıçlık yapan hakimle soruşturmanın danışmanıyla hapishanenin müdürüyle.
Je me suis entretenu avec les psychiatres qui ont vu votre fils. avec le médecin légiste... avec le juge du tribunal... avec le procureur.... Et le directeur de la prison...
- Kara Kıçlı Bessie mi?
- Bessie Cul-noir?
Olur da yetkililer iki kılıçlı bir işçi görürlerse içeriye tıkılıp çok pis dayak yerim.
Je ne veux pas de spadassin chez moi.
Balam'ın metal kılıçlı düşmanı onu buldu.
Le vieil ennemi de Balam l'a retrouvé.
Siz kılıçlılar ne tarafa gidiyorsunuz?
Où vous rendez-vous?
- Dalgıçlık mı yapacaksınız!
- Vous allez plonger?
Hanımefendi, ya siz örgüyü bırakacaksınız ya da ben yargıçlığı, hangisi olsun?
Madame, ou vous cessez de tricoter ou je devrai cesser de juger, quand sera-t-il?
İki tane kılıçlı mankafa.
L'épée au flanc.
- Sen kılıçlı adamsın.
- C'est toi le soldat.
Utangıçlığını artık yenmek zorundasın.
Vous devez brisez votre timidité.
Yıldırım kılıçlı bir gangster olan kör bir adam...
Aveugle, yakuza et grand escrimeur.
Kısa kılıçlı dilsiz adam ; Jiau Hong'ın adamıdır
Maître, l'homme à la dague, c'est le fameux Muet.
Yolda hiç bir adamla karşılaştın mı? Uzun kılıçlı genç bir adam gördün mü?
As-tu rencontré un jeune homme portant un sabre effilé?
Şişko kıçlı ihtiyar zorba.
Espece de gros porc!
Ben de yargıçlığa. Ne de olsa mahkemelere hiç uzak değilim.
Moi, je veux être juge, je connais bien les tribunaux.
Çek şu koca kıçlı tankerini yolumdan!
Bouge ton gros cul de là.
15 sene yargıçlık yaptım. Hep masumları korumaya, suçluları da cezalandırmaya çalıştım.
Pendant les 15 années où j'ai siégé, je me suis appliqué à défendre les innocents et à punir les coupables.
- Pardon, efendim? Çlıştığınız süreyi not ettim... ve boşa harcanan zamanı çıkardım.
J'ai déduit les heures où vous n'avez rien fait!
Gazetenize henüz baktım ; Bu olayda pozisiyonuzu almışsınız zaten... Herkesi kızdıran bu federal yargıçlığın görüşünü siz de benimsiyorsunuz.
Vous avez pris position sur cette décision de jugement controversée.
- Bir şey kanıtlamaya çlışmıyorum, efendim.
Je ne veux rien prouver.
Ben o oynak kıçlı zencilerden değilim, dostum.
Je ne suis pas un putain de noiraud, mon chou.
Çifte kılıçlı samuraylar, kim korkar onlardan!
On est habillés en soldats. Mais c'est qu'une panoplie.
Yarın sabah. Kılıçlı düello.
Demain matin, Broadswords.
Senin gibi güzel kıçlı, koca bir sürtüğün dili.
Une langue qui te va bien.
Hadi, koca kıçlı.
Gros lard.
Kalın kafalı ve kalın kıçlı.
Tête dure, cul dur.
Hayır, sadece koca kıçlı bir kaç ihtiyar.
Non, y a que de vieux obèses.
- Demek güzel kıçlı bir fıstık buldun!
C'est une baiseuse extra?
Bayrak Kıçlı'ya bak. Bu saçmalık cidden hoşuna gidiyor.
Regarde cet enfoiré, il prend son pied.
Yarım kıçlı Princeton münazara topluluğu mu?
A un débat de mauviettes de Princeton?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]