De öyle translate French
56,244 parallel translation
Ben de öyle.
Moi aussi.
Sen de öyle.
Toi aussi.
Ben de öyle düşündüm.
Je suis prêt!
- Evet, biz de öyle.
- À nous, non plus.
- Ben de öyle.
- Moi non plus.
Ve annen de öyle.
Et elle aussi.
Diğer Troller senin yanında savaşacak kadar sana güvenmiyorlar ve dürüst olmak gerekirse ben de öyle.
Les autres Trolls ne se fient pas à toi pour se battre à leurs côtés. Et honnêtement, moi non plus.
Pankeklerin de öyle Herman.
Idem pour tes pancakes, Herman.
Ben de öyle.
Moi non plus.
Cildiniz en iyisini hak ediyor, siz de öyle yaparsınız. El kremimizi deneyin.
Votre peau mérite de la soie et vous aussi.
Hazır olması da gerekmiyor. Senin de öyle, tamam mı?
Il n'a pas besoin de l'être, ni vous d'ailleurs.
Bu yerin, bonfilesi çok güzel. Köfteleri ve sandviçleri de öyle.
Cet endroit fait d'excellents sous-marins steak et fromage ou aux boulettes de viande.
- Ne, sence de öyle değil mi?
Quoi, tu n'es pas d'accord?
- Ben de öyle.
- Bien, et vous.
Sen de öyle.
Et toi non plus.
İkincisi, bu biraz kontrolden çıktı, sence de öyle değil mi?
Et deuxio, ça commence à aller trop loin, tu ne trouves pas?
Bağımlının teki, hep de öyle olacak.
C'est un toxico, il l'a toujours été, et il le sera toujours.
O zaman buraya paramla gelsen iyi olur. Sence de öyle değil mi?
Alors, tu ferais mieux de la faire sortir de là et récupérer mon argent, tu ne penses pas?
Öyle davranıyorsun.
C'est la même façon de penser.
Öyle ama daha önce de büyük sorunlarımız olmuştu.
Je le sais, mais cela a déjà causé un problème auparavant.
Zaman kazanmak için öyle yaptıklarını söylediler.
Eh bien, c'est parce que... Les ingénieurs ont décidé de finir au plus vite...
Mutlaka öyle yapacağım.
Je ferai de mon mieux.
Eskiden dünyada öyle çok...
J'étais capable de voir...
Buradan gün batımı öyle güzel ki.
Le coucher de soleil est magnifique d'ici.
Öyle değil de.
C'est pas possible!
Hareket Ölçer'in pili bitebilir. Öyle olursa ini asla bulamayız.
- Le temps de les retrouver, la batterie du bracelet risque d'être morte et on pourrait les perdre.
- Belki ışıktan öyle gelmiştir.
- C'était pas à cause de l'éclairage?
Belki de sadece öyle sanmışızdır.
On a peut-être juste cru le voir?
Gençsin ve yenilmez olduğunu sanıyorsun ama bu günlerden birinde... öyle olmadığını anlayacaksın.
Tu es jeune et tu te crois invincible, mais un de ces jours, tu vas... découvrir que tu ne l'es pas.
- Öyle mi? - Ben az önce öldüğümüzü sanıyordum.
Je croyais qu'on venait de mourir.
Öyle hassas bir yaşta yuvadan koparılmak kişinin potansiyelinin gelişmesini engeller.
Être arraché de chez soi à un si jeune âge, ça freine le potentiel.
Teknik olarak öyle olmamış.
D'un point de vue technique, non.
Hem de çekiç basli köpekbaliklari, öyle mi?
Des requins-marteaux?
Öyle diyorsun ama Interpol'de yeni dinleme cihazları var.
Peut-être, mais Interpol a des dispositifs d'écoute.
Peki, ama hepiniz Doğu Avrupa'da standart zırhlı araç paraşüt sistemiyle yüksek irtifa atlayışı yaptınız. Öyle değil mi?
D'accord, mais vous avez fait une chute libre prolongée en Europe de l'Est à l'aide d'un parachute d'armure de base, pas vrai?
Dinle Chris, kafanda birkaç tahtanın eksik olduğunu biliyorum ama herif bunu yapmışken "Ed öyle bir şey yapmaz." deme lan bana!
Écoute, Chris, je sais que ça tourne pas rond dans ta tête, mais me dis pas qu'Ed ne ferait pas ça alors qu'il vient de le faire, putain!
- Öyle mi? Andy bize kelek atmaya çalıştığını söyledi.
Andy dit qu'il a essayé de nous entuber.
Sonunda futbol topunu eline geçirmek için öyle heyecanlıydın ki orta sahada olduğumuzu unuttun ve sonra o koca götlü linebacker...
T'étais tellement content de mettre la main sur un ballon que t'as oublié qu'on était en milieu de terrain, puis le... Puis le... le gros linebacker...
Öyle başlar ve sonra bir bakmışsın küçük Wendy evinin her tarafında koşuşturuyordur.
Ça commence comme ça et sans que tu t'en rendes compte, t'as une tripotée de bébés Wendy chez toi.
Hadi ama Z. Gerçekten öyle bir şey yapabileceğimi mi düşünüyorsun?
Tu crois vraiment que je suis capable de faire une chose pareille?
Bu öyle bir masa.
Voilà le genre de table qu'on est.
Ama ben de öyle.
Mais moi aussi.
Tamam mı? Öyle olsa bile bu bizim işimiz değil. Biz bunu yapmıyoruz.
Et même si c'était le cas, ça ne fait pas partie de notre travail.
Çöreklere öyle bakıp onları atmayı kes.
Arrête de regarder les beignes comme ça et jette-les.
- Öyle mi? Burası babamın eski çalışma odası.
C'est l'ancien repaire de mon père.
Aynen öyle Jack. Ödediler de.
C'est ça, Jack, et ils me l'ont donné.
Öyle filmlerde değil de, gerçekten bir cinayeti görmek nasıl bir his?
Quel effet ça fait de voir un vrai meurtre? Je veux pas dire comme dans les films.
- Evet. Tanrı'dan bir işaret geldiğinde anlarım çünkü öyle sık sık gelmez.
Je sais reconnaître un signe de la Providence quand il se trouve sur mon chemin, parce que j'en ai si rarement croisé.
Kesinlikle öyle. Bunu hemen anladım zaten.
Oui, bien sûr, je l'ai remarqué tout de suite.
Belki de öyle olmaz.
Attends.
- Birçok insan öyle yapıyor.
Des tas de gens font ça.
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyleymiş 51
öylesin 305
öyle bir şey değil 75
öyleyiz 77
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi dersin 362
öyleymiş 51
öylesin 305
öyle bir şey değil 75
öyleyiz 77
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle misin 81
öyle ki 92
öyle deme 154
öyle görünüyor 500
öylece 26
öyle olsun bakalım 50
öyleydim 119
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle misin 81
öyle ki 92
öyle deme 154
öyle görünüyor 500
öylece 26
öyle olsun bakalım 50
öyleydim 119