Öyleyse translate French
32,807 parallel translation
- Öyleyse al.
Alors obtenez-moi ça.
Öyleyse kamyonları bulup sınırı geçmeden durdurmak için üç saatimiz var.
Ça nous laisse trois heures pour arrêter les camions.
Alışverişe gidebiliriz öyleyse.
Ah, on peut faire du shopping alors.
Peki öyleyse Majesteleri.
Très bien, votre majesté.
Öyleyse benim acım ile sizin acınız arasındaki fark ikimizin arasındaki fark nedir?
Quelle différence entre ma douleur et la vôtre? Entre vous et moi?
Öyleyse hangi zamandayız?
On est quand, alors?
Öyleyse Hamlin, Hamlin, Mcgill'e bir baksınlar, biz...
Ils devraient envisager Hamlin Hamlin McGill.
Tamamdır. Öyleyse başlayalım.
Bien, allons-y.
Öyleyse kendi başıma halletmek bana uyar.
Dans ce cas, je pourrai me débrouiller seul.
Öyleyse doğru adres, niyet mektubunda yazdığı gibi 1261 mi?
L'adresse exacte serait celle de l'avis d'intention, au 1261?
- Öyleyse karışıklık için özür dilerim.
Désolé pour la confusion.
Öyleyse anladım seni.
Alors je vous suis.
Deminki atışı daha özenli yapmalıydın öyleyse.
Alors vous auriez dû faire attention à ce tir.
O konuda ağzına sıçtığımı düşünüyorsan da, sıçmadım ama öyleyse de sinirlen!
Et si tu penses que je t'ai baisé sur ce coup, ce qui n'est pas le cas, mais passons, alors énerve-toi.
- Öyleyse ne?
Dans ce cas, quoi donc?
Öyleyse anlat bana, lanet olsun!
Mais parle-m'en! Enfin!
- Öyleyse onları bulmalıyız.
- Alors nous les trouverons.
Öyleyse sizi tebrik ederim.
Dans ce cas... Je me dois de vous féliciter.
Öyleyse neden Randall'ın yaşamasına izin vereceğine dair söz verdin?
Alors pourquoi avoir promis de laisser vivre Randall?
Öyleyse Fergus'la eve haber göndermeliyim.
Alors, je devrais envoyer Fergus chez moi.
Öyleyse benimle gel ama gidiyorum.
Alors venez. Je pars maintenant.
Konserve senin mi diye sorardım ve eğer öyleyse kediyi benim beslememi ister misin diye sorardım.
Je demande si la boîte est à toi, et, euh, si oui, est-ce que tu veux que je nourrisse le chat? Je vois, maintenant il présume que tu as un chat. Oh...
Öyleyse neden buradasın?
Alors pourquoi êtes-vous là?
Neden istiyorsun öyleyse?
Alors pourquoi tu le fait?
- Kim öyleyse?
Alors qui?
Öyleyse bu nasıl oldu?
Alors comment cela s'est-il produit?
Mevzu kişisel öyleyse?
Alors c'est personnel?
Öyleyse bir donanmayı ele geçirmek isteyen iki adam var.
Alors nous avons une flotte et deux hommes la réclamant.
Öyleyse neden şimdi, aradığımızı da öğrendiklerine göre kişisel mücadelelerini bu rejimin yıkılmasına adayacaklarını ve tahmininizin iyimserlikten uzak olduğunu hissetmeye başladım?
Pourquoi ai-je la sensation que maintenant qu'ils savent, et qu'ils vont en faire leur croisade personnelle afin de voir ce régime tomber, que votre estimation sera de loin bien moins optimiste?
Öyleyse bir donanmayı ele geçirmek isteyen iki adam var.
Nous avons donc une flotte et deux hommes qui la clament.
Öyleyse sen gitmemelisin.
Alors, ce ne devrait pas être toi.
Öyleyse neden?
Alors pourquoi?
Öyleyse bana yardım et.
Alors aide moi.
Öyleyse hangi önermediğim şey için hâlâ savaşmayı sürdürüyorsun?
Donc pour quoi vous battez vous que je n'ai pas déjà offert?
Buradayız öyleyse.
Donc nous y sommes.
Öyleyse bırak da bir konuya açıklık getireyim.
Alors soyons clair sur un point.
Öyleyse farzımuhal, şu andan itibaren koşulsuz aflar ortadan kalkacak.
Considérons donc qu'à partir de maintenant, le pardon inconditionnel n'est plus.
Öyleyse endişe edecek bir şey yok.
Alors nous n'avons pas à nous inquiéter.
Öyleyse adamın eline bıçak verip şartları eşit duruma getirelim.
Alors nous lui mettons un couteau entre les mains et nous le laissons se venger.
Nihayete erdi öyleyse.
C'est fini.
Öyleyse yapacağımız çok fazla hazırlık ve kısıtlı bir vaktimiz var.
Nous avons beaucoup de préparatifs à faire en peu de temps.
Öyleyse yönetim kurulunun ve halkın hasta olduğunuzu ve hastalığınızın Otto'yu kötü etkilediğini bilmesinin vakti...
Alors, il est temps que le conseil et le public sachent pour votre maladie et que c'est ça qui distrait Otto et...
Öyleyse niye elim kendi elim değil?
Alors pourquoi ma... main n'est pas main, Mary?
Öyleyse ilişkimizin doğasını anlamalısın.
Alors tu devrais comprendre la nature de notre relation.
Öyleyse, orada olduklarından haberi yok.
Il ne sait pas qu'ils étaient là.
Git, kontrol et öyleyse.
Vérifiez alors.
Anlatılanlar doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama eğer öyleyse, umarım Başkan ve First Lady zıt görüşlerini oturup halledebilirler.
Si cette histoire est vraie, j'espère que le président et sa femme régleront leurs différends.
Eğer Aisha Tyler, Friends dizisinde beyaz kadını oynadıysa öyleyse hiç sorun yok.
Si Aisha Tyler peut jouer une Blanche dans Friends, je ne vois pas le problème.
Öyleyse onu geri almak için nasıl davranmam lazım?
Alors, comment lui rendre la pareille?
Öyleyse neden üzerinde kan var?
Et que fait ce sang sur ton t-shirt?
Ben gideyim öyleyse. - Sağ ol.
- J'y vais alors.