Derin translate French
10,080 parallel translation
Uzun ve derin bir nefes al.
Essayez juste de prendre une bonne et profonde respiration pour moi.
Derin nefes al Tom.
De profondes inspirations, Tom.
- Derin nefes al.
- Profondes inspirations.
Hem de ne derin.
Oh.Profondément. profondément.
En derin cehenneme giden en karanlık yolu seç ama kendinden olanı koru tıpkı benim kendimden olanı koruduğum gibi.
Prenez le chemin le plus sombre au plus profond des enfers... mais protégez les votres comme j'ai cherché à protéger les miens.
- Derin bir nefes aldı!
- Elle respire beaucoup.
Tamam. Sadece... derin bir... derin bir nefes al.
Okay, respirez profondément.
Onlar sızmamın ne kadar derin olduğunu duyduğunda Schizo hariç herkese karşı olan suçlamaları geri çekerken gizliliğimi açığa çıkarmadıkları için mutlu oldular.
Quand le juge a compris l'importance de ma couverture chez les Vagos, il a accepté de garder ma couverture en sécurité en enlevant les charges de tout le monde, sauf Schizo.
- Hayır, hayır... Bu işe yaramaz çünkü muhtemelen binlerce zararsız virüs ile birlikte ciğerlerinin en derin dokularında gizleniyordur. Bu yüzden yapmam gereken zararlı olanı dışarı çıkartmak.
Regardez, ça ne fonctionne pas, car il est probablement dans les plus profonds recoins de vos poumons, mélangé avec des milliers d'autres virus inoffensifs, donc ce que je vais devoir faire c'est juste de rincer le poison.
Merak etmeyin, çukur o kadar da derin değil.
Ça va, le trou n'est pas si profond. Attendez, je suis sur un rebord.
Ne kadar derin kazdınız?
A quelle profondeur as-tu creusé?
Ölümün derin sessizliğinden daha çok istediğim bir şey yok.
Je ne veux rien d'autre que le silence de la mort.
Pekâlâ hayatım, senden derin bir nefes alıp geriye doğru saymanı istiyorum.
Bien, inspirez et comptez à rebours.
Onu bulduğumda o kadar derin bir çukura gömeceğim ki bir daha asla gün ışığı göremeyecek.
Quand je l'aurai, je l'emmènerai si loin qu'il ne verra plus le jour.
- Kesiğin fazla derin olduğunu sanmıyorum.
Je ne crois pas qu'elle m'a coupé si profondément.
Parçalama olayını yapacağım söylendi başka bir yolu yoktu... ama bence avukatlarım bile derin bir şüphe içindeydi.
On m'a expliqué que je devrais parler du démembrement parce qu'on ne pourrait pas l'éviter.
Evet, biraz derin kestim, ama Dr. Raffin önemli bir yara olmadığını söyledi, bu yüzden uğramana gerek yoktu.
Oui la coupure était assez profonde, mais le Dr.Raffin a dit que ce n'était rien de grave, donc tu n'avais pas besoin de passer me voir.
Tamam herkes derin nefes alsın.
- Relax, tout le monde.
Siz ve ben, başardığımız tüm şeyler bu derin ve karanlık federal havuzda küçük bir balık olarak kalacak.
Vous et moi, malgré tout ce que nous avons accompli, restons de petits poissons dans ce sombre et profond bassin fédéral.
İkimizin de çıkarına olan politik bir arkadaşlık diyebiliriz. Daha derin düşünmek aptallık olur.
Nous partageons une relation politique bénéfique mutuelle.
Şimdi olduğu gibi, bundan her zaman derin bir utanç duymuşumdur.
Je suis, j'ai toujours été profondément honteux de ça.
Bu çiftle ilgili daha derin bir araştırma yapalım.
- Voyons ce couple de plus près.
Üniversiteden kovulmasından sonra derin bir depresyona girdi.
Après qu'il ait été remercié par l'université, il a plongé dans une profonde dépression.
Derin, derin.
Prenez de grandes respirations.
Yanlış neticelerden dolayı derin duygusal travma geçirdim.
Ce licenciement injuste m'a laissé des séquelles.
Aramızda daha derin, yeni bir bağ olduğunu hisediyorum.
Je me sens comme ci vous et moi avons un nouveau lien très profond.
Derin doku ya da İsveçi severim.
J'aime le massage en profondeur ou le suédois.
O cebi derin büyük bir bağışçı.
Il est un grand donateur généreux.
Bu arada ise, bir okul öğretmeninin beyninin yenmesini ve derin uzayda oksijensiz kalmasını engelledim.
Sans dire que j'ai sauvé une enseignante qui allait avoir son cerveau dévoré et être asphyxiée dans l'espace.
Derin derin ne düşündüğünü anlatacak mısın?
Tu vas me dire pour quoi tu rumines?
Bana göre değil ama devlet derin bir sorgulama istiyor.
Pas pour moi. Mais, la déclaration demande à être minutieuse.
Derin büyü, güçlü va kalıcı olan çeşidi, her zaman biraz kan gerektirir.
La magie profonde, le genre fort et permanent, demande toujours un peu de sang.
Derin boşluğa.
Jusqu'à l'abîme.
Ve güzel Mary Sibley'imiz derin sırlara sahip.
Et notre belle Mary Sibley... ses secrets sont plus nombreux et profonds que la plupart.
Derin sulara ulaşana kadar altında kalalım.
Nous restons dessous jusqu'à ce que nous soyons en eau profonde.
Derin sulara giriyoruz, dalacaklar!
Nous arrivons en eau profonde! Il va plonger!
- Derin sulara 1,5 mil kaldı efendim.
Deux kilomètres avant le fossé, Monsieur.
Derin sulara gittiğimizi biliyorlar.
Ils doivent savoir que nous cherchons les profondeurs.
Derin sulara 500 metre!
A 500 mètres du banc!
Bir gecede ne kadar derin kazabilmiştir ki?
À quelle profondeur a-t-il pu creuser en une seule nuit?
Ne kadar derin, sence?
Vous pensez qu'il est à quelle profondeur?
İnterneti araştırdım, derin ağa bile baktım.
J'ai cherché sur internet, j'ai même fouillé tout le web,
Yaralar çok derin. Bazı yaralar 10 santimden daha derin.
Certaines blessures sont profondes de plus de dix centimètres.
Yeterince derin.
SCHIZO : C'est assez profond.
Derin bir nefes alın.
Inspirez profondément.
Derin bir nefes al Kirsten.
Prends une profonde inspiration.
Pekâlâ, bıçak yaraları çok derin.
Ces plaies sont profondes.
Tamam derin bir nefes al ufaklık. İkimiz de buradayız.
Respire un coup, ma grande.
Derin bir yara.
Bougez s'il vous plait.
- Anlaştık. Derin nefes alın.
Respirez profondément.
Derin sulardayız efendim!
On est au dépôt, monsieur!
derinden 18
derine 26
derinlik 26
derin bir nefes al 74
derin nefes 16
derin nefes al 140
derin uzay dokuz 20
derin nefes alın 33
derine 26
derinlik 26
derin bir nefes al 74
derin nefes 16
derin nefes al 140
derin uzay dokuz 20
derin nefes alın 33