English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ D ] / Derinden

Derinden translate French

1,130 parallel translation
Derinden üzüldüm.
Je suis profondément affligé.
En derinden saygılarımla, v.s. imza George.
Avec mon profond respect etc. Signé :
Bu bizi çok derinden incitse de, bunu yapmalıyız.
Je suppose qu'ils ont simulé votre voix. J'ai dit à Data de vérifier.
Derinden.
Profondément!
Seni her zaman samimiyetle ve en derinden seveceğim.
Je t'aimerai toujours, sincèrement et profondément.
Çok derinden etkilendik.
Cette affaire nous émeut beaucoup.
Peki, "derinden mont yapacağız Buck Bundy" diyen yok mu?
Personne ne veut faire un jeté de lit avec son pelage?
Hayatımı paylaştığım kadının derinden sevdiğim kişi olmamasına duyduğum pişmanlık var.
Que la femme avec qui j'ai vécu n'était pas celle que j'aimais du fond du cœur.
Ama o savunmasız kadınlara derinden bağlı biri olup çıktı.
Mais il est toujours attiré par les femmes faibles sans défense.
Beni derinden yaraladınız. Yaptığınız affedilemez.
Vous m'avez gravement offensée.
Beni çok derinden yaralamıştı.
Ça m'a traumatisé.
Bu berbat, ruhsal gerilim beni buraya getirdi. Sevimli arkadaşımı yanımda tutma, görevlerimi yerine getirmek adına buradayım çünkü kanunlara derinden saygı duyuyorum.
C'est cet insupportable conflit intérieur qui m'a amené jusqu'ici, et l'affection de mes amis, pour remplir mes devoirs, à cause de mon profond respect pour l'ordre.
Çok derinden geliyor...
C'est tellement profond...
Aman Tanrım. Size hemen ifade etmek istiyorum ki efendim, derinden, ama çok derinden onur duydum.
J'aimerais dire tout d'abord que c'est un grand honneur!
Alevler derinden yakar, şovalyem ihtirasın çığlıkları içimden akar.
Les feux brûlent profondément, mon chevalier... et la passion gronde en moi.
Daha derinden bir ölçüm almalıyız.
On devrait tester ça de plus près.
Evet. Daha derinden ölçmek gerekecek.
Ouais, on va devoir tester ça de plus près.
Birkaç sayfa okumasına rağmen beni derinden etkiledi.
- Ce qu'il m'a lu m'a remuée en profondeur.
Çocukluğunuzun bir öğleden sonrasını, öyle ki, hayatınızı onsuz düşünemediğiniz, sizi derinden etkilemiş bir öğleden sonrayı, daha kaç kez anımsayabilirsiniz ki?
Combien de fois te rappelleras-tu un après-midi d'enfance qui est si intimement part de ton être que tu n'imagines pas la vie sans lui? Encore quatre ou cinq fois.
Gerçekten, tamamiyle, delice, derinden seviyorum.
Je t'aime vraiment, follement, profondément...
Gerçekten, tamamiyle, delice, derinden, tutkuyla seviyorum.
Je t'aime vraiment, follement, profondément et passionnément...
Gerçekten, tamamiyle, delice, derinden, tutkuyla... ve olağanüstü.
Je t'aime vraiment, follement, profondément, passionnément... et remarquablement.
Gerçekten, tamamiyle, delice, derinden, tutkuyla olağanüstü... nefis bir şekilde seviyorum..
Je t'aime vraiment, follement, profondément, passionnément... remarquablement... Délicieusement.
Derinden.
Profondément.
Derinden!
Profondément!
"Derinden" i saymadın ki senin sözündü. Demek ki bunu kastetmemiştin.
Tu as oublié "profondément" qui était ton mot... ce qui veux dire que tu ne le penses pas!
Hal, bu beni derinden etkiledi.
Hal, cela me touche plus que je puisse exprimer.
Gerçek ortaya çıkacak olsaydı, bu, Konsey'i derinden sarsar, ve bizi büyük ihtimalle bir iç savaşa sürüklerdi.
Si la vérité avait été connue, elle aurait renversé le Conseil et nous aurait certainement plongés dans une guerre civile.
Onu derinden rahatsız ediyorlar. - Danışman...
Il en est profondément malheureux.
Doktor Jacoby, anlıyorum da Laura Palmer'la bayağı derinden ilgilenmişsiniz. Neden bize yardım etmiyorsunuz?
Vous étiez très attaché à Laura, alors pourquoi ne pas nous aider?
Doktor Jacoby, anlıyorum da Laura Palmer'la bayağı derinden ilgilenmişsiniz.
Docteur Jacoby, j'ai compris que vous portiez une attention particulière à Laura Palmer.
Biliyor musun, Jules Verne'in yazdıkları yaşamımı derinden etkiledi.
l'œuvre de Jules Verne a eu un effet prodigieux sur ma vie.
Çektiğimiz filmdeki şiddet dozajı, beni zihinsel olarak derinden rahatsız etti. Anlıyorum.
La violence, dont il est ¡ mprégné... me cause un profond malaise au niveau psychique.
Sesin çok derinden geliyor.
Tu as l'air très loin.
Sesin çok derinden geliyor.
Tu as l'air si loin.
Bana asıl dokunan, ve beni derinden etkileyen, o asılmış insanların görüntüsüydü.
C'est la vue de ces personnes pendues qui m'avait profondément touchée.
Ölmesini asla istemedim, ama Amerikalıların önünde başının eğildiğini görmek, beni derinden yaraladı.
Je ne voulais pas qu'il meure, mais ça m'a tellement blessée de le voir se plier devant les Américains.
Buraya, Filipinler'e çıkıp gelmiş olan herkes, kendilerini derinden etkileyen, dünyaya ve kendilerine olan bakış açılarını değiştirmelerine neden olan bir şeylere takılmış gibi görünüyor. Kaldı ki, filmin gidişatında aynı şey Willard'a da oluyor.
Tout le monde qui est venu aux Philippines semble vivre une expérience qui les affecte profondément et qui change la vision qu'ils ont du monde ou d'eux-mêmes, et la même chose arrive à Willard dans le film.
"Kendinden derinden iğrenme ile alışılmadık kalmamalarını dinliyorum."
"Je leur souhaite ne pas pouvoir rester " étrangers au mépris de soi,
Birisini çok derinden sevmek için kendinize asla izin vermeyin Bay Bates.
Ne laissez pas l'amour vous envahir, M. Bates.
Bayan Tita, bu fırsatı yakalamışken size bir şey itiraf etmek istiyorum... Size derinden aşığım.
Mlle Tita, je tiens à saisir cette occasion pour dire... que je suis profondément amoureux de vous.
Birbirini derinden seven iki kişinin arasına... girmeye hiç hakkın yoktu.
Tu n'avais pas le droit de te mettre entre deux personnes... qui s'aimaient profondément.
Bunun sesi derinden geliyordu.
Celle-ci sonnait creux.
Vay, derinden kıyafet bile oluşturabiliyorsun.
Ça alors! Tu peux même fabriquer des vêtements avec ta peau.
Lefferts'in Hıristiyanlık ilkelerine böyle derinden bağlı olduğunu bilmiyordum.
C'est la première fois que Lefferts est si plein de sentiments chrétiens.
Bu deneyim... Hayat mucizesini derinden hissetmemi sağladı.
Cette expérience m'a fait tant ressentir le miracle de la vie.
Bu işi sessiz ve derinden halledelim.
Ok, on fait ça calmement et dans les règles.
Beni ilgilendiren her şeyi derinden araştırırım.
Et je vais au coeur des choses quand ca m'intéresse vraiment.
- Şimdi, bu bomba kampanyası... Britanya halkının güvenlik duygusunu derinden sarstı.
Cette campagne d'attentats a mis à mal le sentiment de sécurité des Britanniques.
Size bir heykeltras olarak derinden saygi duyuyor.
II est docteur.
Bunun yanlış olacağını derinden hissediyorum.
Ce n'est pas bien.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]