Diye bağırıyor translate French
220 parallel translation
Duyduğuma göre Jim Canfield kasabadaymış. Bela adeta geliyorum diye bağırıyor.
"Je viens d'apprendre que Jim Canfield est en ville, j'ai peur que ça fasse des ennuis."
Ölüm kalım meselesi diye bağırıyor.
Ce serait une question de vie ou de mort!
ve millet "yaşasın Kraliçe" diye bağırıyor
Et le peuple crie "God save the Queen!"
Girer girmez her şey Stanley diye bağırıyor adeta.
Tout, ici, n'évoque qu'un mot : "Stanley"!
McMillan resmen savaş diye bağırıyor.
McMillan réclame déjà une guerre.
"Hey, Ratso!" diye bağırıyor.
Et quelqu'un hurle : "Hé, Ratso!"
Ne diye bağırıyor bunlar?
Que crient-ils?
Angela, Angela diye bağırıyor
Angela, Angela!
Aniden içeriye bir çocuk dalıyor ve aynasızlar geliyor diye bağırıyor, tamam mı? Polisler geliyor... herkes kaçıyor.
Et un môme arrive en gueulant que les flics rappliquent!
Sonra geri dönmek zorunda kaldım. İçeri döndüğümü boş ver, bu sefer de çocuk "yanlış alarm" diye bağırıyor.
Alors je rentre et le môme dit que c'était une fausse alerte.
Goril ağaçtan düşünce... avcı "Köpeği vur!" diye bağırıyor.
Quand le gorille tombe de l'arbre, le chasseur crie : "Tuez le chien!"
Düşünsene, evde kendi yatağımda uyanıyorum ve başımdan aşağı su döken tanımadığım bir kadın görüyorum. Kadın "defol evimden git" diye bağırıyor.
imaginez moi me réveillant chez moi, dans mon propre lit, et voyant une femme étrange verser de l'eau sur moi.
Herkes ayağa fırlamış "Öldür" diye bağırıyor.
La foule est debout et crie "Tuez-les!".
Onlara önce kapsülü kurtarsınlar diye bağırıyor.
Gus Grissom. Il leur crie de sauver d'abord la capsule.
Karı "ye beni" diye bağırıyor.
Elle en veut.
Etrafta ne diye bağırıyor?
Pourquoi il hurle?
Baban "sevi seviyorum" diye bağırıyor.
Papa dit qu'il t'aime.
Bütün gün kendi kendine mırıldanıyor, anlamsızca konuşuyor, inliyor ve kafanı duvara vurarak, "Ölmek istiyorum!" diye bağırıyorsun.
Tout le jour, tu marmonnes dans ta barbe, tu bafouilles, tu geins, tu te cognes la tête contre le mur en hurlant "Je veux mourir!"
Üzerindeki giysiler "berbat görünüyorum" diye bağırıyor.
La tendance que ces fringues véhiculent est : "J'ai une sale gueule."
Bütün gün, Ho ho diye bağırıyor!
"Ho, ho, ho" toute la journée.
Basın eli kanlı caniler diye bağırıyor, özellikle İngiliz medyası ve şüphesiz ki komünistler yönetimi ele geçirirse ilk ihanet edecekler onlar olacaktır.
La presse crie au meurtre, surtout la presse anglaise, et les Anglais seront les premiers à hurler si les communistes passent au pouvoir.
Ne diye bağırıyor?
Qu'est-ce qu'il crie?
Ne diye bağırıyor şimdi bunlar?
Qu'est-ce qu'ils crient?
İkisi de çok açık şekerim, fahişe diye bağırıyor.
Elles sont trop osées. Elles font fille de joie.
Kasabadaki en güzel kalabalık Casa Rosada'nın dışında "Eva Peron" diye bağırıyor
Le plus grand show c'était la foule devant la Casa Rosada hurlant "Eva Peron"
Müzikten hoşlanmıyor. Hep susturuyor. Sus diye bağırıyor.
Aucun problème avec Schubert.
Kardeşlerimin böyle bağırdığını duyunca ruhumu ve neşemi bulacağım. 100.000 Afrikalı kardeşim, "Ali, boma ye!" diye bağırıyor.
Quand j'entendrai mes frères hurler comme ça, ça me donnera du courage, cent mille frères africains qui hurlent "Ali boma ye!"
Bir panço kasesi güzel tat diye bağırıyor.
Un bol à punch comme ça, c'est vraiment classe.
Herkes "Joshua nerede, Joshua nerede?" diye bağırıyor.
Tout le monde crie : "Où est Giosué?"
- "Unut bunu" diye bağırıyor
- Il lui a crié : "Remue-toi."
Seni öldüreceğim diye bağırıyor muydum bilmem ama o seni öldüreceğim diye bağırıyordu.
Je sais plus lequel a menacé de tuer l'autre.
Siyahlar "Irkçılık" diye bağırıyor.
Les noirs crient, "Racisme."
Beyazlar "Tersten ırkçılık" diye bağırıyor.
Les blancs crient, "Racisme inversé."
Çinliler "Yandan ırkçılık" diye bağırıyor.
Les chinois crient, "Racisme transversale!"
"Erkek delisi!" diye bağırıyor.
Ca annonce bien la nympho.
Platforma çıkmışız, yeni bin yıla dans ederek girmeye hazırlanıyoruz. Adam "kes" diye bağırıyor.
On était sur l'estrade prêts à entrer en dansant dans l'an 2000, et le mec hurle : "Coupez!"
Diyelim ki sokakta yürüyorsun, salına salına, ve biri sana "Hey bebeğim!" diye bağırıyor
Disons que vous marchez dans la rue, tranquille, et que quelqu'un hurle : "Hé, chérie!"
Sürekli "Sakın durmayın!" diye bağırıyor çünkü.
En fait, elle répète : "Oh, continuez!"
Sana bağırıyorum diye beni azarlıyor ama kendi de aynı.
Il dit que je suis insolent, mais écoute comment il te parle!
Ve hala "Geliyorlar!" Diye bağırılıyor.
Le cri de garde est toujours : "Ils viennent!"
Carl, eğer John Mitchell senin telefon kayıtlarını isteseydi özel hayatıma saldırılıyor diye ortalarda bağırıp dururdun.
Si Mitchell exigeait vos fiches d'appels, vous hurleriez à la violation de la vie privée.
- Kimse bağırıyor mu diye bakacağım.
- Voir si certains sont en train de crier!
Mesela şu anda bağırıyor, "Marie! Marie!" diye.
Là, elle crie : " Marie!
Adam gelmiş bas bas bağırıyor "buğdaylarım, tarlalarım" "ortak çiftliğimiz" diye.
II était surexcité. Il criait : "Le blé! Les champs!"
- Sonra çocuklar imdat diye bağırırken tavuklar onlara acımıyor.
Et à chaque fois, les enfants crient au secours... et les poulets sont si affreux.
Cücelerle dans ediyor ya da sadece elmayı ısırıyor olsan da resmen bağırıyor, "Ben şu anda bir prensesim," diye.
Et ça, alors? Qu'on danse avec les nains, ou qu'on croque dans la pomme, c'est une robe qui te fera siffIer en travaillant.
Hadi. Kara kuzgun bağırıyor ölüm diye.
Le corbeau croasse et beugle à la vengeance!
Kılıcı, kalkanı, adı sanı, şanı şerefiyle değil törensiz, duasız, gizlice gömülmesi bir yere bu ölüme bağırıyor bana gökten yere seslenenler yıldırımlar gibi. Soruştur, aydınlığa çıkar beni diye.
sans trophée ni épée ni armoiries sur sa dépouille, sans rite nobiliaire ni cérémonie solennelle, tout cela crie, de la terre au ciel, que je dois exiger une explication.
Hayır. Ben onların çenelerini yumruklar ve "Baban çakallaşıyor" diye bağırırım.
Non, je leur colle une pêche et je dis "T'as entendu Ie bouchon?"
Çocukları sürekli bağırıyor, çünkü bir yaşında... Çocuk gürültü yapıyor diye bu sefer babası bağırıyor.
Leur gamin hurle tout le temps, parce qu'il a un an, ou le pére hurle parce que le gamin fait du bruit.
Bir kadın doktor istiyorum diye avaz avaz bağırıyor.
La femme qui s'est brûlé les fesses a besoin d'un médecin.