Diye düşünüyorsun translate French
447 parallel translation
En iyi savunma saldırıdır diye düşünüyorsun.
Tu m'attaques pour te défendre.
İnsanlar tabela asarlar diye düşünüyorsun.
Tu penses que les gens mettraient une pancarte.
O küçük hikayelerini uydurmaya başladığında - Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun..
Mais quand il raconte ses petites histoires, il y croit tellement lui-même qu'on ne peut que...
- Neden yapmaz diye düşünüyorsun?
Pourquoi refuserait-elle? - Elle n'a aucune expérience.
O bir pislik! " diye düşünüyorsun. İhtiyarın dediği gibi. Doğru mu?
C'est de la "vermine", comme dit le vieux.
- Bayan Allen'in korkuları haklı mı çıktı diye düşünüyorsun?
Vous savez, ce Jarrod est un brave type.
Görünüşü kurtarmalıyız diye düşünüyorsun sanırım.
Pour sauver les apparences, je suppose?
Hey piyanonumu kırmaya ne dersin diye düşünüyorsun?
Eh! Vous voulez casser mon piano?
- O delikanlı geldi mi diye düşünüyorsun.
Tu te demandes si ce jeune homme est là.
Daveti geri çevirirsen şüphelenirler diye düşünüyorsun.
Tu te dis qu'un refus pourrait éveiller les soupçons.
Eğer benim kim olduğumu Crow'a söyleseydin belki de daha iyi olurdu diye düşünüyorsun.
Tu crois peut-être que tu aurais mieux fait de dire qui j'étais.
Hayatım boyunca neredeydi diye düşünüyorsun?
"Pourquoi je l'ai pas rencontré plus tôt?"
"New Orleans'ın canı cehenneme" diye düşünüyorsun.
Alors on se dit : " Au diable la Nouvelle-Orléans.
- Ama yaptırdın! Ve tam da bu anda... "Acaba imzalasaydım mı" diye düşünüyorsun, değil mi?
- A cet instant de vérité tu es en train de te demander si tu le signeras, n'est-ce pas?
Uçakta yemeliydim diye düşünüyorsun.
Tu te dis qu'on aurait dû manger dans l'avion?
Eşimin bununla ilgisi var diye düşünüyorsun?
Mon mari aurait été mêlé à tout ça?
Ne kadar saçma diye düşünüyorsun.
Je manque d'habitude.
Öyleyse şizofreni tıbbi açıdan tek bir nedene indirgenemez diye düşünüyorsun?
La schizophrénie ne se réduirait pas à un simple agent étiologique?
Tam başlayabilirsin diye düşünüyorsun, birisi dur diyor.
Tu crois que tout roule et alors quelqu'un te dit : "Stop!"
Dünya sana bir can borçlu diye düşünüyorsun değil mi?
Vous croyez que le monde vous appartient, non?
Şimdi, "acaba o mu yaptı" diye düşünüyorsun. "Sanki bana kur yapıyor" diyorsun.
Elle se dit : "II l'a peut-être tuée, on dirait qu'il me fait des avances."
- Tamam "Midilli olduğumu biliyorlar. Yo-yo olduğumu biliyorlar" diye düşünüyorsun.
Tu penses : "Tout le monde sait que je suis un débile!"
Yukarısı daha iyi diye düşünüyorsun.
Mieux vaut aller plus en amont.
Şimdilerde dört kapı mı, kaç kilometre yapmış ve kafa kafaya çarpışırsan hayatta kalır mısın diye düşünüyorsun.
Maintenant c'est 4 portes, kilométrage... et conditions minimums de sécurité.
"Ormana dalıp aşk aramasını görelim bakalım." Diye düşünüyorsun.
Vous vous dites : " Laissons-le chercher l'amour dans la jungle.
"Bir süs balığı kadar beynim olsaydı, daha iyi bir işim olur muydu?" diye düşünüyorsun.
"Si j'avais la cervelle d'un poisson rouge, j'aurais un meilleur boulot."
İblisim diye düşünüyorsun.
Tu dois me prendre pour le diable.
Sadece bir kere olunca neden diye düşünüyorsun.
On se demande pourquoi cette fois-là, précisément.
Belki bu çılgınca gelecek ama kurtulmasaydın, her şey bizim için daha iyi olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Demek öyle düşünüyorsun?
Peut-être est-ce fou, mais aurait-il mieux valu que tu n'en réchappes pas?
Dinle, gecenin11 : 30'inde bu adamın... öğleden sonra 15 farklı eve gittiğini sölüyorsun... Ve onun gerçekten Dedic olduğunu düşünüyorsun ki eğer öyleyse... biz gidip ona saygılarımızı sunalım diye... nazikçe bizi mi bekleyecek?
Vous me dites à 23 h 30 qu'un homme est allé, cet après-midi, dans une de ces 15 maisons, et vous croyez que Dedic, si c'est lui, va gentiment attendre qu'on lui présente nos hommages?
Bütün gün bankada oturuyorum diye yumuşak olduğumu düşünüyorsun.
Parce que je suis assis toute la journée à la banque, je serais un tendre.
Gerçekten çocuğun bunu tüm komşular duyabilsin diye böyle avazı çıktığınca bağırdığını mı düşünüyorsun?
Vous croyez vraiment qu'il l'aurait crié à tout le voisinage?
Evet, ama bu yanlış. Düşünüyorsun ki hayallerinde bile yaşanabilecek somut bir şeyler var diye ve hayatı ihmal ediyorsun.
On finit par croire qu'il y a quelque chose de vivant, de tangible, même dans les rêves.
Sana Hemingway hakkında ne düşünüyorsun diye sorulursa : öyle görünüyor ki bütün plaklarımın koleksiyonunu yapıyor.
"Je me demande ce que tu penses de Hemingway. " Il paraît qu'il collectionne tous mes enregistrements. " Un tel n'a pas aimé mon récital.
Bizimle ilgili bir derdi var diye mi düşünüyorsun?
Vous pensez qu'il puisse avoir quelque chose contre nous?
"Orada bir yerde" diye mi düşünüyorsun, avın Ringerman için?
Tu te dis : "Il est là-bas, quelque part". Ringerman, ta proie.
İstek varsa, saygı yoktur diye mi düşünüyorsun?
Vous croyez que le désir interdit le respect?
Harekete geçmenin zamanı geldi diye mi düşünüyorsun? Kalkıp kaçmaya çalışmak gibi? Bunu yapabilirsin.
Mais si vous avez envie de passer à l'acte, en essayant de vous échapper, faites donc.
Hoş bir karşılaşma diye mi düşünüyorsun, Harry?
- T'as trouvé ça drôle?
Birinin sırf parası var diye diğerleriyle ilişkiyi kopardığını mı düşünüyorsun?
Vous ne croyez pas vraiment que parce quelqu'un a de l'argent, il perd complètement contact avec la vie.
Sana ne düşünüyorsun diye sordum, "Ne mi düşünüyorum?" dedin.
Je te demande : "A quoi tu penses?", tu réponds : "A quoi je pense?"
Sırf sana ihtiyacı var diye onunla kalmak zorunda olduğunu mu düşünüyorsun? Hayır.
Tu penses devoir rester avec lui parce qu'il a besoin de toi?
Yani sen yaşlanıyorsun diye her şeyin durduğunu mu... düşünüyorsun?
Tu penses que tout s'arrête parce que tu vieillis?
"Koyu saçlı bir beyle yapacağınız konuşma sizin için önemli olacak" işte içgüdüsel olarak düşünüyorsun, "Koyu saçlı kimi tanıyorum." diye.
"une conversation avec avec un homme brun sera..." importante pour vous ", je me dirai : " Est-ce que je connais cet homme brun?
Sen onun hakkında ne düşünüyorsun? " diye sordum.
"Que penses-tu d'elle, tante Belle?"
Nerden geliyorsun, ne yapmayı düşünüyorsun diye soruyor, Peg.
Peg veut savoir d'où vous venez, quels sont vos plans?
Ne düşünüyorsun? Ben kendi doğum günümde, iç çamaşırımla sana koşup yardım istiyor muyum diye düşünüyorum.
- Je me dis que pour mon anniversaire, je ne trimballe pas mes sous-vêtements en te demandant de l'aide.
belki sevişelim mi diye bana sormuyorsun Çünkü benim sana hayır diyeceğimi düşünüyorsun.
Ou, tu n'oses pas me le demander par crainte que je refuse
Yatağındayım diye sana cevap verme zorunluluğunda olduğumu düşünüyorsun.
Et maintenant que je suis dans ton lit, tu penses que je te dois une réponse.
Sen Carol harika diye düşünüyorsun.
Tu penses que Carol est superbe.
Ne yani bu sesi çıkardın diye bu kamyona 20.000 dolar vereceğimi mi düşünüyorsun?
Vous croyez que je vais acheter ce camion à cause de ce bruit?