Durum şu translate French
1,133 parallel translation
Durum şu Ted.
Voilà, Ted, premièrement,
Durum şu..
Voilà le programme.
Durum şu : Güller Savaşı denen bir iç savaştan yeni çıkmışız. Bu savaşta Lancaster'lar ve York'lar yani iki rakip aile çarpışmış.
Il y a eu une guerre civile, appelée la Guerre des Roses, où les Lancaster et les York... s'opposent.
Durum şu : Öldüler. Hepsi öldü!
- Le topo, c'est qu'ils sont morts!
Durum şu ki, onu gerçekten özlüyorum.
Elle me manque vraiment.
Tamam, durum şu. Yorganın markası sol üst köşede değil sağ alt köşede olmalı.
Tu vois... l'étiquette du duvet ne doit pas être en haut... mais en bas.
Durum şu... Davaya vicdanım rahat başladım.
Disons que... j'ai abordé la cause la conscience tranquille.
Her neyse, durum şu. Senin de gelmen gerekiyor.
Bref, ils ont besoin que tu viennes.
Tamam. Durum şu.
Voilà la situation...
Aslında durum şu.
Eh bien voilà.
Durum şu ki, emir aldım.
C'est que... j'ai des ordres.
Durum şu. Evlenmek istiyor ve onu seviyorum.
Voilà, elle veut se marier.
İlk 7 aydan sonra play-off grubundaki durum şu şekilde seyrediyor :
Après 7 mois, les éliminatoires ont donné les résultats suivants :
Durum şu ki : burası benim bulunduğum yer.
La nouvelle est : c'est là où je me trouve maintenant.
- Yaşamam mümkün değil- - - Yani durum şu : Arkadaş oluyoruz, yemin ederim ki kendimi iyi hissediyorum çok şaşırtıcı.
Nous sommes donc devenus amis, et c'est étrange, mais je jure que ça ne me pose aucun problème.
Durum şu ki, ortada herhangi bir durum yok maalesef.
Justement, rien de neuf.
Marisa durum şu ki ben nişanlı sayılırım.
Eh bien, Marisa, en réalité... Je suis plus ou moins fiancé.
Bakın, durum şu ki, ben nadir bulunan bir Şerif Woody bebeğiyim ve bunlar da benim ekibim.
Je suis une poupée rare, le shérif Woody, et eux, c'est ma bande.
Durum şu :
Voilà ce qu'on a, ici.
Peki, durum şu yapacağımız için yalnız olmamız gerekiyor...
Le problème, c'est que pour ce qu'on va faire... On a besoin d'être seuls. Tu crois que c'est férié chaque fois que ça mord à l'hameçon?
Durum şu ki, o haklı olarak hapsedilmişti.
elle était en prison pour quelque chose.
Peki söyle bakalım, şu anki durum hakkında bana ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsin?
Alors, dis-moi, quels conseils donnerais-tu dans la situation actuelle?
Keşke size kesin bir cevap verebilsem,... ama şu sıralar ekonomik durum nedeniyle iş bulmak çok zor.
J'aimerais être en mesure de vous répondre, mais il n'est pas facile de trouver du travail avec cette crise économique.
Şu an yaptığın düşünülürse oldukça ilginç bir durum.
Etant donné ce que tu fais aujourd'hui, c'est amusant.
Şu anki durum tipik gerkinlik karakteristiği, ama şunu söylemeliyim ki bu aralar birlik beraberlik olma zamanı dır. Haklı olduğunuzu umarım.
La situation peut être qualifiée de tendue, mais on peut difficilement dire qu'on est au bord de l'explosion.
Şu anki kritik durum, sizi fazlasıyla stresli yapmış durumda.
Il est important que vous ne vous stressiez pas davantage.
Şu an... galaksiler arası acil durum söz konusuyken bile... insanlar... hala kemik sallamak istiyor!
Même pendant une prétendue alerte intergalactique, les gens veulent rouler les bobs!
Şu sıra birazcık kilo fazlam var, ama bu geçici bir durum.
J'ai pris quelques kilos, mais c'est momentané.
Umarım yanılıyorsundur, Binbaşı ama şu anda, durum ne olursa olsun yapacak fazla bir şeyimiz yok.
J'espère que vous vous trompez, major. Mais pour l'instant, il n'y a pas grand-chose que nous puissions faire.
Şu anda içinden geçtiğin durum herkesi korkutur ama dayanmalısın, Tom.
Ce que vous vivez est effrayant, mais il faut vous accrocher.
Söylemeliyim ki, acil durum çağrısını yapmasaydım, şu anda hayatta olmayabilirdi.
Si je n'avais pas été là pour passer l'appel, elle n'aurait peut-être pas survécu.
Şu anda bu durum mevcut zaten.
Cela aussi s'est déjà produit.
- Durum şu,
- Je me demande...
Şu an acil bir durum var.
II y a danger. Que se passe-t-il?
Belki de şu anda bir paradoksal durum asılması fenomeni yaşıyorsunuzdur. Deja vu.
Vous êtes peut-être l'objet d'un phénomène associatif paradoxal.
Bakanlar Kurulu şu anda acil durum toplantısı yapıyor.
Les ministres sont en réunion d'urgence.
Evet, oldukça trajik bir durum, fakat şu ilerideki uzun şeyi görüyor musun?
C'est affreux, mais tu vois tous ces tas?
Tatlım, şu an durum biraz karışık.
Chérie, la situation est épineuse.
Eğer özel bir durum varsa benim için şu egzotik dansı yapabiliyor.
Bon, si c'est une occasion spéciale, elle me fera sa petite danse exotique.
Sonra hostesler ortaya çıkar. Şu ufak acil durum ekipmanları gösterisini yaparlar.
Puis les hôtesses font leur numéro "consignes de sécurité".
Pekâlâ, durum şu.
Je vais pouvoir assister aux cours de celui qui...
Teknolojisi tehdit oluşturan uygarlıklara saldırırlar,..... ama bu, şu anki durum için geçerli değil.
Ils attaquent les civilisations par lesquelles ils se sentent menacés, mais ce n'était pas le cas cette fois-ci.
Şu anda durum 1-2 oldu ve Tuttle gerçekten vuruş bölgesine girdi.
Une balle, deux prises. Tuttle s'est vraiment avancé.
Durum şu ki Kat...
Le problème, Kat...
Ziyaret yasak. Üs şu an acil durum halinde.
Toute visite est interdite parce que nous sommes en état d'alerte.
Ve şu anda durum daha da karmaşık.
Et encore plus maintenant!
Ama bu durum, senin şu Prue Halliwell ahlak kurallarından birini yıkmak olmaz mı?
Ne serions-nous pas en train de violer une des règles d'étiquette de Prue Halliwell?
* Neyin varsa, verdin bana * - İşte son durum şu...
Alors, voilà.
Şu iddianamelerle ilgili durum nasıl diye bakmaya geldim.
Je viens juste voir comment vous allez, avec ces inculpations.
Şu anda ATF komutanı Danny Ganz ile birlikteyim. Komutan, son durum nedir?
Je suis avec Danny Gans qui commande l'ATF.
Düşünüyorum ki, talihsiz olan şu, bu durum tamamen beklenmiyor değildi.
Je pense que la triste réalité est que ce scénario n'est pas complètement inattendu.