Gereği yok translate French
348 parallel translation
- Risk almanın gereği yok.
Ne prenons pas de risques inutiles
Kabalaşmanın gereği yok.
Ce n'est pas utile.
Gereği yok, Eddie. Ben hallederim.
Eddie, je n ´ ai besoin de personne.
- Şimdi konuşmanın gereği yok.
- Pas besoin d'en parler maintenant.
Sevgili dostum, risk almanın gereği yok.
Pourquoi prendre des risques?
Hiç gereği yok.
C'est inutile.
Gereği yok.
Pas la peine.
Öyleyse endişelenmeyi bırak. Hiç gereği yok.
Alors ce n'est pas la peine de te faire du mauvais sang.
Doğru Ole. Burada oyalanmanın gereği yok. Sabahlamayı hiç sevmem.
Moi, j'aime pas les veillées funèbres.
- Size eşlik edebilir miyim? - Hiç gereği yok.
Non, ne vous dérangez pas.
Zaman boyutsuz kalmanın gereği yok. Bizi rahatsız etmeyecekler.
La dimension du temps ne nous gênera pas.
Bence daha fazla soru sormanın gereği yok, efendim.
Je pense qu'il serait inutile de poser d'autres questions.
Bence gereği yok.
Y a pas de raison.
Gereği yok.
C'est inutile.
Hızlı gitmemin bir gereği yok yavaş kullanırım.
Pas besoin d'aller aussi vite. Il suffit de rouler doucement.
Ancak acele etmenin hiç gereği yok.
Mais pourquoi tant se presser?
Myra'nın bir piyes yazarı olarak kazandığı paranın farkındasın ki çalışmanın hiçbir gereği yok.
Les droits d'auteur de Myra vous dispensent de travailler.
İkinizden birinin ölmesinin gereği yok.
Inutile que vous mouriez...
Paniğe kapılmanın gereği yok. Tekrar ediyorum.
Il n'y a pas lieu de s'inquiéter.
Paniğe kapılmanın gereği yok.
Je répète, il n'y a pas lieu de s'inquiéter.
Hava iyi olsun diye dilekte bulunacaktım ama madem eve gidiyorsunuz hiç gereği yok, öyle değil mi?
- Si vous rentrez chez vous, pas la peine de vous souhaiter du soleil.
- Hiç gereği yok.
Ce n'est pas nécessaire.
Seni bu kadar sevmesem, Matt... Gereği yok...
Heureusement que je vous aime bien...
Kendini paralamanın hiçbir gereği yok Charles.
A quoi bon s'entre-déchirer?
Sanırım bunu tartışmamızın gereği yok... çünkü tüm cevapları bilmiyorum.
Nous ne devrions pas parler de tout ça, carje n'ai pas réponse à tout.
- Elbette, izninle. - Gereği yok.
Ah, si tu veux de l'intimité.
Sanırım seni tanımıyormuşum gibi davranmanın bir gereği yok artık.
Impossible de t'ignorer à présent.
Ancak kayıplarımıza ağlamanın gereği yok.
À quoi bon se lamenter?
Ses çıkarmadan böyle dayak yemenizin gereği yok.
Inutile de prendre une raclée pareille sans réagir.
Hiç gereği yok.
Ça va.
Bence hiç gereği yok.
Et je n'ai pas envie de me déranger.
- Bunun hiç gereği yok, Lenny. Sen nasıl olsa canıma okursun...
Ce serait idiot, vous me tueriez.
- Kırıcı olmanın bir gereği yok.
Ne soyez pas agressif.
- Hiç gereği yok.
- Rien ne t'y oblige.
Onu şimdi kullanırsan vurulacaksın ve bunun da hiç gereği yok.
Si vous tirez, vous serez abattu et, en vain, croyez-le bien.
Riske girmenin hiç gereği yok.
Pas la peine de courir de risque.
Görüyorsunuz onu barındırmak veya beslemek gereği yok, tabii giydirmek veya onu gömmek de yok, Tanrı'ya şükürler olsun.
II n'y a pas lieu de la loger, ni de la nourrir, et certainement pas de l'habiller ou de l'enterrer, Dieu merci.
- Alaycılığın gereği yok.
- Pas Ia peine d'être sarcastique.
Elbette böyle basit bir kaçakçılık olayını bölümümüze getirmenin gereği yok.
Pourquoi impliquer notre service dans une simple affaire de contrebande?
Hiç gereği yok.
Il n'y a pas de quoi.
Hayır, hayır, gereği yok.
- Ce ne sera pas nécessaire.
Bir diş için böyle surat asmanın gereği yok.
Ce n'est qu'une dent, inutile d'en faire tout un plat.
Masumu oynamanın gereği yok.
Inutile de jouer les innocents.
Ama resmî sıfatım gereği suçlamasını dinlemekten başka seçeneğim yok.
Mais en tant qu'officier de police, je dois poursuivre.
Hiç gereği yok.
Achetez plutôt...
Adetler gereği sizden izin almamız gerekiyor, ancak çok da vaktimiz yok.
Mais le temps presse.
Gereği yok.
Inutile.
Gereği de yok.
C'est inutile.
Gerçekten hiç gereği yok! Bunun sizi tehlikeye atabileceğini ima ediyorsunuz, değil mi?
Cela vous exposerait à un danger?
Sertligin geregi yok...
Vous me prenez à la gorge...
Hepimiz piyasadayız... tüm farklılıklar unutuldu... savaşı anımsatmanın gereği de yok.
Tous dans l'Union, toutes différences effacées, et plus besoin de parler de la guerre.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65