Yok efendim translate French
2,162 parallel translation
Benim teksirim yok efendim.
Je n'ai pas de polycopieur, monsieur.
- Kod adım yok efendim.
- Je n'ai pas de nom de guerre, monsieur.
Burada hiç arkadaşım yok efendim.
Je n'ai pas d'ami ici, monsieur.
Telefonum yok efendim, yemin ederim.
J'ai pas le téléphone, monsieur, je vous le jure.
Benim hiçbir ilgim yok efendim.
J'ai rien à voir avec lui.
- Yok efendim.
- Non, monsieur.
- Yok efendim!
Non, maître!
- Kayıtlı numara yok efendim.
- Aucun numéro à ce nom.
Bu isim için de kayıt yok efendim.
Je n'ai rien de listé sous ce nom.
Hiçbir şey yok Efendim.
Rien, Monsieur.
Özür dilerim, ama hiç iz yok efendim.
Il reste introuvable. Aucune info sur sa cachette?
Elbette yok efendim.
Bien sûr que non, monsieur.
- Seçeneğim yok efendim.
- Je n'ai pas le choix, Monsieur.
Henüz yok efendim.
Toujours rien.
Yalan söylüyor efendim, benim telefonum yok, bunu siz de biliyorsunuz.
C'est un mensonge, monsieur, je n'ai pas le téléphone. Vous le savez.
Efendim lütfen, size yemin ederim benim bunlarla bir ilişkim yok.
Monsieur, je vous jure que je vous ai pas raconté d'histoires.
- Bugün tart yok mu? - Hayır, efendim.
Rien, aujourd'hui?
- Önemi yok efendim.
- Ça va, m'sieur.
- Yok. Emin misiniz, efendim?
- Vous êtes sûr?
Ama, efendim... bu günün sonuna kadar zamanı yok mu?
Mais, Monsieur... n'a-t-il pas jusqu'à la fin de la journée?
Kimse yok, efendim. - Hayır mi?
Il ny a personne, monsieur.
Henüz yok, efendim.
Oui, mais on ne voit rien.
Başka bir bağımsız devlet olsaydı efendim, müzakereye zorlardım ama K.D.H.C... Sürdürülebilir bir diplomatik seçenek yok.
Pour toute autre nation, je conseillerais les négociations, mais pour la RPDC, il n'y a pas de solution diplomatique viable.
Mahkumun söylemek istediği bir şey var mı? Yok, efendim.
Non, mon commandant.
Bildiğim kadarıyla yok, efendim.
Pas à ma connaissance.
Efendim, sorun Jack'in gizliliğini sürdüremezsek bizi, diğer 19 kutuya götürecekleri garantisi yok.
Quel est le problème? - Si Jack dévoile sa position, on ne peut pas garantir qu'ils nous mèneront aux 19 autres tubes.
Bence, efendim, masum insanların ölmesine onay verme hakkımız da yok.
On n'a pas le droit de signer l'arrêt de mort de gens innocents.
Yapabileceğimiz hiçbir şey yok, efendim.
On ne peut rien faire, Monsieur.
Efendim, kusura bakmayın ama... kendinizi azarlayacak zamanınız yok.
Vous n'avez pas le temps de vous en prendre à vous-même.
Efendim, şebekelerle temasa geçebiliriz, ama yerine getirmeleri için hiçbir yasal yükümlülük yok.
Monsieur, on peut contacter les chaînes, mais elles n'ont aucune obligation légale d'obéir.
Açık konuşmak için izne ve bana "efendim" deneme gerek yok.
Tu n'as besoin ni de ma permission ni du "Monsieur".
Söyleyecek bir şeyim yok, efendim.
Je n'ai rien à dire, monsieur.
Üzgünüm efendim, kontrol ettim. Bu bölgede Maya Roy diye birisi yok.
Désolée, j'ai vérifié et il n'y a pas de Maya Roy dans ce secteur.
Hayır efendim. Kimseyle bir bağım yok.
Non monsieur, je suis célibataire.
Faydası yok, efendim.
Ce n'est pas bon, Monsieur.
- Buna gerek yok, efendim.
Inutile, Monsieur.
- Yok, efendim. Bildiğiniz gibi, salgının hızla değişme doğası yüzünden esas mikroptan, DNA örneği almamız gerekti.
- Pas du tout, Monsieur... comme vous le savez on a besoin d'un échantillon d'ADN du virus originel à cause de sa rapidité à muter.
Sorun yok, efendim.
Non, monsieur.
Peki ya yer bulma sinyali? Hiçbir şey yok Efendim.
Et sa balise de localisation?
Evet, Efendim, ama o son patlama yaşam desteğimizi yok etti ve yedekler cevap vermiyor.
Oui, Monsieur, mais la dernière explosion a détruit nos systèmes de survie et les sauvegardes n'obéissent pas.
- Yok, efendim.
- Non, Monsieur.
- Endişelenecek bir durum yok, efendim.
- C'était l'enfer sans vous.
Ah, hayır, efendim. Benim söyleyecek bir şeyim yok.
Oh'non, monsieÏ... r. Je n'ai rien à dire.
Üzgünüm efendim, fikrim yok.
Désolé, monsieur, ça ne me dit rien.
Ne yazık ki yok, efendim.
J'ai bien peur que non.
O hâIde gitmelerinde bir sakınca yok, değil mi? Bence öyle, efendim.
- On peut donc les laisser partir?
Yok Efendim.
Non, Monsieur.
Sorun yok efendim.
- Je vais bien.
- Efendim? - Hiçbirşey yok.
Monsieur!
Kayda değer bir şey yok, efendim.
Pas grand chose, Monsieur.
Üzgünüm, efendim, hala olumlu bir şey yok.
Désolé Monsieur, je n'ai toujours rien d'utile.