English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ G ] / Göstersene

Göstersene translate French

591 parallel translation
Hayır, ben Spauld... Şu programı göstersene.
- Je suis Spaulding- - Puis-je voir un programme?
Tony, göstersene.
Montre-Ia.
Bizi korkutamayacağını göstersene ona!
Montre-lui qu'on n'a pas peur.
- Göstersene.
- Laissez-moi voir.
Silahını göstersene, haydi.
Prenez votre revolver.
sana numarayı göstermek zorunda şu gövdeyi göstersene.
Tu as déposé plainte. Faites voir ce cadre.
- Neredeler, göstersene?
Je ne le vois pas.
Earl, Mae'ye Çinli taklidi göstersene.
Fais ton imitation du Chinois pour Mae.
Ona resmi göstersene Kepp.
Montrez-lui l'affiche, M. Kemp.
Ona resmimi göstersene, Howie
Tu ne lui as pas montré l'affiche, Howie?
Moraldo, göstersene.
Moraldo, montre la statue.
Hey, Jerry, Marty'e hani şu resmi göstersene.
Jerry, montre cette photo à Marty.
Leslie, Bay Benedict kahvaltısını bitirdiyse ona ahırları göstersene.
Leslie, si M. Bénédict a fini de déjeuner... va lui montrer les écuries.
Ve eğer olsaydı, sen bana bu ülkede bir yerli kadını ve iki Comanche... çocuğu öldüren dört beyaz adamı asacak olan "beyaz adam" jürisini göstersene.
Et quand bien même, montrez-moi un "jury de Blancs" dans ce pays... qui pendrait 4 Blancs pour le meurtre d'une squaw et de deux comanches!
Bak. - Sahi mi? Göstersene.
oui, fais voir!
Ehliyetini, yemek kulübü kartını ya da başka birşeyini göstersene.
Montrez-lui votre permis, votre carte Diner's Club ou autre chose.
Beni örnek göstersene... İyileştiğimi söyle ona. Yeni evimizden bahset.
Dites-lui que je vais bien, que j'ai un nouvel appartement.
Link, Hallie'ye biraz kasabayı göstersene?
Link, faites-lui faire un tour en ville.
- Ona göstersene Eric.
- Montrez-lui, Eric.
- Eline göstersene.
- Montre-la moi!
Hangi sınıfta göstersene.
Montre-moi où.
Vücudunu göstersene bana.
Montre-moi ton corps.
Beyefendiye içeriyi göstersene.
Montre-lui, à l'intérieur.
Yolu göstersene!
Ah, le voila!
Göstersene bana.
Montre-moi.
Sung Çu, ona problemi göstersene.
Maintenant, Soong Chu, montre-lui le problème.
Ne kadar para götürüyorsun göstersene.
Fais voir ce que tu emportes comme argent.
Michael, hayatım! Balığını göstersene bize!
Michael chéri, montre-nous ton poisson.
Çekip göstersene.
J'ai tout mon temps.
Bana göğüslerini göstersene...
Dites-moi... Vos seins...
Göstersene.
Montre un peu.
Tekrar göstersene.
Remontrez-moi ça.
Göstersene.
Très bien, montre-lui.
Demek anladın! Sende stilini göstersene!
Puisque tu me connais, montre-moi ton kung-fu.
benim gibi yaz, daha küçük göstersene!
Écrivez comme moi. Plus petit. Montrez-moi.
Ona tezahüratlarından birini göstersene.
Montre-nous ce que tu fais.
"Nerede bu boyut göstersene?" diye.
"Montre-nous où est cette troisième dimension."
- Nasıl işe yaradıklarını göstersene.
- Comment ça marche?
Göstersene!
Hein, tu me la montres...
- Göstersene.
- Montre-le moi.
- Arabayı sürerken göstersene.
- Fais-le pendant que je roule.
Noodles, bizim tuz profesörümüz. Göstersene onlara!
II aime les histoires salées!
Şu ağabeyinin fotoğrafını bir daha göstersene.
Laisse-moi voir la photo de ton frère.
Ona dövmeni göstersene.
Montre-lui tes tatouages.
Mary Sue, ona şu boş odayı göstersene.
Mary Sue, montre-lui la chambre vide.
Biraz nezaket göstersene.
Sois poli, réponds!
Göstersene.
Puis-je la voir?
Göster Moraldo, göstersene!
Montre-lui.
- Göstersene!
- Cinglé!
Göstersene.
Ici, sur votre bras?
- Sen yolu göstersene?
Sors-nous d'ici.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]