Güneş parlıyor translate French
123 parallel translation
Güneş parlıyor!
Le soleil brille!
Güneş parlıyor, tencere fokurduyor ve kirayı ödedik.
Le soleil brille et le loyer est payé.
Güneş parlıyor. Ama, evimde şimdi Noel.
Oui, c'est beau, il y a du soleil, mais selon le piquet avec les encoches
Yağmur yağıyor mu yoksa yağmıyor mu? Güneş parlıyor mu yoksa parlamıyor mu?
S'iI pleut ou non, si Ie soleil brille ou ne brille pas.
Güneş parlıyor!
Le Soleil brille!
Güneş parlıyor.
Dehors, il y a du soleil.
Gökyüzü mavi, güneş parlıyor ama unutuyorsunuz güneş altında her yerde kötülük vardır.
Le ciel est bleu, le soleil brille... et pourtant, partout... il y a le Mal sous le soleil!
Bu gün güneş parlıyor.
Le soleil brille.
Güneş parlıyor. Hava hiç soğuk değil.
Le soleil brille... ll ne fait pas froid.
Bronx Gazi Hastanesi - 1968 lşıl ışıl güneş parlıyor içimde
Hôpital des anciens combattants
Güneş parlıyor. Kuşlar ötüyor.
- Rien, le soleil brille, les oiseaux chantent.
Güneş parlıyor.
Le soleil brille.
Güneş parlıyor, sımsıcak bir hava!
Le soleil brille. Il fait bon.
- Biliyorum ama güneş parlıyor. - Rahatla.
Je sais, mais il fait jour.
Ajanlarımdan biri sana "güneş parlıyor" derse... sen de "ama buz kaygandır" diye cevap vereceksin.
Quand tu entendras un agent dire'" Le soleil brille'", tu répondras : '" Mais la glace est glissante.'"
"Güneş parlıyor."
'" Le soleil brille.'"
Güneş parlıyor, kuşlar ötüyor.
Le soleil brillait, les oiseaux gazouillaient.
Bir meltem esiyor, güneş parlıyor.
Une brise souffle. Le soleil brille.
Dışarıda güneş parlıyor ve biz gözlükçüdeyiz.
Le soleil se couche et nous allons chez l'opticien.
Güneş parlıyor, kuşlar ötüyor... ... ve o Vicodin'den sonra hiç ağrı hissetmiyorum.
Le soleil brille, les oiseaux chantent et avec la Vicodine, je ne sens plus rien.
Yapmayın. Güneş parlıyor, güzel bir gün.
Le soleil brille, c'est une belle journée.
Kuşlar ötüyor, güneş parlıyor, benim küçük iki meleğim.
Les oiseaux chantent, le soleil brille. J'ai mes petits anges.
Güneş parlıyor, şarkılar söyleniyor... ... şu çocuklar sana bakıyor
Le soleil brille, les gens chantent, et ces mecs te matent méchamment...
Güneş parlıyor komik çocuk.
C'est le beau fixe, face de crapaud.
Güzel bir gün, güneş parlıyor, kuşlar şarkı söylüyor.
Il fait un temps superbe. Le soleil brille, les oiseaux chantent.
- Güneş parlıyor.
Regarde ce soleil!
- Güneş gibi parlıyor!
C'est de l'or! - De l'or devant nous!
Bak güneş nasıl da senin için parlıyor.
Le soleil brille pour toi.
Aynı güneş yeni dünyamızda da parlıyor olacak.
Ce même soleil brillera sur le nouveau monde.
Güneş bütün gün parlıyor, okyanustan hafif bir rüzgar esiyor.
Le soleil brille toute la journée, une douce brise souffle de l'océan.
Güneş tepemizde parlıyor ve ben, Antonius Block Ölüm'le satranç oynuyorum!
Le soleil est toujours à son zénith. Moi, Antonius Block... je joue aux échecs avec la Mort!
Belki de, inayetiyle iki ülkenin kralını aydınlatan güneş çok fazla parlıyor.
Le soleil prodigue ses bienfaits... avec trop d'ardeur.
Güneş parlıyor -
" Le soleil brillait
Tüm yaşamınız boyunca güneş sizin için parlıyor.
Le soleil est dans le ciel et vous éclaire de son or.
Yarım saat önce güneş iskelede parlarken şimdi de sancakta parlıyor.
Il y a peu, le soleil était à bâbord, et là, il est à tribord.
# Sevinin! Güneş sadece bizim için parlıyor #
Soyez heureux car le soleil brille pour nous saluer
Güneş sadece bizim için parlıyor #
- Heureux - Car le soleil vient nous saluer - C'est vrai
# Su damlacıkları teninde parlıyor, saçlarında güneş ışığı... # ve tüm bunları düşünürken,
L'eau qui brille sur sa peau Le soleil dans ses cheveux Et constamment je pense à des choses
- Güneş, burada da parlıyor.
Le soleil brille ici aussi.
Güneş tekrar parlıyor!
Le soleil brille à nouveau.
Kuşlar cıvıldıyor, güneş parlıyor.
Les oiseaux chantent, le soleil brille...
Güneş hala parlıyor.
Le soleil brille encore.
# Güneş parlıyor gözlerinin içine #
Comment ça va, négro?
O iyi. Güneş gibi parlıyor.
Oh, un vrai petit rayon de soleil, comme moi quand mes parents se sont séparés.
Parlayan güneş sabahı selamlamıştı. Işınlar okyanusun içine yayılıyordu. Zodyak dört nala gidiyor,... yaldız gibi parlıyor ve emsalsiz tepelerden fark ediliyordu.
Comme le soleil d'or salue le matin, et ayant doré l'océan de ses rayons, parcourt le zodiaque sur son char et domine les hautes collines... ainsi va Tamora.
- Burada da güneş her yerdeki kadar parlıyor.
- On a du soleil ici aussi.
Güzelliğin güneş gibi parlıyor
Tu rayonnes de pureté
Güneş senin sayende Parlıyor
Le soleil brille Tu exauces nos prières
" Onlar yolda, güneş çocuklara parlıyor ve gülümsüyor...
" Sur la route, le soleil brille et sourit aux enfants
Güneş senin sayende Parlıyor
Le soleil brille Tu ex auces nos prieres
Korkunç. Orada lanet güneş sürekli parlıyor.
C'est l'enfer, le soleil brille toute l'année, vous imaginez?