Hareket translate French
25,995 parallel translation
Bebek hareket ediyor ve kalp atışları da iyi durumda.
Le cœur bat bien et le bébé bouge.
Biz bir takımız, bir takım gibi hareket edeceğiz.
On va faire ça en équipe.
Hayır hayır hiç hareket etmiyor.
Non, aucune réaction.
Bir hareket var, evet.
Il y a un mouvement, oui.
Orada oturup konuşuyordun, kancıklar nasıl düzgün hareket etmeli, onlar nasıl ele alınmalı diye.
Tu nous as dit comment les salopes devaient agir et comment il fallait s'en occuper.
İstedikleri gibi hareket ediyor, istediklerini söylüyorlar, ama bu gerçek değil.
Ils peuvent faire ce qu'ils veulent et dire ce qu'ils veulent, mais c'est pas réel.
Emekli Senatör Robert Butler vekil ve sorumlu yetkili olarak hareket etmeyi kabul etti.
Le sénateur à la retraite Robert Butler a accepté d'être administrateur fiduciaire par intérim.
Her zaman nasıl sert hareket ettiğini görüyorum.
J'ai vu comment tu joues au dur tout le temps.
Bir hareket hazırlığı var, biliyor musunuz?
Vous savez qu'il y a un truc qui se prépare?
Eklediğim ölçeklendirme matrisi sayesinde ilmek içerisindeki herhani bir objeyi üç boyutta hareket ettirebiliyorum.
En implantant une matrice graduée, je peux faire tourner n'importe quel objet dans la piqûre en 3D.
Parçalar hâlâ hareket ediyor.
Les pièces bougent encore.
Parçaları birlikte hareket ettirmeliyiz.
On a besoin de tourner les pièces ensemble.
Hareket halinde.
Il se déplace.
Hareket ettirmek tehlikeli olabilir diye onu evde bıraktık.
Il est resté à la maison, on pensait que ce serait trop dangereux de le bouger.
Çalıntı mavi araç South Langley'de 67. Sokak'tan kuzeye doğru hareket ediyor.
Un pick-up bleu volé qui se dirige vers South Langley par la 67ème Est
Belki Rick adam akıllı düşünüp hareket etseydi durum farklı olurdu.
Peut-être que s'il avait réfléchi, on en serait pas là.
Mezar konusunda hızlı düşünerek hareket ettin.
Ce que tu as fait au cimetière, c'était bien pensé.
- Hemen girin hadi. Hareket etmeyin, konuşmayın. Belki bu durumdan sağ çıkabilirsiniz.
Planquez-vous, ne mouftez pas, et vous en réchapperez peut-être.
Sürekli hareket hâlindeydim.
J'ai pas mal bourlingué.
İçindekiler, bilincinizin zaman kavramı dışında hareket etmesini sağlıyor.
Ses propriétés permettent à votre conscience d'errer en dehors du temps.
- Hareket halinde olmalılar.
Elles doivent bouger.
Öyle bir şey yapmış ki, dokunmaya kalkarsak hareket ettirmeye kalkarsak bu gezegenin işi biter.
Peu importe ce qu'il a fait avec... On essaye et on y touche, ou on essaie de le bouger, c'en est fini de cette planète.
20 dakika kadar hareket etme.
Ne bougez pas pendant 20 minutes.
- Hareket etme!
Arrête de bouger!
Nefes aldıkça, canlıların içinde konuşup hareket ettikçe köy cesetlerle dolup taşacak.
A partir du moment où vous pouvez respirer, parler et bouger vous faites partie des vivants, mais c'est précisément à cause de ça que le village est envahi de cadavres.
O halde o küçük bacaklarını hareket ettir ve aramaya devam et.
Alors bouge-toi et continue à chercher.
- Bu arada herkes normal bir şekilde hareket etsin.
Pendant ce temps, nous devrions agir comme d'habitude.
Daha hızlı hareket ederiz.
avance vite.
Hareket etmeliyiz!
Il faut bouger! Il faut bouger, et vite.
En son ne zaman hareket ettiğini hissettin?
Tu l'as sentie bouger dernièrement?
Sürekli hareket hâlindeyim, fark edemiyorum.
Je m'agite beaucoup. Je la sens à peine.
En son ne zaman hareket ettiğini hissettin?
Tu l'as sentie bouger quand?
Bunu hisseder ama, değil mi? O şey içinde hareket ediyor olsaydı hissederdi.
Elle la sentirait bouger, cette chose, dans son ventre.
Bu dünyada nasıl hareket edeceğini iyi biliyor.
Il sait se débrouiller.
Bilmesi demek öyle hareket etmesi gerektiği anlamına gelmiyor ama.
C'est pas une raison.
Ne kadar Shakespearce bir hareket.
Ce serait tellement shakespearien.
- Nasıl hareket etmeye başlayacağız ki?
Par quel bout on prend ça?
O da bir kurul üyesi olarak itimada dayalı hareket ederek kutu lehine oylamalı.
Ses obligations la contraignent à voter pour la boîte.
"Küresel düşün, yerel hareket et." diye bir laf yok mu?
Ne dit-on pas qu'il faut penser mondialement et agir localement?
Günlük aktif kullanıcı olmak için yeterli hareket yani.
Le minimum pour devenir un utilisateur actif.
Körlemesine hareket ediyorum.
J'avance à l'aveugle.
Direndikçe daha fazla hareket ettiriyorsun.
Ça les secoue encore plus.
Üçe kadar sayınca onları sağlam vurup sonra hareket haline geçiyoruz!
On les canarde à trois, ensuite on bouge!
Ne duyduğunu merak ediyorsan benim, Dr. Tobias M. Curtis ve seninle konuşuyorum çünkü hareket halinde olmak ikimizi de sıcak tutacak ben çenemle iş yaparım sen beyninle.
Si tu te demande ce que tu entends, c'est moi, Dr Tobias M. Curtis, et je suis en train de te parler car l'activité va nous aider à rester reveiller moi en faisant travailler ma langue, et toi en faisant travailler ton cerveau.
Hareket etmiyorlar.
Ils ne bougent pas.
Toby zar zor hareket ediyor.
Toby ne peut presque pas bouger.
Şu anda güney batıya saatte 90 km hızla hareket eden hava akımlarına bakıyorsunuz.
Tu regardes les courants atmosphériques se déplaçant vers le sud-ouest à 90km heure.
Bayım hareket etmiyor.
Il bouge pas.
- Kendi başına hareket etme.
- Te balade pas.
Hareket falan etmiyorum.
Je n'agis pas du tout.
Hareket ediyorlar.
Ils bougent!