Hava kararıyor translate French
202 parallel translation
Hava kararıyor.
n'est-ce pas? Pourquoi ne pas rentrer pour aujourd'hui?
Hava kararıyor! "
Le soleil se couche!
Hava kararıyor.
Le soir tombe.
Hava kararıyor.
Tout devient noir...
Hava kararıyor.
Tout s'est obscurci!
Hava kararıyor.
La nuit tombe.
Söndür şu ateşi. Hava kararıyor Holley. Çelik tavanı kafana geçir ve barikata yollan.
Mets ton pot de fer et va au barrage routier.
- Hava kararıyor.
- Il fait presque nuit.
Hava kararıyor.
La nuit commence à tomber.
Hava kararıyor.
Le jour tombe.
Hava kararıyor, sen ve o geceyi orada geçireceksiniz.
Lui et vous passerez la nuit ici.
Hava kararıyor. En iyisi yola çıkalım.
- Bon, la nuit tombe, on devrait y aller.
Hava kararıyor.
Il fait sombre.
Hava kararıyor.
Il commence à faire nuit.
- Hava kararıyor, sabah daha eğlenceli olur.
Non, la nuit tombe, je vais attendre le matin, ce sera plus drôle! Ah?
Hava kararıyor, değil mi?
Il commence à faire nuit.
Hava kararıyor, dikkatli ol.
Il fait nuit, sois prudente.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama hava kararıyor ve Fanny'miz ışığı açmak için içeri girmeye kalkışmadı. Yardımımı istedi.
Excusez, mais la nuit tombe et Fanny n'osait entrer vous éclairer.
Hava kararıyor.
Il va faire nuit.
Yağmur yağıyor ve hava kararıyor.
Il pleut, la nuit tombe, il est temps de prendre congé.
Rafer ve ben, etraflarını dolaşıp yandan saldıracağız. Hava kararıyor.
Rafer et moi, on va les prendre par le flanc.
Hava kararıyor. Rim Rock Kanyon'a...
Il va bientôt faire nuit.
- Biliyorum. - Hava kararıyor.
Il commence à faire nuit.
Akşam yemeği zamanı geldi, hava kararıyor!
Le dîner doit être prêt.
Saat geçiyor. Hava kararıyor efendim.
- Il se fait tard, mon colonnel.
- Hava kararıyor.
- La nuit tombe.
Hava kararıyor, Linda.
Le soir tombe, Linda
Hava kararıyor..
Il commence à faire sombre.
- Lütfen, lütfen, insanlar, droidler, izin verirseniz, hava kararıyor, kamp yeri bulmayı öneriyorum.
- Vous et votre chien êtes... - Svp, svp, totalement humains, droides, si je peux. Il va faire nuit rapidement, alors je suggère qu'on trouve un endroit ou camper.
Hava kararıyor!
Ça devient sombre!
Hava kararıyor.
II fait tout sombre.
Altınlara baktıracağız ya! Hadi, hava kararıyor.
Pour faire vérifier la pièce d'or.
Hava kararıyor. Eve tek başıma döneceğim de.
Il se fait tard, et je dois rentrer seul à la maison.
Hava kararıyor. Farklı olan bu.
La lumière baisse, c'est pour ça.
- Ama baba hava kararıyor.
- La nuit va tomber.
- Thomas, hava kararıyor.
- Thomas, il va faire noir.
- Ne? Her dakika hava daha da kararıyor.
- Il fait de plus en plus noir.
Hava gitgide kararıyor.
Il fait sombre!
- Hava çabuk kararıyor, değil mi?
La nuit tombe vite ici.
Hava artık erken kararıyor.
Il fait noir plus tôt maintenant.
Hava da gittikçe kararıyor.
Il fera bientôt nuit.
Hava daha erken kararıyor gibi.
La nuit tombe vite, on dirait.
- Hava artık daha erken kararıyor.
- Il fait nuit de bonne heure.
Hava çabucak kararıyor.
La nuit tombe vite.
Gidip su bulsam iyi alacak, Dido'da hava erken kararıyor.
Je ferais mieux d'aller chercher de l'eau, la nuit... tombe... tôt sur Dido.
Bu günlerde hava erken kararıyor.
Il fait déjà sombre.
Hava kararıyor.
Informez-vous! - Il commence à faire noir, dehors.
Hava kaçta kararıyor?
A quelle heure il fait nuit?
Hava yine kararıyor. Birazdan gece olur.
La nuit, à nouveau... la nuit...
Kışın hava çabuk kararıyor, değil mi?
Le soir tombe vite en hiver, hein?
Biz yaklaştıkça, hava daha da kararıyor.
Plus on approche, plus il fait sombre.