Hiçbir şeyi yok translate French
552 parallel translation
10 dolar. Yalnız başına. Hiçbir şeyi yok.
Elle est seule et elle est sans rien.
Ellen'in hiçbir şeyi yok.
Rien du tout.
Hiçbir şeyi yok.
Il fait rien.
Ama bu adamın hiçbir şeyi yok canım.
Mais ce type n'a rien, pas de référence,
Söyleyecek hiçbir şeyi yok. Suçlu.
Il ne dit rien, il est coupable!
İnsanlar kedi besliyor, oysa bazı çocukların yiyecek hiçbir şeyi yok.
Nourrir un chat quand y'a des gosses affamés!
- Hiçbir şeyi yok.
- Pas du tout.
Ama bu hikayenin başından sonuna kadar normal olan hiçbir şeyi yok.
Mais qu'y avait-il de normal dans cette histoire?
Hiçbir şeyi yok. Nerede?
Il n'est pas blessé, Esther.
Çünkü hiçbir şeyi yok.
Rien. Parce qu'il n'y a rien.
Bana kalırsa Anne'mizin, bir bisiklet turunun ya da arkadaşı Sanne de Vries'e yapacağı bir ziyaretin iyileştiremeyeceği hiçbir şeyi yok.
Anne n'a rien que ne puisse guérir une balade à vélo... ou une après-midi passée avec son amie Sanne de Vries.
Hiçbir şeyi yok.
Ce n'est rien.
- Annemin nesi var? - Hiçbir şeyi yok.
Rien du tout.
Söyleyecek hiçbir şeyi yok aslında.
Il n'a rien à dire! Réponds, vas-y!
Artık alışverişe bile çıkmıyor, yapacak hiçbir şeyi yok. Bu yüzden sürekli kafası çalışıyor.
Il va même pas dans les magasins, il a rien à faire, alors, il cogite dans sa tête.
Hayır, hastalarımın yüzde doksanının hiçbir şeyi yok.
Quatre-vingt-dix pour cent de mes patients n'ont rien du tout.
- Öyleyse hiçbir şeyi yok. - Kesinlikle yok. Cuma günü ona büromda söylemiştim.
- Rien du tout, je lui ai dit vendredi.
Kitapların söyleyecek hiçbir şeyi yok!
Les livres n'ont rien à dire!
Belimin hiçbir şeyi yok.
Mon dos ne m'a pas lâché.
Hiçbir şeyi yok.
Il n'a rien d'anormal.
İyi ama adamın hiçbir şeyi yok ne yapacağız?
Mais c'est un pauvre malheureux! C'est vrai...
Karımın hiçbir şeyi yok.
Écoutez-moi. Tout va bien chez elle...
Halkının hiçbir şeyi yok mu?
Parce que vous n'avez rien?
- Hiçbir şeyi yok etmemeliydi!
- Il n'aurait pas dû le détruire!
Modern savaşın Büyük İskender yada Hannibal'in yaptıklarından faydalanacak hiçbir şeyi yok.
Les guerres modernes ne sont pas celles d'Alexandre ou d'Hannibal.
- Hiçbir şeyi yok.
Il a rien du tout.
Ama öte yandan, hiçbir şeyi yok.
D'un autre côté, il n'a absolument rien...
Anıları dışında yaşamak için bir şeyi yok. Aletleri, arabası, silahları ve hileleri dışında yaşamak için hiçbir şeyi yok.
Vivant de ses souvenirs... de ses gadgets, ses voitures, ses armes.
- Annemin utanacak hiçbir şeyi yok. - Tabii yok.
- Elle n'avait aucune raison d'avoir honte.
Hiçbir şeyi yok, sadece hurdalar.
Y a que de la camelote ici.
Hiçbir şeyi yok.
C'est un type bien.
Lordum, Wang'ın hiçbir şeyi yok, herhangi bir serveti de yok.
Wang n'avait rien, il y a pas de trésor.
Çalılıklarda 1 hafta geçirmiş ve şok dışında... ciddi hiçbir şeyi yok,
Une semaine dans le bush et rien de plus grave qu'un choc et une hypothermie.
Ama başka hiçbir şeyi yok!
Non, plus rien!
Buraya gelipte doğruyu söyleyen herhangi birinin endişelenecek hiçbir şeyi yok.
Dites-nous la vérité et vous n'aurez rien à craindre.
Onun için endişelenme. Hiçbir şeyi yok.
je retourne aux toilettes.
O mu? Onun hiçbir şeyi yok.
Et le flic a dit quoi?
Hiçbir şeyi abarttığı yok, canım.
Il n'exagère pas.
Ona verebilecek hiçbir şeyin yok. Wheaton'ın her şeyi var.
Tu n'as rien à lui offrir, et Wheaton a tout.
Yukarıdaki şeyi yok etmelisin. Hiçbir iz kalmayacak şekilde yok et.
Il faut détruire ce cadavre, qu'il n'en reste rien.
Hiçbir şeyi yok.
Il n'a pas une seule preuve.
Hiçbir şey yok. Hep aynı şeyi duymaktan bıktım.
J'ai une indigestion de "rien".
Hiçbir talebi yok çünkü her şeyi istiyor ve buna sen de dahilsin.
N'a-t-il rien demandé parce qu'il désire tout... toi y compris?
Kocanızın hiçbir şeyi yok.
Votre mari n'a rien.
Hiçbir şeyi kapattığım falan yok!
J'éteins rien du tout!
Bir şeyi iyice açıklığa kavuşturalım, bence onun hiçbir yardıma ihtiyacı yok.
Sachez bien que selon moi, il n'a absolument pas besoin d'aide.
Hiçbir şeyi yok, şimdi misafirlerimizle ilgilenir misin lütfen? Bay Chadwick, sanırım eşimle tanışmadınız.
Rien ne dérange Brutus. Il va bien. Occupe-toi des invités.
- Her şeyi. Anlatılacak hiçbir şey yok.
- Il n'y a rien à raconter.
Hiçbir şeyi bilmeye hakkın yok.
Tu n'as rien le droit de savoir.
Her şeyi tüketiyor, hiçbir şeyde yok olmuyor.
Il consomme tout. Ne dilapide rien.
Yanlış anlamadıysam hiçbir şeyi analiz etmemişsiniz ve doku örneğiniz yok.
Vous n'avez encore rien analysé, n'est-ce pas? - Et vous n'avez aucun prélèvement?
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şeyi 73
hiçbir şeyin 19
hiçbir şeyimiz yok 23
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şeyi 73
hiçbir şeyin 19
hiçbir şeyimiz yok 23
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26