Hâli translate French
690 parallel translation
Kişisi olmayan fiillerin - in hâli.
Verbes impersonnels suivis du génitif?
Korkudan ezilmiş gibi bir hâli vardı.
Il avait l'air d'un homme tourmenté par la peur.
- Efendimiz, kral- - - Evet bayım, ne olmuş krala? - Kralın hâli çok kötüydü giderken.
Notre Roi... est parti, fort échauffé...
Bu hâli, bu acısıyla taşlara seslense, taşlar duygulanıp oynar yerinden.
Son aspect et son destin toucheraient des pierres.
Ortadan kaybolsan yüzlerinin alacağı hâli hayal edebiliyor musun?
Pourrais-tu imaginer leur tête si tu disparaissais?
Bu hâli daha çok hoşuma gitti.
Les cadeaux de Kay à ses demoiselles d'honneur.
Ayıktı ama şok geçiriyormuş gibi bir hâli vardı.
"... est entré d'un pas chancelant, non pas ivre mais choqué.
Orada daha fazla duracak hâli yok zaten. Gemiye yetişmesi gerekiyor.
Il ne va pas rester longtemps, il doit prendre ce bateau.
Ötekilerin de azarlanmış bir hâli var.
Sa suite a l'air sombre.
Ve 20 kat daha büyümüş hâli.
En vingt fois plus puissant.
Dünyanın hâli diyelim.
Disons que c'est à cause de la situation mondiale.
İnsanlık hâli.
- C'est humain.
Annen ve babanın hâli...
La façon dont vos parents...
Birinin bize büyü yapmış hâli yok ya.
Nous ne sommes pas ensorcelés.
Seni salonun ortasına ittirsem yüzünün hâli nasıl olurdu,... onu hayal ediyorum.
J'imaginais... votre tête si je vous poussais dans le salon!
Sizi örnek olan bu 400 gencin hâli ne olur sonra?
Dans ce cas, que deviendraient vos 400 fidèles?
Tıpkı eski hâli.
Toujours le même.
Tam hâli aklımda değil ama şöyle diyordun :
On ne se souvient pas de tout ce qu'on a dit. La voilà ta profession de foi :
Ben kötüyüm, ama sokağa atılan bir çocuğun hâli ne olur, pek haberin yok.
Oui, je suis mauvaise, mais sais-tu combien est triste le destin d'un enfant trouvé... Rien que blessures et affronts.
"Kimi." İsmin ( i ) hâli.
"Qui as-tu appelé". C'est un complément d'objet.
Onun da itiraz edecek hâli yok.
Lui non plus.
Eğer ben ilgilenmeseydim o zavallı kadının, annelerinin hâli nice olurdu?
Et cette pauvre femme, que serait-elle devenue si je ne m'en étais pas occuper?
Hâli harap olurdu tabii. Ama ne olursa olsun o saçmalıklardan iyidir.
C'est sûr qu'il aurait été malheureux, mais je pense que ça aurait été mieux que toutes...
Bendeniz, Julio Fuentes Eldorado'da kalıcı bir neşe hâli ilan ediyor ve şair, vatansever Paulo Martins'e hoş geldin diyorum.
Moi, Julio Fuentes, décrète l'état de bonheur permanent à Eldorado. Et te salue, Paulo Martins, poète et patriote...
Her zamanki hâli böyle.
Je me suis dit...
Birazdan ben ve Fransa kralı sıcak bir sohbet yapacağız ki hâli hazırda çok yakın ilişkilerimiz var.
Le roi de France et moi aurons une conversation tactile... comme deux chirurgiens cherchant une grosseur.
Ya öldüğünde, üzülürüz ama dünyanın hâli budur deriz. Ya o nazik Alais ve ucube prensin hâli ne olacak?
Et quand tu mourras, ce qui sera regrettable... mais nécessaire... qu'arrivera-t-il à la frêle Alais et à son prince malingre?
Madem bu kadar gereksinim duyuyor ne hâli varsa görsün.
S'il en a tellement envie, qu'il s'envoie en l'air.
Ne hâli varsa görsün.
Qu'il s'éclate.
Karısını koruyabilmek için cinayet işleyen kocasının davranışlarını açıklayabilmek için onun da korkmuş bir ruh hâli içinde olduğunu düşünebiliriz.
Pour comprendre le comportement de son mari, qui, pour protéger sa femme, devint lui-même un assassin, nous devons penser qu'il souffrait d'une psychose refoulée.
İnce zarının altından hâli hazırda mükemmelliğe ulaşmış sürüngeni net şekilde görebilirsin.
A travers la fine membrane, on peut clairement voir le reptile déjà parfaitement formé.
Beyaz Patron'un ruh hâli çok kötü.
Il est de mauvaise humeur le petit maître blanc.
Yani ruh hâli nasıl?
Je voulais dire, dans quelles dispositions?
Dikkatli olsan iyi olur, bu gece tuhaf bir hâli var.
Prenons garde, il est d'étrange humeur ce soir.
Özellikle bu noktayı seçtim şeyden dolayı... Tam burada. Biraz Kentucky'nin eski hâli gibi gözüküyor.
J'ai choisi cet endroit précis parce que juste là, la vue me fait penser au Kentucky.
İnsanlık hâli işte.
- C'est très humain!
Sonsuza dek böyle olacak hâli yok.
Ça ne doit pas rester ton bistrot à vie.
Küçükken ki bir hâli aklıma geldi gidonun üstünde.
J'ai l'impression qu'il est là, comme dans son enfance, assis sur le cadre du vélo.
Bir de, anlayamadığım tıbbi sebeplerden, sabit bir ereksiyon hâli vardı.
Pour des raisons médicales, il avait une érection constante.
Bu nedenle, iyi hâli yarı açıkta devam etmediği görülenler kapalı cezaevine iade edileceklerdir. Önemle duyurulur. Cezaevi Müdürlüğü.
Ceux qui se conduisent mal retourneront en prison.
Deli hâli daha iyiydi!
Fou, il était mieux.
Evin hâli için özür dilerim.
Je m'excuse pour le désordre.
Yolculuk programının son hâli onaylandı.
L'itinéraire final a été approuvé par les équipes des deux leaders.
Silahsızlanma antlaşmasının bütün dünyada yarattığı sevinç bugün de devam etti. Ama başkentte daha sıkıntılı bir ruh hâli vardı. Çavuş John Gallagher, kapalı kapılar ardında yapılan bir görüşmede Genel Sekreter'i öldürmek ve antlaşmanın imzalanmasını önlemek için yapılan garip komplo hakkında bildiklerini anlattı.
La joie mondiale entourant le traité de désarmement russo-américain... se poursuit, mais au Capitole, une humeur plus sombre règne... après le témoignage à huis clos du Sergent John Gallagher... devant le Comité des renseignements de la Chambre des députés... à propos d'un complot bizarre... pour assassiner le Secrétaire général soviétique... et empêcher la signature du pacte.
Sonra onun yüzüne makyaj yapıyorum, çünkü şu anda yüzünün hâli epey makyaj gerektiriyor.
Et j'imite son visage, parce qu'lelle a bien besoin de maquillage.
İlk dans dersimi aldığım stüdyonun yeniden yaratılmış hâli.
C'est une reconstitution du studio où j'ai pris mon premier cours de danse.
Ama bu ana çerçevede, yalnızca George Costanza'nın farklı ruh hâllerini farklı şekillerini ve farklı yönlerini yansıtan yalnızca dikkatli bir gözlemcinin algılayabileceği ilk bakışta göze çarpmayan pek çok farklılık var. - Bu hangi ruh hâli?
Mais là-dessous se cachent diverses variations, que seul un observateur avisé distinguera, et qui sont autant d'humeurs, de tons, de facettes de George Costanza.
Sana bir şey olursa, Jing Wu okulunun hâli nice olur?
S'il t'arrive malheur, que deviendra l'école?
İliksiz hâli de hoş gibi, ne dersin?
Stanley, j'aimerais que tu jettes un œil à ceci.
Kobe'deki hâli. Tanıdın mı?
Le voici, à Kobé.
Burada sizlerin hâli ne olacak emin değilim çünkü. Hepiniz depresifsiniz.
Vous êtes vraiment déprimants, les amis.
halı 22
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17