English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Imkân

Imkân translate French

2,176 parallel translation
Joo Won'un, Ji Hyun'u unutmasına imkân yok.
Joo Won ne peut pas, ne pas reconnaître Ji Yeon.
Benimkilerini sevmenin imkânı yok. Peki, neden benimle sözleşme yapmak istedin?
Alors pourquoi avez-vous essayé de me faire signer?
Ülkemiz güzel kadın zenginidir. Bu skandal problemlerinden kurtulmamın imkânı yok.
Tout le monde regarde la télé, et ma popularité affecte tous ceux impliqués dans ces scandales.
Kafasına alkol püstürküp yaptığımız gibi gülmemizin imkânı yok.
Jamais on a versé de l'essence sur sa tête en riant!
Bu Zimburger'le yapacağım şey için avans alma imkânım var mı?
À propos de ce voyage avec Zimburger, crois-tu que je pourrais avoir une avance?
- Hayır, orada çalışmana imkân yok.
Ça m'étonnerait. Non, vraiment.
Yani bizi basmalarına imkân yok.
Alors il n'y a aucune chance qu'ils nous voient ou nous entendent.
16 yaşıma kadar Gil Breton'da okudum. Sonra Peter bana Juilliard'ta burslu okuma imkânı sağladı. Miriam'la ikisi onlarla yaşamam için davet ettiler ve buraya taşındım.
J'ai étudié avec Gil Breton, jusqu'à ce que j'avais 16 ans, lorsque Peter arrangé pour moi d'étudier à la Juilliard, sous érudition, puis j'ai déménagé ici, lui et Miriam m'a invité à vivre avec elles.
Bilirsin... gerçi bilmene imkân yok.
Tu sais... ben non, tu sais pas.
Rehineye zarar vermeden bırak. Ben de sana şartlı tahliye imkânı olmadan müebbet izo küp cezası garanti ediyorum.
Libère ton otage indemne et tu auras l'enfermement à vie en iso-cube sans conditionnelle.
Şartlı tahliye imkânı olmadan mı? Teklifin bu mu yani?
Sans conditionnelle?
Bu bombayı durdurmanın imkânı yok.
Il n'y a aucun moyen d'empêcher la bombe d'exploser.
O buradayken buna imkân yok.
Peu de chances que ça arrive avec elle ici.
Bununla eşleşen tek galaktik sistem Dünya'dan çok uzaklardaydı ve bu ilkel antik uygarlıkların haberlerinin olmasının imkânı yoktu.
Le seul système correspondant, était si éloigné de la Terre, que ces civilisations archaïques ne pouvaient pas le connaître.
Yaşanabilirlik imkânı sağlayabilen ve uydusu olan bir gezegen.
Une planète unique, dont le satellite pourrait abriter la vie.
Üç aylık hamile olmamın imkânı yok.
Pas question que je sois enceinte de trois mois.
Kilisenin bunu görememesinin imkânı yok.
L'église peut pas fermer les yeux là-dessus.
Blue Demon'ı yenmesinin imkânı yok, o bir şampiyon.
Il n'a aucune chance de battre Blue Demon Junior. C'est un champion.
Buradan görebilme imkânımız olacak.
On pourra la voir de là-haut.
Yaşadıklarını tamamen anlamama imkân yok. Ama bunun yüzünden ayrı olmak istemiyorum.
.Je peux pas comprendre tout à fait ce que t'as traversé, Rosie, mais je veux pas que ce soit la raison pour laquelle on s'est éloigné, OK?
Güvenlik kartı olmadan bu otelin yakınına bile gitmenin imkânı yok.
On n'approchera pas de cet hôtel sans badge.
Olanlardan sonra sana hiç teşekkür etme imkânı bulamadım...
Écoute, j'ai jamais eu l'occasion de te remercier après tout ce fiasco...
Bu düşünme yetersizliği bir sürü sıradan adamın dev bir ölçekte ve daha önce görülmemiş bir biçimde kötülükler işlemeleri için imkân yarattı.
Cette incapacité à penser a permis à de nombreux hommes ordinaires d'accomplir des actes cruels d'une ampleur exceptionnelle. Des actes qu'on n'avait jamais vus auparavant.
Arabada bir şey unutmuş olmamıza imkân yok, tamam mı?
On n'a absolument rien laissé dans la voiture.
Öğrenmesinin 10 parmağa mâl olmasının imkânı yok.
Mais jamais il n'a eu besoin de lui couper les 10 doigts.
- Bina temiz. Tüm bu arabalara 10 dakika içinde güvenlik kontrolü yapmamızın imkânı yok.
Jamais on pourra vérifier tous les véhicules.
Ben de az önce Brooke'a geçmiş performans verilerinizi pazarlayabileceğimizi söylüyordum. Bir sürü sermayeye erişme imkânımız var.
Je disais justement à Brooke que maintenant que les résultats de votre audit ont été publiés, nous avons accès à toute une foule de nouveaux capitaux.
Benim o arızalıyla yarışmamın imkânı yok.
Je refuse de courir avec une anomalie.
Ayrıca bir şekilde cesedimi çalabilme imkânın var mı?
Par hasard, tu as la possibilité de voler mon corps?
Tamamıyla zararsız görecekleri, ciddi bir tehlike yaratmasına imkân olduğunu düşünmeyecekleri birini göndermemiz gerekiyordu.
Il nous fallait envoyer quelqu'un qu'ils considèrent inoffensif- - incapable de représenter la moindre menace.
Aramaya başlamanın imkânı yok.
Il n'y a aucune possibilité de même commencer à chercher.
- Onu bulmanın imkânı yok.
- Il n'y a aucun moyen de la trouver.
Bacağı tek parça halinde çıkarmanın imkânı yok.
Impossible de dégager la jambe sans l'abîmer.
Fare olmasının imkânı yok.
Ah non, c'est une souris, c'est pas possible.
Pekâlâ, imkânı olduğunu söylüyorum.
Mais moi je te dis que si.
Kendi uydurduğun bir kızla yatmanın imkânı yok.
Il n'y a aucune raison que tu couches avec une fille que tu as créé.
Adam takıntı olayını aşmış ama Derek Winfield'ın bu kadar parayı ortada bırakmasına imkân yok.
Wow, c'est un tout autre niveau de psychose maniaque là, mais il est impossible que Derek Winfield ait eu tant de liquide qui repose
Küçük Petey'inin süper suçlularla baş etmesini onaylamasının imkânı yok.
Elle ne laisserait jamais son petit Petey se confronter à des super vilains.
Nova akılsızının SHIELD'ın en çok aranan suçlusunu gerçekten yakalayabileceğini düşünüyor olmasına imkân yok.
J'arrive pas à croire que ce nigaud de Nova croit vraiment qu'il peut capturer le criminel le plus recherché du SHIELD.
Ve sabah akşam en üst düzey Örümcek Adam olmaya çalıştıktan sonra o ödevin iyi olmasına imkân yok.
Et après un jour et une nuit à devenir le Spider-Man suprême, ce devoir ne vaut rien.
Ama oradan bunu bilmene imkân yok.
De la haut, il n'y a pas moyen que tu saches ça.
İmkânı yok.
C'est pas vrai...
İmkânı yok. Hayır.
Absolument pas.
Beş saat önce küçük bir sinyal aldık, ancak tam bir patlama olmasına imkân yok. - Yanlışlıkla ateşlenmiş gibi duruyor.
Impossible que ce soit une explosion.
- İmkânı yok.
- Jamais.
# İmkânı yok...
Oh que non...
Bugün Edward takımına geçen yeni üyelere % 25 indirim imkânı.
Encore, Alice? Ce sera super.
İmkânı yok.
Non.
Buna hazırlıklı olmanın imkânı yok.
Impossible d'être prêt à ça.
İmkânı yok.
Je ne peux pas.
İmkânı yok.
C'est pas possible.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]