Inanamadım translate French
687 parallel translation
Ama Mösyö Duval, önce gözlerime inanamadım.
- Je n'en croyais pas mes yeux.
Bana o şekilde yazdığına inanamadım. Bir davet değildi.
Sa lettre n'était pas une invitation,
Ama bu yabani hayatta yerlilerin arasında sizi bulunca, gözlerime inanamadım.
En vous trouvant à bord, vous qui y retournez... je n'en ai pas cru mes yeux!
Polis memurları beni aradıklarında kulaklarıma inanamadım.
Quand la police a appelé, je n'y ai pas cru. - On a été prévenus par téléphone.
Gözlerime inanamadım.
Je n'en croyais pas mes yeux.
İnsanlar seni gördüklerini söyledi, ama ben buna inanamadım.
Quelqu'un a dit qu'il t'avait vu, mais j'avais peur d'y croire.
Ben de inanamadım ama gerçekten Yuma'ya gitti Bay Thompson.
J'avais peine à le croire moi-même, mais... elle est à Yuma, M. Thompson.
Teleskopumla sizi gözetliyordum ve gözlerime inanamadım.
J'ai tout vu. Je n'en croyais pas mes yeux. Êtes-vous devenus fous tous les deux?
Hikayesine inanamadım ve Stanley ile yaşamaya devam etmek, bilmiyorum...
Que vouIais-tu faire? Croire à son histoire, c'est quitter stanley.
Kulaklarıma inanamadım.
Je tombais des nues.
Sizin bilginiz dışında bunları sattığına inanamadım.
Je ne pouvais croire qu'elle vendait ce bijou à votre insu.
Ama nasıl da değişmişler, inanamadım.
Mais je suis surpris que les enfants puissent changer à ce point.
Pazar yerinde seramiklerinizi gördüğüm zaman, gözlerime inanamadım.
Au marché. Quand j'ai vu vos céramiques... j'en croyais à peine mes yeux!
Önce gözlerime inanamadım.
J'ai d'abord été surpris.
Bana bu söylendi. Ama inanamadım.
On m'a prévenue, mais je ne le croyais pas.
Virge bana bunu söylemişti, ama ona inanamadım.
Virgile me le disait mais je ne l'ai pas cru.
Oh, tatlım, Gördüğümde... bireysel ilanlar sayfasında bunu gördüğümde, inanamadım.
Oh, ma chère, quand j'ai vu cette annonce Je ne pouvais pas y croire.
Seni mahkeme binasının orada görünce, gözlerime inanamadım.
Quand je t'ai vu au bureau du shérif, je n'ai pas pu croire que c'était toi.
Direkteki adama vurduğun zaman... Bunun sen olduğuna inanamadım.
Quand tu as frappé l'homme avec le bâton... je ne pouvais pas croire que c'était toi.
Dışarı çıkana kadar kendim bile inanamadım.
J'en revenais pas moi-même.
İlk başta ben de hiç inanamadım.
Moi non plus, au début, je pouvais pas y croire.
- Buna inanamadım.
- Je n'arrive pas à y croire.
Dave, buna ben bile inanamadım ama Darcey seni tekrar görmek istiyormuş. Hem de hemen. - Koş koyun, koş!
J'en revenais pas, mais Darcey veut te rencontrer à nouveau, tout de suite.
Zar zor uyuyorum. Çıkan sonuçlara inanamadım.
J'ai à peine dormi, je n'y croyais pas.
Haberlerde duydum şimdi.Gözlerime ve kulaklarıma inanamadım.
Je viens d'apprendre la nouvelle. Je n'arrive pas y croire.
Ancak Julia'yı tekrar yanımda görünce gözlerime inanamadım.
Quelle horreur! Julia était à côté de moi.
Otel faturama inanamadım.
Ma facture d'hôtel était incroyable.
- Buna ben de pek inanamadım.
- J'y ai presque cru moi-même.
Trenden indiğinizi gördüğümde gözlerime inanamadım.
Je n'y croyais pas quand je vous ai vu descendre du train.
Bir suçlu olduğunu fark ettiğimde inanamadım, öleceğim sandım.
J'ai été stupéfaite.
Yalnız. Sizi orada gördüğümde inanamadım.
Quand je vous ai vus dehors, je n'en croyais pas mes yeux.
Bana bir şey söylediler ve inanamadım.
On m'a raconte quelque chose d'incroyable.
- Duyunca kulaklarıma inanamadım.
- J'y ai pas cru quand j'ai su.
Büyükbaba öldüğünde sana ve Herbert'a inanamadım, ama...
Je ne vous croyais pas, Herbert et toi, quand Grand-père est mort, mais...
Bana söylediklerine inanamadım.
J'arrive pas à croire ce qu'elle m'a dit.
Giderken dediği şeye inanamadım.
Incroyable, ce qu'elle m'a dit en partant.
Bana Paris'te projeleri gösterdiğinde bizim ilk uçan insanlar olacağımıza inanamadım.
Lorsque tu m'as montré les plans, à Paris, je ne pouvais croire que nous serions les premiers à voler.
Sadece inanamadım.
Je pouvais pas y croire.
Kulaklarıma inanamadım!
Je n'en reviens pas.
- İnanamadım.
J'en croyais pas mes yeux.
- İnanamadım.
- J'étais stupéfaite.
Kendimizden çok emin olduğumuz için. Olmasına rağmen buna hala inanamadığımız için.
Parce que nous étions si confiants et que ça demeure encore...
Gözlerime inanamadım.
Je vous croyais incapable de cela.
Hayır, anlatmadı. Buna inanamadığı ya da öyle olduğunu söylediği için sanırım.
Simplement parce qu'il dit ne pas y croire.
Evet, belediye meclisi üyesi, bayanlar ve baylar, meslektaşlarım ve öğrenciler önceleri buna inanamadık.
M. L'échevin, mesdames et messieurs, chers collègues, très chers élèves, nous ne voulions pas y croire au début.
Hatta hücre arakdaşı bile gözlerine inanamadı.
M me ses codetenus n'en croyaient pas leurs yeux.
Binbaşının ağzını kapatın. Başardığımıza inanamadı.
Le commandant n'en revient pas!
- İlk başta onun öldüğüne inanamadım.
Je ne pouvais croire à sa mort.
İnanamadım.
J'avais du mal à y croire.
Bilin bakalım ne oldu? Odamda tartılmıştım ama gördüğüme inanamadığım için bir de burada tartılayım dedim.
Je me suis pesée dans ma chambre, mais je n'y croyais pas, je voulais vérifier.
Bazen meydana gelen şeylerin gerçek olduğuna inanamadığımız anlar olabilir. Kendinizi çimdiklerseniz, bunların gerçek olduğunu anlayacaksınız.
" Il est parfois difficile de croire à ce qui arrive.