English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Inanamazsın

Inanamazsın translate French

960 parallel translation
O gelene kadar, el yıkama taslarının altına altlık koymanın... hiç kimsenin aklına bile gelmediğine inanamazsın.
Vous ne croiriez pas qu'avant son arrivée, personne ne songeait à mettre des napperons sous les rince-doigts!
Biraz saygının, en karmaşık meseleleri... nasıl hallettiğine inanamazsınız.
Vous seriez étonné de voir comment un peu de courtoisie peut aider à résoudre les problèmes les plus compliqués.
Bu adamın nasıl bir konuşma yeteneğine sahip olduğuna inanamazsın.
Naturellement, vous ne pouvez pas vous rendre compte. C'est formidable, ce qu'il cause bien.
Konstantinopol'de neler olduğunu sana anlatsam... inanamazsın.
Ils font à Constantinople des choses incroyables.
Bu küçük makineler ne kadar tehlikeli inanamazsın.
Ces machines peuvent être dangereuses
- Olanlara inanamazsın.
Tu ne sais pas ce qui s'est passé.
Duyduğun her şeye inanamazsın.
On ne peut pas tout croire.
Buna inanamazsın, tatlım, ama başı ne kadar dertte olursa olsun Sokak Köpeği, daima bir çıkış yolu bulur.
Tu ne le croiras pas, mais même coincé, ce Clochard s'en sort toujours.
Onların söylediği bir kelimeye bile inanamazsınız.
Il ne faut pas les écouter. Vous le savez.
Tüketilen likör miktarına hayatta inanamazsın.
Ce qu'on a pu boire ce soir-là!
Buna inanamazsın! Sahte gülüşüyle parmağını bana doğru uzatarak kendini ne halt sanıyor!
Il se prend pour Al Capone, le juge tout-puissant!
Ciro öyle harika bir çocuk ki inanamazsın.
Tu sais, Ciro... est un garçon extraordinaire!
Kardeş olduğumuza inanamazsın.
Tu ne croirais pas qu'on est frères.
Ben, ne kadar sevimli olduğuma inanamazsın.
Incroyable ce que j'étais aimable.
Her şeyin nasıl sevgi dolu olduğuna inanamazsın Ben.
Vous ne pouvez pas savoir, Ben, comme tout était aimable.
Sizler çocuk iken size ilk kez dünyanın döndüğünü söylediklerinde inanamazsınız çünkü herşey olması gerektiği yerdedir.
C'est comme lorsque on est petit. La première fois qu'on te dit que le monde tourne, et que tu n'y crois pas, car tout semble tenir droit.
1 7 yaşının tadını çıkar, ne kadar çabuk geçtiğine inanamazsın.
Profite bien de tes 17 ans. Ça passe vite!
Bazı ülkelerdeki erkeklerin neler yaptıklarını duysan inanamazsın.
Vous n'avez aucune idée de toutes les ruses que les hommes utilisent dans certains pays.
O kadar yalnızım ki inanamazsın.
Tu ne peux pas imaginer.
Nasıl bir sabah yaşadım, anlatsam inanamazsın.
Mais j'ai passé une de ces matinées! Tu ne me croirais pas.
Kime gittiğime inanamazsınız.
Chez qui je vais?
Bu olaya inanamazsın.
Vous n'arrivez pas à y croire.
Gazetelerde yazan herşeye inanamazsınız.
C'est fou ce qu'on peut lire dans les journaux!
O bıçağı atsan iyi olur, yoksa başına geleceklere inanamazsın olup biterken bile.
Sinon, tu vas pas comprendre ce qui va t'arriver.
Ancak onların bu sıradan görünüşlerine ve olağan görünen davranışlarına bakıp... avlarını yere yıktıkları zaman sergileyecek oldukları vahşete... ve avlarını bir çırpıda mideye indirmelerine kesinlikle inanamazsınız.
Mais leur apparence banale masque la férocité avec laquelle ils dévorent leur proie. ... et commence à vous dévorer.
Orada, topraktan neler çıktığına inanamazsın.
Si tu savais à quel point le sous-sol est riche, là-bas.
Benimkine inanamazsın.
Le mien est croyable.
Salamura balığın fiyatını duysan inanamazsın.
Vous me croiriez pas combien coute le saumon salé frais.
Köpek eti iyidir. İtiraf edeyim, biraz yağlıdır, ama ne kadar lezzetli olduğuna inanamazsınız, özellikle de açsanız.
C'est pas mauvais, du reste, Peut-être, gras, mais le goût délicat est surprenant, surtout quand on est affamé,
- Dediklerine inanamazsın.
- Tu ne devineras jamais ce qu'il a dit.
Bunu görmelisiniz, gözlerinize inanamazsınız. - Neler oluyor?
Vous devriez voir ça, vous n'en croiriez pas vos yeux
O kadar fazla ölü var ki, inanamazsınız.
Vous n'en croiriez pas vos yeux.
İnsanların bu konuda ne kadar kibirli olduklarına inanamazsın!
On vous juge à votre statut.
Buraların ne kadar değiştiğine inanamazsın.
Incroyable ce que le pays a changé.
Görmeden inanamazsınız.
Il faut le voir pour y croire.
Komutanım, bir Çinliyle dolaşan bir kadına inanamazsınız.
Vous ne pouvez pas croire une femme... qui traîne avec un Chinetoque, n'est-ce pas, monsieur?
İsa, öyle bir hit yaptın ki inanamazsın
Jésus, tu ne croiras jamais Le succès que tu as par ici
Çıkan sorunlara inanamazsınız.
Si vous saviez les problèmes que j'ai...
Olanlara inanamazsın.
Il y a des histoires incroyables.
Nerede bulduğuma inanamazsınız.
Vous n'allez pas y croire.
Seni ne zamandır arayacaktım, ama evin işleriyle nasıl meşgulüm, inanamazsın.
Je voulais t'appeler depuis longtemps mais je suis si occupée par notre installation.
Çikolatayı ne kadar sevdiğime inanamazsın.
Je ferais des folies pour du chocolat.
Kendini görmeliydin, asla inanamazsın!
Si vous pouviez vous voir, vous y croiriez pas!
O'na söyledikleri bahaneye inanamazsınız.
Vous ne croiriez pas l'excuse qu'on lui a donnée.
İnanamazsınız, tıpkı ben.
Et vous me croirez pas, c'est mon portrait craché.
- İstediğiniz kadar uğraşın. İnanamazsınız doktor.
- Vous seriez surpris par la qualité.
İnanamazsınız.
Vous ne le croiriez pas...
İnanamazsın, o...
Vous n'imaginez pas...
İnanamazsın.
Tu le croirais pas.
İnanamazsınız. Bay ve Bayan Kellerman, Ohio'dan.
M. et Mme KeIIerman, de l'Ohio.
İnanamazsın ne kadar ünlü olduk. Herkes bizi konuşuyor.
On ne parle plus que de nous en ville.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]