Ir translate French
213 parallel translation
O halde, cinayetle suçlanan bu adam, Bayan Hooper sizin de gözünüzle görüp tanıklık ettiğiniz üzere o Cumartesi öğleden sonra ve akşamında evde bulunan Frederick Garrett'ir, değil mi?
Cet homme, accusé de meurtre, est le même Frederick Garrett que vous jurez avoir vu chez lui ce jour-là?
Ama iyi bir Hiristiyan bundan kurtulmaya çaliºir.
Mais un bon chrétien chasse cette idée.
Jane'Fe konugabflir miyim?
Passe-moi Jane, veux-tu?
C') zl'.ir dilerim.
Pardon.
C') ll'.ir mlli?
Elle va mourir?
Yok ir şey. Sadece...
Rien, juste...
Hem kumsala ir bak.
Regardez le sable.
Sizce gerçek bir yilan alacak param olsaydi böyle bir yerde çaliºir miydim?
Je bosserais ici, si je pouvais m'en payer un?
Bir erkege yaraºir bir iº ç ikardiniz, efendim.
Vous avez été à la hauteur.
" Annecigim ve babacigim. Umarim bu mektup elinize ulaºir.
" Chers maman et papa, j'espere que vous vous portez bien.
Normalde etmezdi, ama bu adam kardeºim oldugundan iºler degiºir.
D'ordinaire, je ne m'en serais pas soucié, mais cet homme s'avere etre mon frere.
Güçlüdür ve iyi çaliºir.
Elle est forte. Elle travaille dur.
Bir adam inandigi ºey ugruna savaºir.
Un homme se bat pour ses idées.
- "Si.. ir git" de o zaman!
- Dites-lui d'aller se faire foutre!
- Bu bana dün akşam numarasını veren Irıs mi?
Êtes-vous l'Iris qui m'a donné son numéro hier soir?
Ben sadece Irıs'i kafamdan atamıyordum.
Je ne pouvais pas arrêter de penser à Iris.
Jack Irısle evleniyor!
Wow! Jack épouse Iris!
- Bir dakika ayırabiıir misiniz?
- Pouvez-vous m'accorder une minute?
"si.. ir olup, gidin" diyeyim.
Je les envoie forniquer ailleurs.
- "Si.. ir git!"
- "Va chier!"
ir elmas kasası yumurta gibi kırıIdı.
Un coffre-fort, ouvert comme un œuf.
Ben burada b.ir münzevi gibi yaşıyorum
Je mène une vie d'ermite, tu sais.
B.ir çocuk kadar bile okuyamıyor.
- Il lit pas comme un petit garçon.
-... kitap satış rekorları kırıp, yalnız kaldığınızda, kendi kendinize aynanın karşısına geçip "başardın Margaret" demişsinizdir öyle değil mi?
-... et vo { y : i } us êtes seule, en face du miro { y : i } ir, pensez-vo { y : i } us : "Margaret, tu as réussi"?
Hoşça kalın.
Au revo { y : i } ir.
İki sebebi var ve her biri tek başına yeterli.
J'ai deux raisons de ha : ïr, dont chacune est suffisante seule.
O cazipti, kullandı, mahvetti ve ir kenara attı, tıpkı sana yapacağı gibi. Lütfen.
Une parmi la centaine, ou plus, qu'il a tentée, exploitée, ruinée et jetée au loin, comme il le fera aussi pour vous!
"Dalga sesinden ir salyangoz kaçmıştı."
"Un foulard bleu pervenche a été usurpillé de la corde à linge."
Onun yerine bu sırrı yeni kocasıyla paylaştı. Ona devamlı sadık kaldı ve sonunda Lenny'nin çocuğunu dünyaya getirdi, ir kızçocuğuydu bu.
Au lieu de ça, elle s'installa loin avec son mari qui lui resta fidèle et elle donna naissance à une belle petite fille.
Ama fabrika 70 yıl ir aileme aitti.
L'usine est dans ma famille depuis 70 ans.
Böyle ir fırsat için yedi yıl bekledim ama sen bir meyveli kek için dört buçuk dakika bekleyemiyor musun?
J'attends cette occasion depuis sept ans... et vous n'êtes pas fichu de patienter 4 min et demie!
Ve ir refakatçın olursa daha az utanç verici olur. Kesinlikle.
Et ce serait moins gênant si vous aviez un chaperon.
Bana torba gibi b ir şey bulabilir misin?
J'étouffe! T'aurais pas un sac?
Tüm bunlar, o b, ir dövüş ve tüm dünyadaki şiddetin ve ölümün sorumlusu.
Il est méchant, il mange des oreilles...
Bak bakalım, dün gece Irısh Times'ın küçük haberleri arasında ne buldum.
Regarde ce que j'ai trouvé dans l'Irish Times hier soir.
ir daha çocuk olmayacaklar yaşlarının..
l'enfance est éphémère.
Tüm bunlar, o b, ir dövüş ve tüm dünyadaki şiddetin ve ölümün sorumlusu. Gittikçe yaşlanıyor.
Tu es un sale petit névrosé, tu comprends?
- O sorduğun IR ısı kamerası.
- Une thermo-camera IR, comme tu voulais.
Her gün bir tebeþir kullanýrsýn.
Je te donne une craie pour chaque jour.
Her bölüm için bir tebeþir.
C'est suffisant pour recopier une leçon.
Tebeþir ziyan olur.
C'est gâcher la craie.
Fazla tebeþir yok.
Compte avec moi.
O parayla tebeþir aldý.
L'instituteur a acheté des craies
Tebeþir aldý.
- avec l'argent.
" Tebeþir kutusu yere düþtü.
Il a renversé le bureau et fait tomber la boîte de craies neuves.
"Öðretmen Gao bize hep okulun fazla parasý olmadýðýný söyler. " Fazla tebeþir alamýyoruz.
M. Gao nous dit souvent que l'école n'a pas d'argent et ne peut acheter beaucoup de craies.
"Ben sýnýf baþkanýyým. " Öðretmen Gao'nun tebeþir almasýna yardým ediyorum.
Je suis son aide, c'est toujours moi qui les range avec lui.
" Bir kutu beyaz tebeþir bir kutu siyah toz haline geldi.
Des craies neuves, longues et blanches, sont devenues de petits bouts noirs.
- Bununla kaç tebeþir alýnýr?
- Cela fait combien de craies?
Bir kutu tebeþir 1 yuan.
Une boîte coûte 1 kuai.
Montfleury'den neden nefret ediyorsunuz?
Quelle raison avez-vous de ha : ïr Montfleury?