Içın translate French
4,853 parallel translation
Tıpkı uyluklarının iç kısımları gibi dil hariç.
C'est comme l'intérieur des cuisses, mais avec une langue.
Hiç dost canlısı değilsin. Selam bile vermiyorsun. İç çamaşırlarınla dışarı çıkıp bahçeyi suluyorsun.
Tu n'es pas amical, tu ne dis pas "bonjour", tu arroses le jardin en slip.
Binbaşı Hebner'ın vücudu gerçekten de patlamadan hayli hasar görmüş. Fakat iç organlarında zarar yok ve hayati önem taşıyan bir yarası da yok.
Le corps du commandant Hebner a en effet reçu une certaine quantité de traumatismes dus à l'explosion, mais aucun de ses organes internes, les vitaux, n'ont été affectés.
Evet. Maya'nın köprücük kemiği zarar görmüş ve muhtemelen iç kanaması var.
Maya a la clavicule touchée avec une hémorragie interne possible.
İç çamaşırını görebiliyorum.
Je peux voir vos sous-vêtements.
İç çamaşırı giymiyorum.
Je n'en porte pas.
Bir kere Uganda iç savaşını bastırırken.
Une fois, quand je couvrais la guerre civile en Ouganda.
İç çamaşırında da aynısını yaparsın.
c'est comme si tu le faisais avec des sous-vêtements.
Günaydın İç Güvenlik güvenlik duvarları ve etrafındaki çevreyi Ya da dokunmatik göremiyorum.
L'agent Keller de la sécurité intérieure a des pare-feu et des périmètres autour de lui que je ne peux pas voir ni toucher.
İç kanamanın sebebi neymiş?
Une hémorragie interne de quelle origine?
iç hastalıklar rotasyonumun 3. yılının 2. ayıydı.
Le second mois de ma 3e année de mon stage d'externe.
Çıkardıktan sonra iç organlarının çıkardığım kısımları yerine gelecektir.
Ton corps régénérera les parties de tes organes après que je les ai retirées.
Evet, aslında, var. Bir keresinde Dee'nin evine gizlice girip, iç çamaşırlarını kokladım.
Heu, je suis rentré dans l'appartement de Dee et senti ses culottes.
Acılarımızın bastırılması kişinin iç dünyasının ferahlamasıdır. Huzurun kaynağı budur.
La Colère de Vajra modérée par la compassion, voilà le véritable chemin.
Hatta, Larry'nin ve benim eşyalarımı senden alsaydık eğer,... sokakta yalnız ve iç çamaşırlarınla kalırdın.
En fait si tu enlevais Tout ce qui est à Larry où à moi, Tu serais tout seul dans la rue en sous-vêtements.
Lütfen, Larry'nin iç çamaşırlarını giydiğini benimkileri giymediğini söyle.
S'il te plait dis moi que tu portes les sous-vêtements de Larry et pas les miens.
Larry'nin iç çamaşırını giymeseydin, daha fazla saygınlığın olurdu.
Ca aurait plus de poids si tu ne portais pas les sous-vêtements de Larry..
Bu Walden'ın iç çamaşırı.
C'est les sous-vêtements de Walden.
Ruh sağlığı, gurur ve kendi iç çamaşırlarının haricinde olanlar mı?
Autre que... la santé mentale, la fierté et ses propres sous-vêtements?
Şu ufo-çöl gözetleme, çöplük bölgelerinide ekle, bununla birlikte, savunma sanayisi bu iç kısım krallığına ihtiyaç duyar ve Bakersfield'dan Riverside'a heryeri kontrol altına alırsın.
ces districts désertiques, sièges des détections d'OVNI, avec la défense industrie-dépendante de l'empire intérieur et tu as tout enfermé de Bakersfield à Riverside.
İç çamaşırı mı aldın?
Où t'achètes tes caleçons?
Tüm gün iç çamaşırlarımla futbol maçı izleyip en sonunda Redskins'in Cowboys'u darmadağın ettiğini görmek.
Une journée entière à regarder du football en sous-vêtements, se finissant avec mes Redskins qui détruisent les Cowboys.
Şimdi gidip Maldonado'ya iç işlerinin onlardan habersiz işler çevirdiği için onu zaten araştırdığını falan söyleyecek.
C'est le moment où il informe Maldonado que les affaires internes enquêtaient déjà sur Cooper parce qu'il dealait en douce.
Bu kaybetmemize sebep olacak iç savaşın birebir örneği ve buna katlanmayacağım.
C'est exactement le genre de querelles qui va nous faire perdre, et je ne supporterai pas ça.
- Yanaklarının iç tarafı çok duyarlıdır. Uyluğunun iç tarafı gibidir ama farklı olarak bir de dil vardır.
La bouche est aussi sensible que l'intérieur des cuisses.
Kanıtlamak için iç çamaşırlı halimin fotoğraflarını çekti.
Il a même pris des photos de moi en sous-vêtements pour le prouver.
Bence ilk baştaki iç güdülerinde haklıydın.
Ta première idée était juste.
Ne yani, iç çamaşırını nerede giydiğin mi karışıklık?
Comment, où porter vos sous vêtements?
Kristen'ın evinde durmalıyız, çünkü yanlışlıkla iç çamaşırı giymiş.
On doit aller chez Kristen parce qu'elle a accidentellement mis une culotte.
Bir bakmışsın iç çamaşırı giymeden kot etek ve askısız üst giymişsin. Çünkü birbirinize Cadılar Bayramı'nda aynı şeyi giyeceğinizi söylemişsinizdir.
Tu t'aperçois que tu portes un haut moulant et une jupe en jean sans culotte dessous, parce que vous vous étiez dit que vous alliez vous déguiser l'un en l'autre pour Halloween.
Bedava iç çamaşırı isteyen hatunlardan o kadar çok iş düşüyor ki şaşarsın.
Je reçois tellement de cadeaux des femmes qui veulent de la lingerie gratuite, c'est fou.
Soyunuk ve onun olmadığını farzettiğim kadın iç çamaşırıyla bulunmuş. Evet.
Il a été retrouvé déshabillé et portant des sous-vêtements féminins donc je suppose qu'ils ne lui appartiennent pas.
Evet, peki ya kadın iç çamaşırı?
Oui, et qu'en est-il des sous-vêtements féminins?
- Kadın iç çamaşırı, elle yapılan şiddetli cinayet.
Sous-vêtements de femme, surextermination manuelle violente.
Karşısında oturuyordum, iç çamaşırı giyinmiyordu.
J'étais assise en face d'elle. Elle n'en portait pas.
İç organların bana çok yumuşak bir iniş sağladı.
Tes organes internes m'ont permis d'atterrir en douceur.
O zaman karın seni doyurmak için... el alemin iç çamaşırlarını yıkamak zorunda kalmazdı.
Ta femme n'aurait pas à se fendre en quatre en lavant les sous-vêtements des gens pour vous nourrir.
Liberya İç Savaşı'nı bizzat yaşadınız.
Vous étiez sur place pendant la guerre civile libérienne.
Diğer bir iç savaşın mı?
Une nouvelle guerre civile?
Yürüyüşe önderlik etmeseydim bastırılmış duygular ve iç gerilimlerin her iki tarafta da misillemeye ve şiddetli bir duruma yol açacağını düşündüm.
Si je n'avais pas pris la tête de cette marche, les rancœurs et les tensions auraient entraîné des représailles incontrôlables, des incidents violents, de part et d'autre.
Bu boyayı dikkatlice tut, kapının arkasındaki şu süpürgelikteki ve iç kısımdaki kapı aralıklarının etrafındaki bütün lekeleri, izleri, ne varsa üstünü boya.
Fais bien attention. Et tu peins pour recouvrir les taches ou les marques et saletés sur les plinthes et derrière les portes et sur tout l'encadrement des portes.
"Dolabınızı düzenlerken sizlerin iç çamaşırlarını giymeyeceğiz."
"Nous ne portons pas vos sous-vêtements au travail."
- Yarısını iç. - Ya.
- Ne bois pas tout.
Weeks, Frankel ve Levinstein'ın hazırladığı iç tüzük uyarınca Bay Ned Weeks... "
Conformément à nos statuts accordés par Weeks, Frankel, Levinstein,
Son mesajın oldukça iç karartıcıydı.
Ton dernier texto était froid.
Üç gün üst üste aynı iç çamaşırını giyer.
Il change pas de sous-vêtements trois jours durant.
Kapa çeneni ve şarabını iç!
Ferme ta gueule. Bois ton vin.
Filipinler bir iç savaşın tam ortasındaydı.
Les Philippines étaient en pleine guerre civile.
İç çembere az kaldı. Hadi!
On n'est pas très loin du centre!
Bunu izleyen herkesin durmasını istiyorum. İç savaşın ne anlama geldiğini bir düşünün.
Je veux que tous ceux qui regardent réfléchissent aux implications d'une guerre civile.
Böyle iç çamaşırın var mıydı? Daha önce hiç görmemiştim.
Elle est à toi, cette culotte?
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16