Kayboluyor translate French
894 parallel translation
Nehir, siste kayboluyor.
La brume dissimule la rivière.
En önemli belgelerimiz ve gizli dosyalarımız iz bırakmadan kayboluyor!
Nos documents secrets ont disparu, nous n'en avons aucune trace.
Ama bana odasından kaçtığını söylediniz. Saatlerce kayboluyor.
Ne s'échappe-t-il pas de sa chambre pendant des heures entières?
Sonra, sallanan yoncaların arasında kayboluyor.
Il te dit, "Signez là sur la ligne pointillée"... puis il disparaît dans les champs de luzerne ondulants.
Bir çeşit anı demeti, tam tutacakken, kayboluyor.
Une lueur de mémoire... Qui s'estompe aussitôt perçue.
Ama şimdi, cesaretim kayboluyor gibi.
 présent, j'en suis moins sûr.
Kadının ayak izi kayboluyor ve adamın meşin topukları dolaşıp, şurada duruyor.
Les talons de la femme disparaissent et ceux de l'homme viennent par ici et s'arrêtent là.
Kıça tekmenin bir usulü, bir bilimi, bir tarzı var. Yazık ki, gelenekler ortadan kayboluyor. Seyirciler hep yeni şeyler istiyor.
Il y a toute une science des coups de pied au cul, mais les traditions se perdent.
Hiç iz bırakmadan ortadan kayboluyor.
Il a l'air d'avoir tout quitté.
- Hadi! Sabrım kayboluyor! - Başım derde girecek!
Je perds patience!
Sabrı kayboluyor.
Pas par là.
6 : 15, toprağın içinde gömülüyor ve kayboluyor.
6h15, il plonge vers le sol et disparaît.
Bir gazetenin bilim editörü gözden kayboluyor ve kimse nedenini bilmiyor.
Un journaliste scientifique disparaît, et personne ne sait pourquoi.
Doğru kurbanları ve taşları seçiyor. Duvarlardan, çatılardan iz bırakmadan gece karanlığında kayboluyor.
Il ne prend que les pierres les plus précieuses... saute les murs, franchit les toits... et disparaît dans la nuit!
Ahab'ın haritasına göre, Moby Dick yeniayla birlikte ortaya çıkacaktı. Fakat hilalin kıvrımları neredeyse kayboluyor.
La carte dit que Moby Dick et la nouvelle lune se lèvent ensemble, mais la lune a perdu ses cornes.
Görüntü kayboluyor, efendim.
L'image s'affaiblit, Monsieur.
Görüntümüz kayboluyor.
Notre image s'affaiblit.
Derinlik kontrolü kayboluyor.
On balance vers l'avant.
Bana San Francisco'yu hatırlatan şeyler çabucak kayboluyor.
Ce que j'en aimais est en train de disparaître
Biri, çalıyor çırpıyor ve ortadan kayboluyor.
Disons qu'ils ont volé et menti et jamais payé.
Tüm İtalya'yı ele alırsak yılda 49 bin insan kayboluyor.
En Italie, 40 000 personnes disparaissent par an.
Ne zaman biriyle... bir bağ kursam, aşk ortadan kayboluyor.
Mais à chaque fois que j'ai essayé de communiquer... l'amour s'en est allé.
Lanet olası, hepsi ortadan kayboluyor.
C'est ennuyeux, ces dossiers qui disparaissent.
Yağlı kibarlığı kayboluyor.
Il perd sa flagornerie.
Keşfedilmemiş bir anı inatla uzak bir çağa doğru gitgide gözden kayboluyor.
Une mémoire inconnue fuit obstinément vers des époques de plus en plus lointaines.
Güç için bir başkasına bağımlı olmak korkunç, sonra... birden tüm güç kayboluyor ve yalnız kalıyorsun.
C'est terrible de puiser sa force dans un autre. Soudain, la force disparaît,
Vuruyorlar, ortadan kayboluyor, sonra yeniden toplanmaya başlıyorlar.
Ils frappent, disparaissent, se regroupent.
Bir sarayda gözden kayboluyor.
Elle disparaît dans un palais.
Kayaların arkasından kayboluyor bana el sallayarak
Il disparaît peu après m'avoir dit au revoir
Filmi montajladıklarında tapınak bir an oradayken, hemen sonra kayboluyor. Bazı sorunlar yaşandı, ama onlara göğüs gerebildik.
Pour s'assurer que les images, le film, duraient assez longtemps pour coller au dialogue, on l'avait préenregistré avant le tournage.
Ama gelenekler kayboluyor. Artık erkekler pantolon giyiyorlar. Ne kadar üzücü.
Tous ces hommes en pantalons, c'est d'un triste!
Özel hayatı yok gibi görünüyor ama zaman zaman ortadan kayboluyor.
Il n'a pas de vie privée, néanmoins, il disparaît de temps en temps.
Düşünsene, onunla konuşurken bir anda dönüp okyanusta 45 metre derinliğe iniyor. Ve ufuk çizgisine doğru gözden kayboluyor.
On discute tranquillement avec elle, et soudain, elle plonge dans l'océan 45 mètres en contrebas et disparaît à l'horizon vers l'Amérique.
Alnındaki kesik - kayboluyor, sonra yine ortaya çıkıyor.
La coupure au front... Elle disparaît, puis revient.
Görme yeteneğim kayboluyor gibi ve geminin normal sıcaklığı gittikçe soğuyor gibi geliyor.
Ma vue semble baisser et je suis de plus en plus susceptible à la température du vaisseau. Je n'ai pas dit que vous n'étiez pas affecté, M. Spock.
Şey, gene yalnızım tabi, ama- - müziği dinlerken, bu duygu kayboluyor.
Il m'arrive de me sentir seule, mais... Dês que j'écoute de la musique, ça disparaît.
Şimdi de sinyal kayboluyor efendim.
Le signal faiblit encore.
Kelimeler, kelimeler içinde kayboluyor ve sizi binlerce mil uzaklıkta düşler âleminde bırakıyor.
Chaque jour je pense qu'il est diffiSile. Ça laisse de traSe partout partout.
Evet, 53 numara hızla kayboluyor.
Oui, le numéro 53 perd de la vitesse.
İçinde olduğunuz gemi kayboluyor ve bizimkinin iç sistemlerini etkiliyor.
Le Defiant s'évanouit sous nos yeux et déchire les entrailles de l'Enterprise.
Wimbledon giriş formunu eşinize gösterirken bir baktınız eşiniz pelte içinde kayboluyor. - Bu doğru mu?
Vous veniez de montrer à votre femme une invitation pour Wimbledon que vous aviez remplie, vous vous êtes retourné, et avez vu ses jambes disparaître dans un blanc-manger.
Ansızın izne ayrılıyor ve sonra ortadan kayboluyor.
Il a pris un congé et il a disparu.
Ne zaman biri adet görse, üç gün ortadan kayboluyor.
Dès que l'une d'elles a ses règles, elle disparaît pendant trois jours.
Silah sesleri duyuluyor. Adam kayboluyor.
On entend des coups de feu, et il disparaît.
Bu tür işleri yapmaya kalkınca erkekler hemen ortadan kayboluyor.
Étrange que les mecs disparaissent lorsqu'il faut faire ce travail-là.
Atılgan uzayın gizemli bir boşluk barındıran bilinmedik sektöründe ilerliyor. Dünya Federasyonu'na ait pekçok gemi... 150 yıldır bu sektörde gizemli şekilde kayboluyor.
L'Enterprise traverse une partie inconnue de l'espace où plusieurs vaisseaux de la Fédération ont disparu mystérieusement ces 150 dernières années.
Elime aldığım şeyler ortadan kayboluyor.
C'est une manie.
Bir gezinti esnasında "Sonra görüşürüz" deyip, ardından da yıllarca ortadan kayboluyor.
Alors, c'est avec cet homme,
Ne zaman lazım olsa ortadan kayboluyor.
Où est-il?
Her gün yüzlerce Yahudi ortadan kayboluyor.
Chaque jour des centaines de Juifs disparaissent.
Ben avlanmaya gidiyorum. Günışığı yavaş yavaş kayboluyor.
Je vais vomir.
kaybol 495
kayboldum 90
kayboldu 136
kaybol buradan 28
kaybolduk 72
kaybolmuş 47
kayboldular 25
kaybolun 67
kaybol gözümün önünden 18
kayboldum 90
kayboldu 136
kaybol buradan 28
kaybolduk 72
kaybolmuş 47
kayboldular 25
kaybolun 67
kaybol gözümün önünden 18