Polis değil translate French
1,322 parallel translation
Mackey polis değil.
- Je juge pas les flics.
Sizler gerçek polis değilsiniz, değil mi?
Vous êtes pas de vrais flics, hein?
Takviyeyle geliyorsunuz değil mi? Eğer polis değilseniz... polisi arayıp burada mahsur kaldığımızı... haber vereceğinize söz verin.
Dites-moi que vous venez avec du renfort... et si vous n'êtes pas de la police... promettez-moi de les appeler... pour leur dire que nous sommes coincés ici.
Sarışın artık polis değil mi?
Le blondinet a raccroché?
O yüzden, artık polis değil.
D'où son statut d'ex-flic.
- Savage'lar polis değil.
Les Savage, c'est pas la police.
O gerçek bir polis değil.
Elle n'est pas vraiment flic.
Yanınızdaki adam polis değil de Clive Davis olsa öyle olurdu.
Autant que votre collègue est Clive Davis.
Sadece polis değil James.
Ce n'est pas que pour votre maison, James.
- Polis değilsiniz, değil mi? - Elbette değiliz. Aslında o bir düzenbaz.
il est escroc.
- Polis değilsin, değil mi? - Hayır.
non.
- Polis değil.
- T'es pas policier?
- Polis değil.
- C'est pas un policier.
Dürüst ol, polis olmaktan nefret ediyorsun değil mi?
Dehors! Sors et arrête n'importe quel voyou.
Polis olmak ve onun gibi suçluları yakalamak için değil mi?
C'est pour arrêter des salauds, non?
- Bu Federal Polis'in işi değil.
- Ce n'est pas notre mission.
Polis düşmanımız değil.
Le flic n'est pas notre ennemi.
Oğlunuz polis okuluna gitmmişti değil mi?
Votre fils avait fait l'école de police, non?
Ama polis rozetini hep taşıyordu değil mi?
Pourtant, il portait toujours son insigne de police.
O öğrenci değil, polis memuru.
Parlez-moi de vous et Metzger. Pas étudiante, officier de police.
Polis köpeği değil miydi?
C'est un chien de sauvetage, non?
- Sharona, bir polis memuru değil.
- Sharona n'est pas policière. - Eh bien, toi non plus.
Rita, kurgusal olmayan polis deneyimleri de yaşadın, değil mi?
- Hé, Rita... avez-vous une expérience policière qui n'est pas fictive?
Ben de polis katiliyim. Ama bu gece değil.
Et je suis un tueur de flic... mais pas ce soir.
Burası polis karakolu değil.
C'est pas le commissariat, mec!
Farmington'daki polis taktikleri için böyle diyorlar, değil mi?
C'est ce qu'on dit de la police de votre quartier. - N'est-ce pas?
Tipik bir polis karakolu değil.
C'est un commissariat spécial.
Polis geldiğini görebilirsin değil mi?
Tu sais toujours alerter pour les keufs?
Sadece iyi bir polis olduğun için değil.
C'est pas parce que t'es un bon flic.
Seni tam bir polis gibi benzetti değil mi?
Elle t'a pas loupé la dernière fois, hein?
Bunun arkasında bana kalırsa Polis Departmanı var. ama öyle bile olsa... bunu söylemek için biraz erken değil mi? öyleyse bunu size düşündüren nedir?
A mon avis, c'est en fait une mascarade orchestrée par la police elle-même. Une minute! II est vrai que grâce à ça, on ne parle plus des intercepteurs.
Şimdi telaş zamanı değil, bir sürü insan var, polis var...
Qui, moi?
Polis burada değil. Hiçbir şey yapamam.
Die Polizei war da, ich konnte nichts machen.
Tutuklanan kişi Johannesburg polis kaptanı Andre Stander'dan başkası değil.
Tout le monde a été étonné d'apprendre... que l'homme arrêté est nul autre qu'un capitaine de la police de Johannesburg, André Stander.
Ayrıca, polis seni 10 kilometre kovalamış. - Hayır değil.
Rouler a 250 km a l'heure sur la route de Blois!
Babasının polis olması hiç iyi değil.
Rien à foutre que son père soit flic.
Maalesef bizim imkanlarımız, ulusal polis bütçesi kadar geniş değil.
On n'a pas les budgets de la gendarmerie.
İki polis nezaketen öldü, değil mi?
Après la mort de deux flics, non.
Polis şansını denedi. Atları arıyorlar, zebraları değil.
La police fait de son mieux, comme nous.
Talihsizlik olmuş o kadar. Polis ama değil mi?
C'est un flic, il a passé son exam.
Hem öyle sıradan bir polis de değil.
C'est pas un simple flic c'est LE flic.
- Gerekli değil. Polis olayla ilgileniyor.
La police s'en charge.
Sen polis falan değilsin, değil mi?
Tu n'es pas un flic, hein?
Sanırım Polis çoktan plâkayı almıştır, değil mi?
Je pense que les flics ont déjà noté la plaque bien plus tôt, tu crois pas?
Ben bir polis memuru olarak buradayım, bir aday olarak değil.
Je suis ici en tant que policier, pas en candidat.
İşte polis! O polis falan değil!
- C'est la police!
'Gelen raporlar net değil ancak polis Parlamento Meydanına, Westminster ve Embankment...'... bölgelerine akan trafiği engellemeye çalışıyor.
On sait peu de choses. La police demande d'éviter ce quartier, la Chambre des Communes, Westminster et l'Embankment.
Polis olan sensin, ben değil.
C'est toi le flic. Pas moi, Stanouch.
Ayrıca üzüldüğümü de hatırlıyorum, sadece bir polis vurulduğu için değil daha fazla polisin üzerime geleceğini bildiğim için.
Et je m'souviens en avoir été affecté. Pas seulement car un policier était mort, mais parce que ça voulait dire plus de policiers sur mon dos.
Burası Baltimore Polis Departmanı, Roland Park kadınlar matinesi değil.
C'est le service de police de Baltimore, pas un salon de thé pour dames.
- San Francisco'da ilk kadın polis şefi değil mi?
Vous verrez.
polis değilim 22
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56