Sevmiyorsun translate French
1,445 parallel translation
Sohbet etmeyi pek sevmiyorsun değil mi?
Vous n'aimez pas papoter, si? Je sais.
- Onu seviyorum! - Sevmiyorsun! Fedakarlık yapmaya hazırım.
"Je suis prêt à faire des sacrifices ; ; ;"
Tamam, tamam, benim hip-hop'ımı sevmiyorsun ama bu ne lan?
Très bien, tu ne ressens pas mon hip hop. Mais ça c'est quoi?
Bulguru da sevmiyorsun tofuyu da. Artık sana yemek pişirmeyeceğim.
T'aimes pas le boulgour, t'aimes pas le tofu...
Neden sevmiyorsun onu?
Qu'as-tu contre lui?
Beni sevmiyorsun, o kadar.
Et tu ne m'aimes pas.
Beni artık sevmiyorsun, değil mi?
Tu m'aimes plus, hein?
Beni yıllardır sevmiyorsun.
Y a des années que tu m'aimes plus.
- Ben artık sevmiyorsun.
Tu m'aimes plus.
- Demek yabancıları sevmiyorsun.
- Alors tu n'aimes pas les étrangers?
Onu pek sevmiyorsun değil mi?
Tu ne l'aimes pas?
Sen beni sevmiyorsun, değil mi?
Tu m'aimes?
Gel. Yapma. Sen beni hiç sevmiyorsun.
Arrête, je sais que tu m'aimes pas.
- Hayır, sevmiyorsun.
Non, tu ne l'aimes pas.
Benim yanımda söyle. Onun nesini sevmiyorsun?
Tu n'aimes pas quoi, chez lui?
Neden fasulyeyi sevmiyorsun ki?
Pourquoi?
Sen sevmiyorsun, değil mi?
Tu n'aimes pas, n'est-ce pas?
Anlamı onu sevmiyorsun ama ben çok seviyorum
Je l'aime énormément.
Demek beni sevmiyorsun.
Alors, tu ne m'aimes pas?
Sen, ee... beni pek sevmiyorsun değil mi?
Tu ne m'aimes pas, n'est-ce pas?
- Tabii ki sevmiyorsun. Bu tarz bir ilişki için yaratılmamışsın. Bu tarafın hoşuma gidiyor zaten.
Je suis trop jeune et trop égoïste pour m'engager dans quelque chose de sérieux, et si je suis trop jeune, tu es bien trop jeune.
- Çocukları sevmiyorsun.
Tu n'aimes pas les enfants. Quoi... quoi?
Hayır, o yüzden eskiden yaptığın aptal şeyleri sevmiyorsun.
C'est pour ça que tu n'aimes plus faire toutes ces choses idiotes que tu faisais avant.
- Sen işini sevmiyorsun bile.
T'aimes même pas ton boulot! Et alors?
- Şimdi de Jess'i sevmiyorsun.
- Et c'est au tour de Jess.
Sen de beni olduğum gibi sevmiyorsun.
- Tu n'aimes pas ce que je suis.
Yemeklerinin birbirine dokunmasını sevmiyorsun?
Vous n'aimez pas que vos aliments se touchent?
Nikolay, aslında beni sevmiyorsun.
Tu ne m'aimes pas vraiment. Je le sais.
Sevmiyorsun.
Tu ne l'aimes pas J'aime des parties d'elle
Neden beni biraz olsun sevmiyorsun?
Si seulement tu m'aimais un peu.
- Bu konuda konuşmayı sevmiyorsun.
Vous n'aimez pas en parler.
Biliyorum bunu üdşünmeyi sevmiyorsun, ama basın acımasız olabiliyor.
Tu refuses d'y penser mais la presse peut être sans pitié.
- Aynı şekilde sevmiyorsun.
- Pas de la même façon.
Beni sevmiyorsun!
Tu ne m'aimes pas.
Hiç kimseyi sevmiyorsun. Kendini bile.
T'aimes personne, même pas toi.
Beni artık sevmiyorsun değil mi?
- Tu ne m'aimes plus, c'est ça?
Etrafında olmamı sevmiyorsun değil mi?
Tu n'aimes pas bosser avec moi, n'est-ce pas?
- Hayır, sevmiyorsun. - Evet, seviyorum.
Je pensais que vous étiez tous dans l'Ouest quelque part avec les étendues salées.
Ben bunu yapmıyorum, beni bu yüzden sevmiyorsun, değil mi?
Et vous m'aimez pas parce que je fais pas ça.
- Hayır sevmiyorsun
Ma chérie, tu te trompes.
- Benden daha fazla kimseyi sevmiyorsun
Tu trouveras pas mieux que moi.
Onu beni sevdiğin gibi sevmiyorsun.
Tu ne l'aimes pas comme tu m'aimes.
- Kimseyi sevmiyorsun.
Tu n'aimes personne.
Beni sevmiyorsun da.
Tu ne m'aimes pas non plus.
- Ama beni sevmiyorsun. - Tabii ki seni seviyorum.
Toi aussi, tu m'aimes plus!
Beni sevmiyorsun.
Tu m'aimes pas.
- Boy ölçüşeceğin insanları sevmiyorsun.
- Pas de vous!
Hayır, sevmiyorsun.
C'est faux.
Sen... kadınları sevmiyorsun değil mi?
Ah oui, je vois.
Hayır, sevmiyorsun, sevemezsin.
- Si, je t'aime.
Kendini sevmiyorsun, hayatı sevmiyorsun.
Tu ne t'aimes pas.