Silah translate French
61,236 parallel translation
Küçük bir orduya yetecek kadar silah var burada.
Il y a assez d'armes ici pour équiper une petite armée. Hein?
Rhodes'da silah var, bu yüzden önce onu indireceksin, seni tanıyorum.
Rhodes a l'arme, alors tu vas l'a sortir d'abord, je te connais.
Silahını at!
Lâche ton arme!
Muhbirimizden aldığımız bilgiye göre, Canavar, şu Güney Meksikalı ile 48 saat içinde bir silah anlaşması yapacak.
Selon notre informateur, la Bête s'apprête à vendre des armes à des Mexicains d'ici 48 heures.
Tamamen şansa. Savunma bakanlığı ağzına kadar silah dolu bir uçağı Afgan güvenlik güçlerine taşırken kaybetti.
Le département de la Défense envoyait des avions bourrés d'armes aux forces de sécurité afghanes, mais des milliers disparaissaient.
Salton Denizi'nin yakınlarında silah alışerişinden falan bahsedilmiş.
Quelque chose à propos d'une livraison d'armes près de Salton Sea.
Bir savaşçının en ölümcül silahı aklıdır.
L'arme la plus dangereuse d'un guerrier... est son esprit.
Az önce bana Afganistan'dan bir gemi dolusu ağır silah kaçıran genç birinden söz etti.
Il m'a informé au sujet d'un gros chargement d'armes de contrebande provenant de l'Afghanistan.
Silahını göster.
Fais-moi voir ton arme.
Sorun ne Money? Shotgun'a toplamda kaç silah olduğunu söylemiştin?
Combien de fusils as-tu dit à Shotgun que tu avais en tout?
Silahın fazlasını sakladıkları çocukla birlikte hem de.
Ainsi que le jeune qui a recelé les autres armes.
Silahı var!
- Attention, il est armé!
Sonra çok geçmeden mutfak zemininde çırılçıplak, ağzınıza silah dayalı ve aklınızda tek bir soruyla bulursunuz.
Et peu après, vous êtes par terre dans la cuisine, à poil, un flingue dans la bouche, avec une question en tête :
At silahını.
Lâche ce fusil.
Sizin kimin yolladığını söylemediğiniz takdirde silah kullanarak buradan gitmenizi rica edeceğim.
À moins de me dire qui vous envoie, je vais vous forcer à décamper.
Tüm Hristiyan milletler birleşse ellerinde şirketten daha çok silah ve gemi olmaz.
Ils ont plus d'armes et de vaisseaux que toutes les nations chrétiennes réunies.
- Silahın var mı diye sormam hiç garip kaçmaz.
Je suis sérieux quand je vous demande si vous êtes armé.
- Silahım var.
Je suis armé.
Ayrıca her iki silah tarafından ikinci atış yapılmayacak.
Et il n'y aura pas de deuxième coup de feu.
Sadece silah arkadaşı olduğumuzu sanıyordum.
Et moi qui pensais que nous étions frères d'armes.
Bobby, yanında silah vardı.
Bobby, elle a un revolver.
Ralph'ın elinde silah var Russ!
Il a un revolver,
- Silah olduğunu ne bileyim ben!
- Je ne savais pas que c'était un révolver!
Silah olduğunu bilseydim Ralph'ın yanına arka koltuğa koyar mıydım sence?
Tu crois que je l'aurais mis à l'arrière avec Ralph, si j'avais su que c'était un flingue?
Silahı bana verin lütfen.
S'il vous plait, passez moi ce revolver.
Belli ki bu çocuk bu aracın arkasında silah bulup Double R'ın camına ateş etmiş.
Ce gosse à trouvé un revolver à l'arrière de ce van et il a tiré à travers la vitre du Double R.
O silahın camdan ateşlendiğini gördüm.
J'ai vu ce revolver tirer par la fenêtre.
Kimse bir şey duymamış. Silah sesi duyulmamış.
Personne n'a rien entendu, pas de coup de feu.
Silah zoruyla bir ülkeyi inşa edemezsiniz.
On ne bâtit pas une nation sous la menace.
Silah görmediğim sürece savaşçı değildir.
Pour être un combattant, il doit avoir une arme.
Kaldır şu silahı.
Lève ton arme.
Silah görüyor musun?
Tu vois des armes?
Silah görmemiz gerekiyor.
Il faut qu'on voie des armes.
- Ver şu silahını bana!
- File ton arme!
Evini arayın. Silah bulamazsınız.
Fouillez la maison, il n'y a pas d'armes.
Silahına mı uzanıyor?
Il va sortir un flingue?
Bana bir silah getir.
Trouve-moi un flingue.
Silahın kimde olduğunu hatırlatmama gerek var mı?
Tu as oublié qui détient les armes?
Gary, çek şu silahı.
Baisse ton arme.
Silah sende.
C'est toi qui as le flingue.
Biliyorum ama sanırım birlikte alışverişe çıkıp halk içinde el ele tutuştuğumuzu hayal ettim. Daima elimizin altında bir silah ve kaçış planı tutmak değil.
Je sais mais... je nous aie imaginés faire les courses, se tenir la main en public, ne pas avoir de pistolet et un... échappatoire de prévu à chaque instant.
Sonra silahını almak isterdin, çünkü sıkıntıdan kafana sıkmak isterdin.
Après, tu aurais besoin de ton pistolet pour te tirer une balle dans la tête.
Silahını yere koy.
Pose ton flingue par terre.
Hector silahını almıştı.
Hector a ton arme.
Silahını bir suçluya kaptırdı.
Il a donné son arme à un détenu.
Peki ya silah kasası?
Et pas de coffre-fort?
Nasıl bir polisin silah kasası olmaz?
Quel flic n'en a pas pour son arme?
Silahı var!
Il a une arme!
Silah işine nasıl girdin?
Et comment t'as déniché ces armes? Pure chance.
Silahını at!
Jetez vos armes!
Silah sesi duydum.
Et tu sais quoi? J'ai entendu des coups de feu.
silahlı 32
silahı 22
silahlar 165
silahım 35
silahları 22
silah yok 83
silahsız 29
silahın 28
silahlılar 19
silahı al 54
silahı 22
silahlar 165
silahım 35
silahları 22
silah yok 83
silahsız 29
silahın 28
silahlılar 19
silahı al 54
silahım yok 37
silah sesleri 29
silahlı soygun 46
silahsızım 41
silahı var 147
silahın var 16
silahım var 52
silahı ver 44
silahları var 27
silah mı 60
silah sesleri 29
silahlı soygun 46
silahsızım 41
silahı var 147
silahın var 16
silahım var 52
silahı ver 44
silahları var 27
silah mı 60