Sıkışmış translate French
6,949 parallel translation
Motorun sıkışmış olduğunu tahmin ediyorum.
J'imagine que le moteur s'est bloqué.
Metal zehrin çok küçük bir parçası bedeninde sıkışmış.
Le peu de poison métallique resté dans ton corps.
5 Kız ateş hattıyla güvenli bölge arasında sıkışmışlardı.
Elle a caché des élèves dans leurs casiers, a sauvé 5 filles piégées sous les tirs.
Nerede bir kaç milyonluk rüşvet buluruz... Garajında dolaptaki geyik etinin altına sıkışmış. Bu şantaj.
ou peut-être directement à la fin, où on trouve pour quelques millions de pots de vin planqués sous le gibier, dans le congélateur du garage.
Kemerim... Sıkışmış.
Ma ceinture est bloquée.
Banyo lifine biraz cazibe sıkışmış.
On a du charme sur ton éponge.
Buldum ama bir şeye sıkışmış.
Je l'ai, mais il est accroché à quelque chose.
Dönen şey sıkışmış.
Le truc rond est bloqué.
- Sıkışmış bir adam var.
- Personne en détresse.
Sıkışmış bir çocuk var. 3304 Rosedale Bulvarı.
Mineur en détresse, 3304 Rosedale Avenue.
- Sıkışmış.
- c'est coincé.
Şimdi, ayrılıkçı çatışmalar ve isyancılar ülkenin güney kesimine sıkışmış durumda.
Les affrontements séparatistes et les rebelles ont été isolés au sud du pays.
1.400 derecedeki bir metal kutuda sıkışmış vaziyetteydi.
Il était piégé dans une boîte de métal qui brûlait à 1400 degrés.
Yolcu sıkışmış.
Passager incarcéré.
Sıkışmış bir kadın var.
On a une femme incarcérée.
Sorunda şu, kız o kadar çok yere gittiği için, yüzlerce kişiyle tanışmış olabilir.
Et le problème est qu'elle est allée dans tellement d'endroits, qui sait combien de personnes elle a rencontré?
Nitrojenin bir kısmı amonyağa dönüşmüş.
Une partie de l'azote s'est transformée en ammoniaque.
Çıkma kısmını abartmış olabilir miyim?
Un peu.
" Merhaba Zelda, daha önce tanışmıştık, hatırladın mı?
"Bonjour, Zelda. On s'est déjà vus."
Sırtımı sıvazlama kısmı da geldi.
Ah, voilà le hic.
- Kocanızın ölümünden önce boşanmış olursanız şu anda sahip olduklarınızın bir kısmını almış olurdunuz.
Si vous divorciez avant la mort de votre époux, vous recevriez une petite part de ce que vous allez avoir maintenant.
- Daha önceden tanışmıştık.
On s'est déjà rencontrés.
Sıkıcı kısmı geçti mi?
La partie chiante est finie?
- Seni kışkırtmaya çalışmış Bar.
Il cherchait à te contrarier, Barry.
Vatikan için altın topluyorlarmış, ama aç gözlülük araya girmiş, ve kilise altınlarının bir kısmını kendilerine saklamışlar.
Ils collectaient de l'argent pour le Vatican, mais la cupidité a interféré, et ils ont gardé une partie de l'or de l'église pour eux.
Ben Joan, tanışmıştık.
On s'est vus tout à l'heure.
Pakistan Elçiliği'nin dış kısmından 47 dakika önce çekildi.
Ca a été pris il y a 47 minutes à l'extérieur de l'ambassade du Pakistan.
O son kısmı başıma kakıp durmaz mısın?
Peux-tu effacer la partie avec la femme?
JULIAN ASSANGE, WikiLeaks'in kurucusu... ve Moskova havaalanında sıkışmış durumda.
Il est maintenant coincé à l'aéroport de Moscou.
Fena sıkışmış.
C'est vraiment coincé.
Fish Mooney'nin mekânında tanışmıştık.
On s'est rencontré chez Fish Mooney.
Gerçek olan şu ki, kendisi senden beslenirken seni sıcak ve mutlu tutan bir yaratık suratına yapışmış vaziyette.
Ce qui est réel, c'est un organisme alien, enveloppé autour de ton visage, qui te tient au chaud et heureuse, pendant qu'il te mange.
Çelik teli ve hidroklorik asit kullanılarak yapay yollarla eskitilmiş. Böylece bir kısmı paslanmış.
Elle a été artificiellement vieillie en utilisant de l'acide chlorhydrique et de la laine d'acier, ce qui a laissé des particules de rouille.
Hawkins zarfı açarken kenarları yırtılmış ama bir kısmı okunuyor.
Présentement, le bord de l'enveloppe était déchiré quand Hawkins l'a ouvert. Mais il y a quelque chose qui est resté derrière.
Yemekte tanışmıştık sizinle.
On s'est rencontré au resto du coeur.
20 yıl önce tanışmıştık.
On s'est rencontré il y a 20 ans.
Meslektaşlarımın çoğu, dengenin terbiye kısmına odaklanmış durumda.
Trop de mes collègues se concentrent sur le côté éducation de l'équation.
Kendine çekidüzen ver. Sen neden benim kadar sıkı çalışmıyorsun Hollandalı?
Pourquoi tu t'en prends pas à quelqu'un de ta taille?
- Tanışmış mıydık?
- Nous sommes-nous rencontré?
İnşallah bu kısmını yanlış hatırlamazsın.
Dieu me garde que tu trompes sur cela.
Beni hatırlamıyorsun ama daha önce tanışmıştık.
Vous ne vous rappelez pas de moi, mais on s'est déjà rencontré.
Buklelerin de çok yakışmış, kız.
Les boucles vous vont bien.
Hikayenin yanlış kısmına vurgu yapıyorsun.
Tu ne racontes pas la bonne histoire.
Hastanede tanışmıştık.
On s'est rencontrées l'autre jour à l'hopital.
Bu kısım kampanyanızın mantık kısmı mı?
Est-ce une part de votre logique de campagne?
Savcının maçoluğunu perspektifi olan biriyle yer değiştirmek,... zamanının büyük bir kısmını çocuklarını büyütmeye adamış birisiyle.
Remplacer le machisme du procureur par la perspective de quelqu'un qui a passé la majorité de sa vie à élever ses enfants?
Özür dilerim ama beni, zamanının büyük kısmını çocuklarını büyütmeye adamış biri olarak kategorize etmenize katılmıyorum.
Désolée. Je désapprouve votre interprétation selon laquelle j'ai passé la majeure partie de ma vie à élever des enfants.
Yolun bir kısmı fırtınada kaymış.
Une partie du chemin a été abîmée par la dernière tempête.
Daha önce tanışmış mıydık?
On s'est déjà rencontré?
- Daha önce tanışmış mıydık?
Est-ce que nous nous sommes déjà rencontrés?
Güney Amerika ve Afrika'nın Orta Amerika'ya açılan kapısıydı. Bilirsiniz her ne kadar tarihimizin bu kısmıyla pek gurur duymasak da Afrika'dan köle olarak getirilen yüz binlerce insan köle olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne buradan giriş yaptı.
Une partie de notre histoire dont nous ne sommes pas fiers, c'est que... c'est le port qui a reçu des centaines de milliers, si pas des millions, d'Africains amenés aux États-Unis pour être vendus comme esclaves.