Sıç translate French
285,831 parallel translation
Biraz sıkıcı.
- Un peu ennuyant.
Ben de bayılmışım, ne güzel.
J'ai été gazé aussi. C'était cool.
Betondan yapılmış.
C'est du béton.
Quinlan otelin kapıcısıymış.
Quinlan est un concierge.
Lütfen. beni buradan çıkar.
s'il vous plaît. Laissez moi juste sortir d'ici.
Sen doktorsun ve dolandırıcısın.
Vous êtes un docteur et un escroc.
Dünya'nın Panayırı Oteli'nden canlı çıkmayı başarmışsınız.
Vous avez quitté le "World's Fair Hotel" vivant.
- Kılları ağarlaşmış kıçına sokarsın!
Je t'emmerde, la blondasse.
Saplanmış nesneyi çıkardılar ve sen de iyileşeceksin.
Ils ont enlevé le bout de bois. Tu vas t'en tirer.
O senin ailen, bilmesi gerekiyor.
C'est ta sœur.
Ama kötü harcanmış gençliğimiz sayesinde bodrumdan girip çıkabilirim, sorun değil.
Mais on peut passer par la cave sans problème.
Cesetle ilgilenildiğinden emin olabilir misin? Ve Bay Chevalier'e çıkışı gösterin.
Allez récupérer le cadavre et mettez M. Chevalier à la porte.
O sırada böyle görünüyordu.
Voilà comment c'était.
Bazıları çok sıkıcı görünür.
Certaines sont ennuyeuses à regarder.
Daha fazla deney yaptıkça, bunun bir hastalık olmadığı ortaya çıktı, fazla ışıktan da kaynaklanmıyordu.
En faisant des expérimentations, il s'est avéré que ce n'était pas une maladie, qu'il y avait assez de lumière.
Deneyde yaptığınız ve mercanları beyaza döndüren tek şey de... NORMAL ISI... ısıyı iki derece arttırmak oluyordu.
La seule chose qui, dans les expériences, rendait le corail blanc, c'était une température de deux degrés Celsius de plus.
Ama okyanustan bahsettiğimizde... beden ısınızın değişmesi gibi bir şey.
Mais quand il s'agit de l'océan, c'est comme votre température corporelle.
Isı, onların normal ısı seviyesinin biraz üzerine bile çıksa, mercanlar beyaza dönmeye başlıyor.
Si la température augmente légèrement au-dessus de la normale, les coraux blanchissent.
Bu hayvanlar da aynısını yapıyor.
C'est ce que font ces animaux.
Artık işe yaramayan o bitkilerden kurtulmaya çalışırlar ve arkalarında transparan, çıplak doku bırakırlar.
Ils tentent d'éliminer ces plantes qui ne sont plus fonctionnelles et laissent derrière un tissu dénudé et transparent.
Bazen aylarca tuzlu su altında tutmak istediğiniz bir kamera sisteminiz olduğunda ve bu, derinlerde büyük fırtına ve kasırgalara maruz kaldığında onu aşağıya iten milyarlarca litre suyun baskısı altında, bunu yapmak çok zor.
Quand on a un système de caméra qui doit être submergé dans la mer pendant des mois dans une zone qui subit d'énormes orages, des ouragans, en profondeur, avec l'immense pression exercée par des milliards de litres d'eau, c'est très difficile à faire.
Birlikte çalışıyorlar ve... aklıma gelen ilk şey, anemon ile palyaço balığıdır.
Ils travaillent ensemble. La première chose à laquelle je pense, c'est une anémone et un poisson clown.
Isıların bize kesin olarak gösterdiği bir şey, okyanusların ısındığı.
Ce que nous montre la température, sans le moindre doute, c'est le réchauffement des océans.
Isı sabit kalsaydı, bütün iniş çıkışlar, ortalama ısı civarında olurdu.
Si la température était constante, ces variations devraient rester autour de cette température moyenne.
Burada, yılın bu döneminde, olması gerekenden 4.7 derece daha sıcak olduğunu görebilirsiniz.
On peut voir qu'ici, la température a augmenté de 2,6 ° C. C'est bien plus que les moyennes.
Dünyadaki başka önemli noktalara baktığınızda da normalde olacağından 11.3 derece, beş derece ve 8.2 derece daha sıcak olduğunu görürsünüz.
Quand on regarde d'autres points chauds du globe, la température a augmenté de 6,1 ° C, de 2,7 ° C, de 4,5 ° C par rapport aux normales de saison.
- Hava uyarısı geldi.
- C'est une alerte.
Denize dalıp, mercanları sınıflandırmaya başlayan ilk adam, keşke o kişi ben olsaydım ama biraz geç doğdum.
C'est le premier à avoir plongé et catalogué les coraux. J'aurais voulu être ce type, mais je suis né un peu trop tard.
Bu bulanık çıkmış.
C'est flou.
Çok az insan bunun canlılar tarafından yeryüzünde yapılmış en büyük yapı olduğunun farkındadır.
Peu de gens savent que c'est la plus large structure qui existe sur Terre.
İnsanların bilmediği şey, tutulan ısının yüzde 93'ünün okyanusa gitmesi.
Ce qu'ignorent les gens, c'est que 93 % de la chaleur emmagasinée se retrouve dans l'océan.
Okyanuslar ısıyı tutmasalardı, gezegenin ortalama yüzey ısısı, 50 derece olurdu.
Si les océans n'absorbaient pas la chaleur, la température moyenne à la surface de la planète serait de 50 ° C.
Bunlar kuzeyde Yeni Kaledonya'ya kadar gidiyor, hatta aşağısı, bu bölüm de ikinci seviyede.
C'est là, au nord de la Nouvelle-Calédonie, et en dessous et aussi dans ces zones qui sont au niveau deux.
Öyle sıcak ki.
C'est très chaud.
SU SICAKLIĞI 35 ° C Sıcak bir küvet gibi.
On se croirait dans une baignoire.
Bu, en zor dalışım.
C'est la pire plongée de ma vie.
O zamanlar bakış açısı tamamen farklıydı çünkü resifler uzun süredir oradaydı, bundan kuşku yoktu.
C'était un état d'esprit différent avant parce que le récif devait perdurer, personne n'en doutait.
Müsabaka içinde ve dışında, evde, yarışta, sabah yedide, akşam yedide. Hepsi temiz çıktı.
En compétition, hors compétition, chez moi, pendant les courses, à 7 h, à 19 h, et tous mes résultats sont clean.
Bu adam kariyeri süresince diyelim ki 500 doping testini geçtiyse belli ki sistem düzgün işlemiyordu.
S'il avait réussi, disons, 500 tests antidopage dans sa carrière, c'est que le système était défaillant.
Bay Rodçenkov'un nezaretindeki atletlerin testleri pozitif çıkmaz.
Les athlètes dont s'occupe M. Rodchenkov ne sont jamais testés positifs.
Evet, buzunu çözüp her şeyin erimesini sağlayarak homojen hâle getireceğiz.
Oui, c'est ça, puis l'homogénéiser pour s'assurer qu'elle a bien fondu.
Bu büyük bir sır.
C'est le grand secret.
Yarış için performans artırıcı ilaç testi yaptıklarını söylüyorlar.
Sur la question des produits dopants, la course indique qu'ils vérifient.
Bu acil çıkışından iniyoruz.
On va emprunter cette sortie de secours.
Olimpiyatlarda hile yapan devlet çapındaki sistemin yaratıcısı sen miydin?
Étais-tu le cerveau derrière ce système national de tricherie aux JO?
Bu yüzden bir anda Portugalov'un birçok sonucu pozitif çıkmaya başladı.
Portugalov s'est retrouvé avec autant de tests positifs pour ça.
Okul çağından beri arkadaşımdı, kalbinden veya başka bir sağlık sorunundan şikâyet ettiğini hiç duymadım.
On est amis depuis l'école primaire, et il ne s'est jamais plaint du cœur et n'avait aucun souci de santé.
İş birliği yaptığı takdirde, sonunda yargıç muhtemelen onu hapse atmayacak.
S'il coopère, au bout du compte, le juge ne le fera pas incarcérer. C'est le plus vraisemblable.
Sence haberi sızdırmak çıkarına olur mu?
Est-ce dans votre meilleur intérêt de prévenir les médias?
En önemli "evet" bu. Diğerlerini unut.
S'il y a une chose à retenir, c'est ça.
Girişimiz buradaydı ama arka tarafta, yangın çıkışı olan yerde başka bir bina var.
Notre entrée était là, et derrière, près de notre sortie de secours, il y avait un autre bâtiment.
sıcak 416
sıcaklık 48
sıcak çikolata 23
sıcak su 41
sıcak mı 47
sıcak değil mi 17
sıçtık 31
sıcak dudak 25
sıçayım 19
sıçan 46
sıcaklık 48
sıcak çikolata 23
sıcak su 41
sıcak mı 47
sıcak değil mi 17
sıçtık 31
sıcak dudak 25
sıçayım 19
sıçan 46