Teğmen o translate French
263 parallel translation
Acaba Teğmen O'Rourke'la akraba olma ihtimaliniz var mı?
Ce lieutenant O'Rourke... Seriez-vous parents, par hasard?
Teğmen O'Rourke, ahıra kadar gelebilir misiniz efendim?
Lieutenant, voulez-vous venir à l'écurie? Mais ces hommes...
Sadece Teğmen O'Rourke için küçük bir hoşgeldin.
Nous accueillons juste le lieutenant O'Rourke.
Böylece Teğmen O'Rourke da seni görebilir.
Le lieutenant pourra te regarder.
Teğmen O'Rourke, beni izleyin.
O'Rourke, suivez-moi!
Teğmen O'Hashi, efendim?
Lieutenant O'Hashi?
Teğmen O'Hashi telsizin yanında değil.
Le lieutenant O'Hashi n'est pas près de son radio.
Teğmen O'Hashi'yi bulacaksın.
Trouvez O'Hashi.
Teğmen O'Hashi, ilk seti aştıktan sonra bu tarafa doğru ilerleyecek.
Le lieutenant O'Hashi doit partir vers la droite - dans la première tranchée. - Et revenez au rapport.
Teğmen O'Hashi dedi ki...
Le lieutenant O'Hashi a dit que...
- Teğmen O'Hashi dedi ki...
- Le lieutenant O'Hashi a dit que...
Personel subayının ifadesini duydunuz o dönemde teğmenlik yapan Kirk, o dönemde teğmen olan Finney'in sicilinde iz bırakan bir not düşmüş.
Vous avez entendu l'officier du personnel témoigner comment, suite à un rapport fait par l'enseigne Kirk, les états de service du lieutenant Finney ont été irrémédiablement entachés.
Teğmen O'Neil nerede?
Où est le lieutenant O'Neil?
- Teğmen O'Neil.
- Le lieutenant O'Neil.
Bayan O'Shaughnessy, bunlar da Tegmen Dundy ve Çavus Polhaus.
Je vous présente le Lt Dundy et le Sg. Polhaus.
- Lütfen Teğmen Delbar'ı dinleyin. - Delbar? O kim?
- Écoutez le lieutenant Delbar.
Teğmen, duruma hakim olmak o kadar da zor olmasa gerek.
Lieutenant, la situation n'est pas difficile à comprendre.
Teğmen Michael O'Rourke, efendim. Görev için Apache Kalesi'ne gidiyorum, efendim.
Lieutenant O'Rourke, en route pour Fort Apache.
Çavuş Mulcahy, ambulans ve eskort Teğmen Michael O'Rourke için.
Sergent Mulcahy, avec une escorte pour le lieutenant Michael O'Rourke. Bien, Sergent...
Bayan, bu vaftiz oğlum Teğmen O'Rourke.
C'est mon filleul, le lieutenant O'Rourke...
Teğmen Michael O'Rourke, efendim.
Mon lieutenant?
Michael Shannon O'Rourke, teğmen, Birleşik Devletler ordusu.
Michael Shannon O'Rourke, Lieutenant de l'armée des Etats-Unis.
O'Rourke'u da yanıma alarak. Teğmen O'Rourke'u birliğinin orada bulabilirsiniz efendim.
Vous trouverez le lieutenant O'Rourke avec ses troupes.
Beyler, emir subayım Teğmen O'Rourke sizinle o ilgilenecek. - Beyler.
Le lieutenant O'Rourke, qui s'occupera de vous.
O yaz, ayda iki kez Teğmen ve ben müzik dinledik.
Deux fois par mois, cet été, nous écoutions, le lieutenant et moi.
O içeride, Teğmen. Mutfaktan kaçmaya çalışırken yakaladım onu.
Je l'ai surpris qui entrait dans la cuisine.
Eğer o şekilde olduysa, Teğmen, elimizden gelen tüm yardımı yaparız.
Si c'est le cas, nous vous aiderons le mieux possible.
Bütün Amerikalılar o teğmen gibi değil.
Tous les Blancs ne sont pas comme ce lieutenant parjure.
- O kadar bilgili değilim teğmen.
Ça me dépasse.
Hayır. O yapmadı teğmen.
Ce n'est pas vrai.
Mesele o teğmen. Conroy.
Conroy est mort.
O Teğmen Rob Dancy, benim emrime yeni atandı.
C'est le lieutenant Rob Dancy. Il vient d'être transféré ici.
Teğmen, o yakında buralardan ayrılacak.
II partira bientôt, lieutenant.
- Teğmen Costa onu boşver, o dokuz canlı biridir.
- Ca ira pour lui. Il a neuf vies.
- Teğmen, büyük Alman tanklarından biri, o büyük tanklardan!
- un tank de Boche! - Oû?
O öldü, Teğmen.
Il est mort.
Ne o teğmen? Yerliler mi?
C'est quoi?
O tepeyi asla 12 adamla alamayacağını biliyorsun... teğmen.
12 hommes y suffiront pas, mon lieutenant.
Ama Teğmen Roget o gece devriyesinde Lejeune'u öldürdü... sonra da bana sessiz kalmam için şantaj yaptı.
Roget a tué Lejeune et il m'a fait chanter pour que je me taise.
Ya teğmen ve diğerleri o şeyin içindeyse!
- Suppose que le Lieutenant et les autres soient dans cette baraque en kit hollandaise!
- Teğmen Manion'un karısı... Laura Manion'u o gece barda gördünüz mü?
- Avez-vous vu Laura Manion, l'épouse du Lt Manion, au bar ce soir-lá?
Teğmen Manion'u o gece Iron City'deki cezaevine mi götürdünüz?
Avez-vous conduit le Lt Manion á la prison du comté ici, á Iron City, le soir même?
O halde eğer ilişkiniz yıldırım aşkı değilse... Teğmen Manion'u boşanmadan önce tanıyor olmalısınız.
A moins que ce n'ait été un coup de foudre ultrarapide, vous deviez connaître le Lt Manion avant votre divorce.
Galiba ben kocamla dans ederken, o teğmen... durmadan aramıza giriyordu.
Je crois que c'était parce que le sous-lieutenant tenait á m'inviter et que ça ne plaisait pas á mon mari.
O ve o öteki savcı bizi büroya götürüp... Teğmen Manion hakkında sorular sordular.
Avec l'autre, il nous ont fait venir á leur bureau et ils nous ont interrogés sur le Lt Manion.
- O zaman Teğmen Cantrell'i tanıman gerekir?
- Connaissez-vous le lieutenant Cantrell?
Teğmen Graham, çekil o lanet olasι çanιn başιndan!
Lieutenant Graham, laissez cette satanée cloche!
Teğmen Brannin sağ olsa, Apaçi'yi o asardι... ben de yardιm ederdim.
Si le lieutenant Brannin était vivant, il pendrait l'Apache et je l'y aiderais.
O dolu bir şişeydi Teğmen.
Cette bouteille était pleine, lieutenant.
Sizin gördüğünüz tayfa da o adam, ya da "şey" olsa gerek, Teğmen.
Il s'agit aussi sûrement de votre ingénieur.
O şey Teğmen Uhura'ya bir şey yaptı!
Cet engin s'en est pris au lieutenant Uhura!