English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Y ] / Yanılıyorlar

Yanılıyorlar translate French

300 parallel translation
Hepsi de Phil'in şu cinayet olayına karıştığını düşünerek yanılıyorlar. Kendi gözümle gördüm. Saat 11 gibi buraya gelmişti...
Ils se gourent s'ils pensent que Phil était mouillé à Long Island parce que je l'ai vu moi-même entrer vers 11 heures...
Ama size göre onlar yanılıyorlar.
A tort d'après vous...
Yatağı benim hazırlayacağımı sanıyorlarsa, yanılıyorlar.
S'ils pensent que je vais faire le lit, ils se trompent!
Benim bütün ışıkları tamir edeceğimi sanıyorlarsa, yanılıyorlar.
S'ils pensent que je vais réparer ça, ils se trompent.
Bütün buraları temizleyeceğimi sanıyorlarsa, yanılıyorlar.
S'ils pensent que je vais nettoyer, ils se trompent.
Beni yıldırabileceklerini düşünüyorlarsa, yanılıyorlar.
Je ne succomberai pas.
Hepsi yanılıyorlar.
Mais on se trompe.
On üzerinden dokuz kez yanılıyorlar. Alanda kesin bir rapor çıkarırım.
Ils se trompent 9 fois sur 10.
Yanılıyorlar. Meseleyi anlamıyorlar.
Parce qu'ils ne connaissent pas le problème
Hayır, yanılıyorlar.
Ils font erreur.
Aptallar ve yanılıyorlar
Que ce sont des idiots et qu'ils ont tort
O zaman rahipler İmbra konusunda yanılıyorlar.
Alors prêtres se trompent sur Imbra.
Bizi korkutabileceklerini, sanıyorlarsa yanılıyorlar, çünkü herkes... biliyor ki bizi korkutan tek şey gökyüzünün kafamıza geçmesidir.
De vrais monstres! Lls ne nous font pas peur. C'est connu, on n'a peur que d'une chose :
Yanılıyorlar ve aptallar. Yanlış adamı tutukladılar, ama egoları bunu kabul etmiyor.
Ces idiots arrêtent le gars qu'il fallait pas et refusent de l'admettre.
Allie ve Sussman gibileri yanılıyorlar.
Allie et Sussman, et tous les autres... se trompent car je peux déjouer le comité...
Onlar yanılıyorlar.
Ils se trompent.
Biliyorum yanılıyorlar, Bekleyip göreceğiz
J'ignore qui en est l'auteur
Elbette ki yanılıyorlar, bu kızartma çatalını kafanızın içine soktuğum zaman sizin de farkedeceğiniz gibi.
C'est une idée fausse et vous allez le voir en prenant cette fourchette dans le crâne.
Ama yanılıyorlar.
Ils se trompent!
Yanılıyorlar.
Ils se trompent. Ça tient debout.
Ama yanılıyorlar. Böyle konuşmanın bir sebebi var mı?
Avez-vous une raison pour dire ça?
Yanılıyorlar!
C'est faux!
Ben de yanılıyorlar diyorum. Tehlike bir illüzyondan ibaret.
Erreur, le danger est une illusion.
Yanılıyorlar. Onlar deli.
Ils se trompent, ils sont fous.
Ama yanılıyorlar, seni temin ederim.
Mais ils ont tort, je vous assure.
Yanılıyorlar!
Oui. Eh bien, les gens se trompent
Birlikte çok zaman harcıyoruz. Herkes birlikte olduğumuzu sanıyor ama yanılıyorlar.
On est souvent réunis, alors tout le monde croit qu'on forme un couple, mais à tort.
Onu gören insanlar olmuş. Yanılıyorlar.
Ils se trompent.
Eğer savaşmadan gideceğimi sanıyorlarsa, yanılıyorlar.
S'ils pensent que je vais me laisser faire, ils se trompent.
Hayır, hayır, yanılıyorlar.
Non, ils se trompent.
Yanılıyorlar. - Evet, efendim.
Ils ont tort.
Kanunlara sığınabileceklerini sanıyorlarsa... yanılıyorlar.
Et si ces types croient se cacher derrière, ils se trompent.
Kimileri böyle düşünüyor, ama yanılıyorlar.
Certains le pensent. A tort!
Kendilerini çok önemli sanıp ağızlarını hiç açmayanlar da görgü konusunda bir hayli yanılıyorlar.
Ces personnes qui se croient très importantes, et n'ouvrent jamais leur bouche, se trompent complètement.
Beni bu şekilde baskı altına alacaklarını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar.
S'ils pensent faire pression sur moi ainsi, ils se trompent!
Bu tanıklar yanılıyorlar.
Ces témoins se trompent.
Yanıyorlar.
L'avion flambe.
Henüz bir birinden çok uzakta yan yana yatıyorlar.
Ils sont l'un à côté de l'autre, et pourtant si différents.
Ama yanılıyorlar.
Ils s'imagineront que tu vas en hériter. Mais c'est faux.
Hawaii'de geminin yanına küçük botlarla yanaşıp, para için suya dalıyorlar. Bazıları gemiye tırmanıp, gemiden atlıyorlar.
A Hawaii, ils viennent avec leurs barques et plongent pour l'argent.
Hastanenin psikiyatri servisi şefi olan Profesör Loriebat ve Profesör Barkov dünyanın dört bir yanından gelen gazetecilerin karşısında, yerlerini alıyorlar.
Le Prof. Loriebat, suivi du Prof. Barkoff, qui dirige le service psychiatrique de l'hopital, s'installent face aux journalistes venus du monde entier.
- Adamları aşırı derecede sadık O'na ölmek pahasına yanından ayrılmıyorlar.
Ses fanatiques le suivent encore. Ils ont l'avantage de la montagne, le risque est trop grand.
Yanılıyor olabilirim. Çok ilkel bir lehçe konuşuyorlar. Galiba benim bir tanrı olduğumu sanıyorlar.
Ils emploient un dialecte primitif, mais je crois qu'ils me considèrent comme un dieu.
Atmosfere girerken yanıyorlar.
Elle va traverser l'atmosphère.
İşin en iyi yanı, fıstık karşılığı çalışıyorlar.
Et l'avantage... c'est qu'ils travaillent pour des cacahouètes.
Aletlerini kaldırıp etrafta dolanıyorlar. Yanındaki kıza asılıyorlar.
Elles te mènent par le bout de la bite.
Eski karısıyla onun ofisinde hala seks yapıyorlar. Yan odada insanlar var.
Il fait encore l'amour avec son ex-femme dans son bureau, avec des gens dans la piéce d'à côté.
Yanılıyorlar.
Tu parles!
Günümüzde dünyanın dört bir yanındaki çevreciler... araştırmalarının sonucunda yeni ve ortak bir sonuca ulaşıyorlar... buna "derin ekoloji" diyorlar.
Aujourd'hui, les écologistes de toute la planète adoptent une approche nouvelle, plus holistique, qu'ils appellent : "l'écologie profonde".
Diane ve Doug Ross çıkıyorlar. Yanılıyor muyum?
Diane et Doug Ross sortent ensemble.
Daha da iyisi. Onu ve yanındaki arkadaşını idam etmeyi planlıyorlar.
Mieux, ils vont l'exécuter avec sa compagne demain.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]