Yemek yok translate French
958 parallel translation
Bu yüzden sana bu akşam yemek yok.
Tu seras privée de dîner.
- Et yemek yok. Kural bu.
Ne pas manger de la viande Ceci est la loi
Para yok, yemek yok? - Evet, öyle.
- Pas d'argent, pas à manger?
Yemek yok mu?
Pas dîné?
Temizleyene kadar sana yemek yok.
Jusque-là, rien.
Emirlere uymayı öğrenene dek yemek yok.
Pas de rata tant que vous n'obéirez pas.
Yemek yok mu?
et ils espèrent nous faire coucher, le ventre vide... dans le lit de la bonne! Rien à manger!
İş yok. - Yemek yok.
Buvez pendant que c'est chaud.
Güzelce yıkanmayana yemek yok.
Il faut se laver entièrement, sinon pas de repas.
Yemek yok mu?
Rien à manger?
Diziye yaklaşımından bahsedene dek yemek yok.
Parle-moi de ton idée.
Sana yemek yok çocuk.
Pas manger, Bürschchen.
- Yemek yok uyuyun.
Au lit. Maman, je suis fatigué.
Zavallı kaptanı üzüyorsun. Bugün sana yemek yok.
T'auras rien à croquer aujourd'hui.
Şeker yemek yok, gazete okumak yok, radyo dinlemek yok ve sadece konuşulduğunda konuşacaksınız.
Finis les journaux, les sucreries. Plus de radio. Ne parlez que si l'on vous interroge.
Ona yemek yok.
Il ne mange pas.
Ona yemek yok.
Il ne mange pas!
Bu akşam sana yemek yok!
Tu n'auras rien à manger!
- Yemek yok. - Yiyemiyoruz.
Pas de nourriture.
Yemek yok.
Plus de nourriture.
Bugün yemek yok.
Il n'y a pas grand-chose.
Olmaz! Bir çıkar yol bulana kadar ya da yatıp ölmeye razı olana kadar yemek yok.
Pas avant de trouver une issue ou bien quand nous serons... tous pręts ŕ mourir ensemble.
Size yemek yok!
J'ai dit non! Ici, on ne mange pas.
Bir ay boyunca manastırdan çıkamayacaksın. Ayrıca bu akşam yemek de yok sana.
"Vous serez privée de sorties pendant un mois et vous ne dînerez pas ce soir."
Konuşana kadar yemek ve su yok.
Tu seras privé de nourriture et d'eau jusqu'à ce que tu parles.
Saat 8 oldu, yemek falan yok.
II est 8 h, et je n'ai pas dîné.
Tony için gerçekten üzülüyorum. Rheba yemek isteyen yok mu diye soruyor.
Je suis vraiment malheureux pour Tony.
Bu adamcığın nesi harika? Yemek ve uyumaktan başka yaptığı yok. Çoğu zaman dostça davranmıyor bile.
La plupart du temps, il mange et il dort.
Bunları emir kabul edin. Karides yemek ve merdiven çıkmak yok.
Maintenant, je vous défends les crevettes et les escaliers.
yemek odasına kimsenin girmesine izin yok!
Mais aidez-moi!
Hayır, hiç bir derdim yok. Başka yerde yemek istiyorsan Nicks'de de yemek yiyebilirsin tabii.
Pas de problème avec Nick, j'imagine, si tu aimes ce genre d'endroit.
- Kesin birşey yok. Sadece yemek.
- Ce n'est qu'un déjeuner.
Madem Ginepro'nun kıyafetleri yok, o da size güzel bir yemek pişirecek.
Ginepro ne peut aller ainsi vêtu.
- Yani hiç param yok. Meteliksizken yemek yemem. O zaman yorgun ve keyifsiz olurum.
Et quand je n'ai pas d'argent, je ne mange pas et j'ai le cafard.
Sadece avans için bu dağları aşıp göçmenlere yemek götürmeye niyetim yok.
J'apporte pas des provisions à des colons juste pour une avance.
Biraz yemek ya da iyi yatak için düşmanla iş yapmam gerekiyorsa Sefton için problem yok demektir.
Même en trafiquant avec l'ennemi, pour de la nourriture ou un matelas!
Yemek için zamanım yok. Eve gitmem lazım. Elbiselerim nerede?
Où est mon habit?
Çalışmak, yemek yapmak yok.
Pas de travail, pas de cuisine.
Bıdı bıdı yok. Kaptan Video yok. Yemek kokusu yok.
Pas de télévision pour enfants, pas d'odeurs de cuisine...
Yemek az, içki yok, tabii ki iyiyim.
Peu à manger, encore moins à boire, aussi je me porte bien.
Caddenin karşısındaki yerde bir kaç lokma yemek için ata gerek yok.
Mon cheval ne me sera pas utile pour aller manger de l'autre côté de la rue.
Artık yemek sorunumuz yok, hanımefendi.
Ne pleurez plus, M'dame.
Evcil hayvan, yemek pişirmek akrabalar hariç kadın misafir yok.
Pas d'animaux, pas de cuisine... ni d'invités du sexe opposé, sauf la famille.
Diğer çocuklar gibi gülmeye, yemek yemeye hakkı yok mu?
- C'est vous, M. le maire?
Narayama'ya gitmek gibi bir niyetin yok, değil mi? Oğlun ve karın bile sana yemek vermiyor. Bu yüzden pilav kokusunu alıp evimin içine daldın.
Comme tu refuses d'y aller... ton fils et ta bru refusent de te nourrir et tu en es réduit à venir humer le parfum du riz chez les voisins.
Birlikte yemek yemişliğimiz yok, bu yüzden bana "sen" diye hitap etme.
J'te prierai de n'pas m'tutoyer! Mets - toi ça dans la tête
Yemek yok.
Rien à manger.
İş yoksa, yemek de yok.
Pas de travail, pas de repas.
Annem yok ama yemek yeriz.
Ma mère n'est pas là, mais reste dîner.
Ocak boş. Evde yemek dahi yok.
La cuisine est libre, on n'a pas mangé.
Annemin mezarı üzerine yemin ederim! Sofraya iki lokma yemek koyacak kadar bile param yok. Bana inanmak zorundasın!
Je te jure sur la tête de ma mère que je n'ai même pas un sou à mettre dans ma casserole.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65