Yemın translate French
678 parallel translation
Yani beni yem olarak mı kullanacaksınız?
Je vais servir d'appât?
Atların yem torbasını takıp hemen geliyorum.
Un instant, j'enlève la nourriture des chevaux.
Ben boğazını kesip köpekbalıklarına yem yapalım derim.
Non! Egorgez-le et jetez-le aux requins!
Daha yem bile doğrayamıyorsun, gemilerden ne anlarsın?
T'y connais rien en bateaux!
Etmezseniz sizi Romalıların hıristiyanları... aslanlara yem ettiği gibi köylülere yem edeceğim.
Et si vous ne dites rien, je vous donnerai en pâture aux villageois... comme les Romains ont donné les chrétiens en pâture aux lions.
- Günaydın. - Yem de getirdin mi?
- Tu as les appâts?
Bu da ne? Bunu mu yem yapacaksın?
Qu'est-ce que ça fait là, ça?
Odun kafalı bir yem.
Tu n'es qu'un pantin et un imbécile!
Şu andan itibaren onun sevgisi bir çiftçi karısının horozun üstüne yem savurması gibi olacaktı.
Elle nous aimerait toujours, mais autrement. De l'affection sans doute, mais en petites doses.
Seni bir yem ve burayı da bir tuzak yeri olarak kullanacağını demek istiyor.
L'appart est le piège, et toi, l'appât.
Hele de beş adamın seni yem olarak bırakıp gidebileceklerini hiç düşünmemiştin.
Cinq hommes ne vous laisseront pas en appât.
Böyle düşünmeye devam ederseniz hepiniz Godzilla'ya yem olacaksınız!
Si vous continuez à penser comme ça vous serez tous la proie de Godzilla!
Ben seni çukurları atladığını görmek istiyorum, içinde akbabalara yem olduğunu değil.
Je t'apprécie trop pour te voir jeté dans la fosse en pâture aux vautours.
Sonra Griff'in arkasını kollamak için bir yerlerde kendisini yem yapacak.
Puis il s'installera quelque part pour couvrir Griff de dos.
Yem olarak ne kullandığını biliyorum.
Je sais de quoi tu te sers comme appât.
. - Yarın, yem için kenevir kavur.
- Demain je vais m'inscrire au...
Diyorsun ki, yem onu yüzeye çekecek?
Ce leurre n'a aucune profondeur, vous disiez?
Onu b.k havuzuna boğulup, yengeçlere yem olsun diye mi atacaksın?
Vous ne le tuerez pas, mais vous le jetterez dans les fonds et le laisserez se faire dévorer!
Yem kullanma hikayesini bensiz başlatmışsınız, bensiz bitirin!
Vous avez monté cette histoire sans moi, finissez-la sans moi!
Kuşu yakalamak için, önce tuzağa yem koymalısın.
Pour attraper un oiseau, il faut d "abord l" appâter.
Sebastian'ın tuzakları. Bizi yem olarak kullandı!
II se servait de nous pour amorcer!
Avukatın görevi müşterisini mahkemeye yem olmaktan korumaktır.
Souvent une jambe d'avocat pendait au-dessus de la tête des clients.
Ona ne kadar yem çuvalı sattığın beni ilgilendirmiyor. Benim tavuklarım -
Je me fiche du nombre de sacs vendus.
O adamların her birini şehir surlarından aşağı asıp kurtlara, çakallara yem yapacağım!
Je les pendrai tous aux murs de la ville... pour qu'ils servent de nourriture aux chacals.
Hızlarının düşüklüğü, savunmamızın onları... yem olarak görmesine neden oluyor... bu yüzden de arkamıza geçebiliyorlar.
La lenteur a fait croire à notre missile... que c'étaient des leurres... donc il les a ignorés pour attaquer les avions de chasse.
Kaç tane yem bıraktın?
Il nous reste combien de leurres?
- Bir yem gerekecek. - Haklısınız.
Il me faut une amorce.
Masum bir çocuğu yem olarak kullanıp..... müşterilerin bütün parasını alıyorsunuz.
Vous utilisez un innocent garçon comme appât pour détrousser les clients de leur argent.
Beni yem olarak kullandın.
Je vous ai servi d'appât.
- Seni kurtlara yem mi yaparım sandın?
- J'allais te laisser aux coyotes?
Kışın hayvanlar yolculuk yaptığı için biraz daha iyi yem arıyor... ve yazın arada bir, kuraklık olur.
L'hiver, le bétail doit se déplacer pour se nourrir et l'été, il y a parfois la sécheresse.
Ya gönüllü olursun, yada aslanlara yem olursun.
Je te ferai embrocher si tu n'y vas pas.
Şu Galya'lıyı yakalayın, yoksa hepinizi aslanlara yem yaparım.
Saisissez-le, pleutres, ou je vous fais dévorer au cirque par les lions.
- İspanyol sınırından Fransa'ya geçerken ateş eden bir takım askerin önünde,... onu yem olarak kullanmak acı verici bir görevdi.
- Il a reçu la tâche difficile de lui faire quitter l'Espagne et de l'attirer en France où un peloton d'exécution l'attendait.
Sanırım 300'ünü de Oberst gibilere yem olsun diye cüzdanda bıraktın.
Tu as laissé 300 $ dans son portefeuille comme appât, et Oberst s'est fait avoir.
Başka ne yem kullanabiliriz ki?
Il n'y a pas meilleur appât.
- Siz yem olmayacaksınız.
- Vous n'allez pas servir d'appât?
Başarırsak altını aramızda... bölüşürüz, başaramazsak tek başına timsaha yem olursun, ne de olsa... onlara vermek için bir tane yeterliyken iki tane vermenin hiç manası yok.
Je vais droit au but. Construisons ensemble le palais de César. Si nous réussissons, nous nous partagerons l'or.
Sen yem olmak için kal.
Tu n'es pas lâche, tu sais bien te battre.
Sonra sen ve onlar akbabalara yem olacaksınız.
Et je vous laisserai aux vautours.
Hadi, ilkin şu yem çuvallarını indirin.
Bon, balancez d'abord les sacs de grain.
Beni yem olarak kullanamazsın!
Tu ne peux pas te servir de moi comme appât!
Güneyde yem olarak iyi iş yaptınız.
Vous êtes doué pour leurrer les fritz.
- Senin bu atlar paran olsa, iyi yem yerler. - Paran yok!
Tu n'as pas d'argent.
Üstünde sadece bir çuval gerçek altın, yem olarak.
Un misérable sac d'or..... sur le dessus.
Veya değişik yem kullanın.
Ou changez d'appât.
- Bizi yem gibi kullandınız.
- Je n'avais pas le choix.
Hey, kartala yem olan kurbağanın hikayesini bilir misiniz?
Vous connaissez celle de l'aigle qui mange la grenouille?
Siz akbabalara yem diye kalacaksınız.
On vous laisse en pâture aux vautours.
Onu geldiğinde böyle görmesi için kurtlara yem olara bırakacağım.
- Ce n'est pas bien. - Tu as déjà chassé le loup? On en prend un comme appât, l'autre vient toujours.
Bu bir yem, kalan son düşmanın Kitahama Okono'yu çekmek için.
C'est un appât afin de leurrer... le seul bandit restant :
yemin 21
yemin ederim 1752
yemin ediyorum 138
yemin ettim 31
yemin ederim ki 107
yemin et 106
yemin ederim bilmiyorum 20
yemin eder misin 27
yeminle 42
yemin edin 17
yemin ederim 1752
yemin ediyorum 138
yemin ettim 31
yemin ederim ki 107
yemin et 106
yemin ederim bilmiyorum 20
yemin eder misin 27
yeminle 42
yemin edin 17