Yok translate French
470,766 parallel translation
Kamerayı yok edersek, başka seçeneği kalmazlar. Ancak içeri girip kendilerini filme alacaksınız.
Si on détruit la caméra, ils n'auront pas d'autre choix que de venir et la filmer eux-mêmes.
Benim hakkımda bir lanet yok.
Tu n'en as rien à faire de moi.
Yok gerçekten.
Non, sérieusement.
Magnus olmadan, elimizde hiçbir şey yok.
Sans Magnus, on a rien.
Başka şansımız yok.
On n'a pas le choix.
Ben... o kadar param yok, artık değil.
Je n'ai pas cet sorte d'argent, Plus jamais.
Benimle oturmaya zamanı yok.
Il n'a pas le temps de s'asseoir avec moi.
Benimle ilgilenen bir "babacık" yok.
Mon "papounet" ne prend pas soin de moi.
Benim kendi vizyonum yok.
Je n'ai pas de vision.
- Yok, o bir anlıktı.
- Le moment est passé.
Dokunmak yok.
Ne me touche pas.
Keten var, çorap yok.
Du lin et pas de chaussettes.
Finaller falan yok.
Il n'y a pas de finale.
Haberin yok muydu?
- Tu ne savais pas?
Yok, onlarla mısır patlatacağım.
Non, je vais les utilisés pour faire du pop-corn.
Bak, ders almak için zamanım yok.
Je n'ai pas de temps pour ce genre de cours.
Bu insansı tahtakurularının bilmesine gerek yok.
Je ne veux pas que ces espèces de punaises le savent,
Çiçeklenen bir şey yok burada.
Il n'y a rien de florissant ici.
Yardımına ihtiyacım yok.
Je n'ai pas besoin de ton aide.
Bu konuda şüphem yok.
Je n'ai pas de doute.
Tamam, bahsettiğiniz şey hakkında hiç fikriniz yok.
Ok. Vous n'y connaissez rien.
" Süper olmak için pelerine ihtiyacınız yok.
" Vous n'avez pas besoin d'une cape pour être super.
Benim eşim yok. Tabi Meksika'da evlenmeyi saymazsan.
Je n'ai pas d'épouse sauf si vous comptez les mariages à Mexico.
Teddy, bunun için zamanım yok.
Teddy, j'ai pas le temps.
Green Fury küvetten dışarı kahramanca yükselir üzerinde köpük ve gülücükten başka bir şey yok ve der ki : "Üzerimde Wayne Security Yağmurluğu olmadan çıplak gibiyim."
Green Fury sort héroïquement du jaccuzi elle ne porte que des bulles et un sourire et elle dit : "Je me sens nue sans mon Poncho de Sécurité Wayne."
Yılan saçlısın, hiç yemek fişin yok, beyazsın.
Cheveux filandreux, sans timbres, blanche.
Yeni sipariş yok.
Pas de commande.
"Bir erkeğe ihtiyacın yok. Sen bir tarikat kurabilirsin!"
" Pas besoin d'un homme pour monter une secte.
Afrika'da hiç mayonez yok diye endişelenmiş.
Quelqu'un ne voulait pas manquer de mayo en Afrique.
İnancımla ilgili tek kelime yok.
Mais pas un mot sur ma foi.
Uzun ve çekici olmam ve Lyme hastalığımı yok saymam mı?
Car je suis grande, belle et allergique?
Kimmy yok oldu ve beni hasta Titus'la bıraktı.
Kimmy disparaît en me laissant un Titus à l'article de la mort.
O genç çalışan besleyen yalakta mahallemizde bulunmayan hiçbir şey yok.
Cette mangeoire bobo n'a rien de plus que ce qu'on a déjà dans le quartier.
İskorbüt oldum, Kimmy'm gitti ve eskiden Channel 6 çekerdi, artık yok.
J'ai le scorbut, Kimmy est partie et je ne capte plus la 6e chaîne.
Ama Doğu Dogmouth'da, düzgün sağlık hizmeti yok, toplu ulaşım araçlarımız kokuyor ve tişörtlerimizde yanlış Super Bowl şampiyonları var.
Chez nous, les gens ne peuvent pas aller chez le médecin, nos transports publics puent, et nos t-shirts ont les mauvais gagnants du Super Bowl.
Hiçbir fikrin yok, değil mi?
Vous ne comprenez pas?
Hayır, bu sözün benim için hiçbir değeri yok.
Ces mots ne veulent rien dire.
- Yok canım. - Egzersizi doğru ayarlarsanız gerek yok.
- Il faut juste recalibrer.
Artık yok mu?
Plus maintenant?
Yok, hayır! Onu kastetmedim.
Ce n'est pas ce que je voulais dire.
Bob, bunun emsali yok.
C'est une première.
Antarktika'da Rus birlikleri yok.
Il n'y a pas de troupes russes en Antarctique.
24 saattir ses seda yok.
Silence radio depuis 24 heures.
- Senato duruşmaları için vaktimiz yok.
On n'aura pas le temps.
Hiçbir fani alev yok edemez ortak düşmanı.
La flamme mortelle ne peut détruire le malheur.
Ortak düşman yok olsun!
Que brûle le malheur partagé!
Ortak düşman yok olsun!
Que brûle le malheur!
Bana Claire demenin sakıncası yok bu arada.
Vous pouvez m'appeler Claire.
Beni korumana gerek yok.
Pas la peine de me protéger.
Bize karşı oynamana gerek yok.
Inutile de faire semblant.
Kılavuzu yok.
Il faudra aviser.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65