Zamanı geldiğinde translate French
1,522 parallel translation
İlişkimizi insanlara açıklama zamanı geldiğinde önce benimle konuşmanı istiyorum.
- Oui en effet. Quand le moment sera venu de rendre notre relation publique il faut que tu en discutes avec moi d'abord.
Er yada geç, zamanı geldiğinde hepimiz sorumluluk sahibi yetişkinler olmalıyız.
Tôt ou tard, le temps vient où nous devons tous devenir des adultes responsables.
Zamanı geldiğinde de öyle muamele görecek.
Et le moment venu, elle sera traitée en tant que telle.
Zamanı geldiğinde, beyler ki o zamanın ne zaman olduğunu biliyorsunuz kondomun paketini dikkatlice açın ve muza dikkatlice yerleştirin.
Quand c'est le bon moment, et messieurs, vous saurez tous quand ce sera le bon moment, ouvrez soigneusement l'emballage du préservatif... et déroulez-le sur la banane.
Birine bağlanmanın zamanı geldiğinde, bekleyeceğim sen ve Zach'in sahip olduğu gibi özel birşeyler bulana kadar.
Avant de m'engager à vie, je vais attendre de trouver d'être dans une relation aussi forte que celle de Zach et toi.
Zamanı geldiğinde ona ne çok ortak yönünüz olduğunu gösterirsin.
Au bon moment, tu pourras lui montrer toutes les choses que vous avez en commun. Merci.
Ama zamanı geldiğinde onu bitirmesini de bilmiş.
Mais il savait qu'il était temps d'y mettre fin.
- Merak etmeyin. Zamanı geldiğinde.
Attendons le bon moment.
Tutuklama zamanı geldiğinde, kıçlarına şantaj yapabiliriz.
Loi RICO dans leurs gueules quand on les aura chopés.
Sonra da zamanı geldiğinde onun kıçına dinamiti boru gibi sokacağız.
Et le moment venu, on foutra un bâton de dynamite au cul de ce mec.
Zamanı geldiğinde.
Quand le moment sera venu.
Ve zamanı geldiğinde, senin etrafta olman işimize yarayabilir.
Quand le temps sera venu, vous aurez toute votre utilité.
Zamanı geldiğinde, bileceksin.
Quand le moment sera venu, vous saurez.
Eğer kararın buysa, tüm yapabileceğim seni hazırlamak, zamanı geldiğinde aydınlanma yolunu bulmana yardım etmek.
Je peux juste vous aider à trouver votre chemin vers l'illumination, si c'est ce que vous voulez.
Zamanı geldiğinde onunla ben ilgilenirim.
Je m'occuperai de lui en temps voulu.
Zamanı geldiğinde işleri yürütmeleri için yeni bir yol bulmakda yardım etmeyi de önerdik onlara.
Nous avons aussi offert de les aider à repartir sur de nouvelles bases au moment venu.
Zamanı geldiğinde, öyle yapacağız.
En temps voulu.
Şey, zamanı geldiğinde, sesim daha gür çıkacak.
Au moment voulu, on l'entendra bien.
Hayır. Zamanı geldiğinde, ben ararım polisi.
En temps utile, c'est moi qui appellerai
- Hayır. Zamanı geldiğinde dul kadın beni burada bekliyor olacak.
Je serai en train d'espérer ici.
Zamanı geldiğinde kullanıcam.
Je m'en servirais le moment venue.
ve zamanı geldiğinde ihtiyacın olan tüm zaman senindir...
Et quand tu voudras- - prends tout ton temps- -
Umutla gözlerimizi sana döndürüyoruz, sen de zamanı geldiğinde rızkımızı veriyorsun.
Nos espoirs se tournent vers Toi, et Tu nous donnes le pain chaque jour.
Zamanı geldiğinde diğerleri anlayacak. Hepsi bu kadar.
Ça servira en temps et lieu.
Bilirsin bir gün, zamanı geldiğinde.
Un jour. Quand le moment sera venu.
- Herald iyi bir ajandı O zamanı geldiğinde sadece üzerine düşeni yaptı.
Quand un agent échouait ou qu'on pensait qu'il avait échoué, on l'ostracisait.
Zamanı geldiğinde anlayacağım.
Je le saurai bien.
Doğru zaman geldiğinde anlayacaksın.
Tu comprendras quand le moment viendra.
Doğru zaman geldiğinde bir koca bulacağım.
Je me marierai quand ce sera le moment.
Buna söz veriyorum- - Doğru zaman geldiğinde.
Je te le promets- - mais en temps voulu.
Yaşlı babasının yanına geldiğinde harika zaman geçirecek.
Il va s'éclater quand il viendra rendre visite à son vieux.
Yazları yanına geldiğinde de yaşlı babasıyla harika zaman geçirebilir.
Il peut toujours venir s'éclater pendant les vacances d'été.
35 yaşına geldiğinde o kıçına bir daha bak. Hep yazmış gibi gelen günlerini o zaman görürüm.
On en reparlera quand tu auras trente hu- - cinq ans et que le soleil se couche sur ton été interminable.
Henüz düşünecek zamanım olmadı ama geldiğinde burada olamayacağımı biliyorum.
J'y ai pas encore pensé. Mais je sais que je dois partir avant qu'il arrive.
Bunları hallettikten sonra, Farmington'da iki veya daha fazla One-Niner bir araya geldiğinde, göreceksiniz, bu onların hapse atılma zamanı olacak.
Maintenant, si on voit 2 One-Niners ensemble, c'est une réunion illicite et ça mérite la prison.
Eve geldiğinde bile, David doğduğunda korkunç bir astımı olmasına rağmen Nathaniel hiçbir zaman burada değildi.
Même après son retour, quand David faisait beaucoup d'asthme, Nathaniel n'était jamais vraiment à mes côtés.
Bu beden kristal ile aktif hale geldiğinde, Kripton bilgisinin bir kahini oldu, Yardımıma ihtiyacın olduğu zaman girebileceğim bir araç haline geldi.
Quand ce corps a été activé par le cristal, il est devenu... un oracle possédant toute la connaissance kryptonienne, un esclave que je pouvais habiter au cas où tu aurais besoin de moi.
Doğru zaman geldiğinde..... sana söz veriyorum, bu sıkıntıyla ilgilenilecek.
Quand le moment sera venu, je vous promets qu'on s'occupera de ce fléau.
Ve o zaman geldiğinde bir seçimle yüz yüze kalacaksın.
Et à ce moment, vous serez face à un choix.
Doğru zaman geldiğinde açıklanacak.
Vous saurez tout en temps utile.
Konu sekse geldiğinde her zaman "hatırlayamayacak kadar sarhoş" olduğunu itiraf etmişti.
Je veux dire, elle a admis qu'en ce qui concerne le sexe, elle avait toujours été... Trop bourrée pour m'en rappeler.
ayrılma zamanımız geldiğinde birden içimi büyük bir korku kapladı. Bundan sonra ne yapacağımı bilemiyorum.
Mais soudain, j'ai eu très peur de ce qui allait arriver à l'heure de me séparer de vous.
ayrılma zamanımız geldiğinde birden içimi büyük bir korku kapladı. Bundan sonra ne yapacağımı bilemiyorum. Bunca zamandır sadece size güveniyordum.
Mais j'ai soudain eu très peur de l'instant où il faudrait vous quitter.
Gerçi manasını sadece zaman geldiğinde anlarsın.
Elle ne comprendra qu'au moment venu.
Wilbur, bizler doğarız, yaşarız... ve zamanımız geldiğinde de ölürüz.
Wilbur, on naît, on vit, et quand vient notre heure, on meurt.
- Doğru zaman geldiğinde.
- Quand ce sera le bon moment.
Doğru zaman geldiğinde, bana geri ödeyecek.
Le temps venu, elle me le revaudra.
Ama uygulamaya geldiğinde her zaman bir bahanem vardı.
Quand il fallait agir, j'avais toujours une bonne excuse.
O an geldiğinde ki, inanın bana bir gün mutlaka gelecektir... işte o zaman yedi farklı numarayla... karşısında duracaksınız!
Parce que quand ce moment viendra, et croyez-moi, il viendra, ce sera le temps de sortir tous les tours de votre sac.
14'üne geldiğinde, zamanının geldiğini düşündük.
A 14 ans, on a décidé qu'il était temps de le lui dire.
Sona geldiğinde, sadece zamanını boşa harcamış ve eline de bir şey geçmemiş.
Il s'est ainsi retrouvé les mains vides en ayant juste perdu son temps.
geldiğinde 28
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zamanın var mı 17
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zamanın var mı 17
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43