Zamanım olmadı translate French
1,657 parallel translation
Ampulleri değiştirecek zamanım olmadı.
Je n'ai pas encore changé les ampoules.
Köpeği besleyecek zamanım olmadı.
Je n'ai pas eu le temps de nourrir le chien.
Dürüst olmak gerekirse, bunu düşünecek pek zamanım olmadı.
Honnêtement, je n'ai pas eu beaucoup de temps pour y penser.
Alışveriş yapmaya pek zamanım olmadı.
Je n'ai pas eu le temps de faire les courses.
Einstein'la, oturup bir çok konudan konuşmak için çok fazla zamanım olmadı. Çünkü, pek bu alanda değil gibi görünüyordu.
"se font manger par les gros." Je n'avais pas assez de temps pour m'asseoir en face d'Einstein et l'entretenir de tout ce qui me passionnait, d'autant plus qu'il ne semblait pas partager mes passions.
Dürüst olmak gerekirse, zamanım olmadı.
Pour être honnête, je n'ai pas eu le temps.
Yo, hayır, hiç zamanım olmadı
Non, non, je n'ai pas eu le temps.
Hiç zamanım olmadı.
Pas le temps.
Dosyasını güncellemeye zamanım olmadı.
Je n'ai pas eu l'occasion de mettre la fiche à jour.
- Hiç zamanım olmadı, kusura bakma.
- J'ai pas eu le temps, désolée.
Hiçbir zaman'kötü çocuk'olmadım ;
Je n'ai jamais vraiment été un mauvais garçon...
Dürüst olalım, hiçbir zaman çocuk gibi olmadım.
Soyons honnête, je n'ai jamais ressemblé à un enfant.
Hazır olmadığımı, biraz daha zaman istediğimi söyleyip kararımı ertelemek istiyordum. Umudum bu arada başka birini seçmesi idi.
Je voulais lui dire que je ne me sentais pas prêt qu'il fallait me laisser le temps, en espérant qu'il changerait d'avis.
Ama resim yapmayı çok seviyorum ve her zaman yetenekli olup olmadığımı merak ettim.
Mais j'adore peindre. Je me suis toujours demandé si j'avais du talent.
Çünkü yardıma hiçbir zaman ihtiyacımız olmadı.
Nous n'avons jamais eu besoin d'alliés.
O hiç bir zaman arkadaşımız olmadı.
Je crois qu'il aurait aimé être avec nous.
İlk başta iç çamaşırının üzerinden sonra tam emin olmasam da muhtemelen elimi iç çamaşırının içine sokmaya çalıştım. Devam etmenin doğru olmadığını da o zaman anladım.
et peut-être, bien que je ne puisse pas être précis, je pense que j'ai probablement essayé de mettre ma main à l'intérieur de ses sous-vêtements, et je pense que c'est à ce moment-là que j'ai réalisé que... ce n'était pas correct de continuer,
Son zamanlarda, tek başına olmanın her zaman en iyi yol olmadığını ben de anladım.
Je me suis rendu compte récemment qu'être seul n'est pas toujours idéal.
Yeterli zamanım olmadı.
Je manquais de temps.
Lois, ben özellikle gizemler konusunda hiçbir zaman iyi olmadım.
Je n'ai jamais été bon aux devinettes.
Beni ne zaman kendimde olmadığımı anlayacak kadar yakından tanımıyorsun.
Tu ne me connais pas assez pour savoir quand je ne suis pas moi-même.
Babanla aranızdaki bağa bakıyordum da hiçbir zaman öyle bir aile bağım olmadı.
Et quand je vous regarde, ton père et toi... tu sais, cette chose que vous avez. Je n'ai jamais eu ça.
Onların dedikleri umrumda değil, ve her zaman destekleyici olmadığımı biliyorum,
Ecoutez, je me fous de ce que Savoy a dit, et je sais que je ne vous ai pas toujours soutenue,
Benimle biraz zaman geçirdikten sonra bir çeşit deli olmadığımı görmeni istedim.
Je voulais qu'en passant du temps avec moi, vous voyiez que je ne suis pas une pauvre tarée.
Onlarla daha fazla zaman harcadıkça bize anlatıldıkları gibi olmadıklarının daha fazla farkına vardım.
Plus je les côtoie, plus je me rends compte qu'ils sont aux antipodes de ce qu'on dit.
Eğer ağrım olmadığını düşünüyorsan o zaman bana bir şey verme.
Si vous pensez que je n'ai pas mal, ne me donnez rien.
Hamile olduğum zaman, ben de hamile olmadığımı düşünüyordum.
Je croyais pas être enceinte quand j'étais enceinte non plus.
Hiçbir zaman Kitty'ye aşık olmadım.
Je ne suis jamais tombé amoureux de Kitty.
Baban artık olmadığına göre, öğrenme zamanın geldi sanırım.
J'imagine qu'il est temps que tu saches, maintenant que ton père n'est plus.
- Sen - Ne kadar değerli olduğumu ve bunun nasıl parayla... veya insanların işaret edebildikleriyle ilgisi olmadığını fark etmem uzun zamanımı aldı.
- Il m'a fallu du temps pour découvrir à quel point j'ai de la valeur et combien ça n'avait aucun rapport avec l'argent ou quelque chose que les gens pourraient pointer du doigt.
ve sanki seninle olmadığım zaman um, dengemi yitiriyorum.
Et, quand je suis pas avec toi, c'est comme si je perdais mes repères.
Zaman aşımı olmadıkça.
- Sauf... - Quoi?
Sana dinlenmeye zamanımızın olmadığını söylemiştim.
On n'a pas de temps!
Rodney, paketlemek için silaha ihtiyacım olmadığını uzun zaman önce kanıtladım.
Rodney, j'ai prouvé il y a longtemps que je n'avais pas besoin d'une arme pour t'en faire baver.
Çene çalacak pek zamanımız olmadı.
Nous n'avons pas eu trop le temps pour discuter?
Daha uzun bir hayatın her zaman daha güzel olmadığını bilecek kadar yaşlıyım.
Je suis assez vieux pour savoir qu'une longue vie n'est pas toujours la meilleure.
Bu sadece - Sanmıştım ki... Bunun en iyi zaman olmadığına karar vermiştik.
Je croyais qu'on était d'accord que ce n'était pas le bon moment.
Yani, o zaman bile sana bir mücadele olmadığımı biliyordum.
Je n'étais pas un défi, à l'époque.
Ona, benim hiç bir zaman sahip olmadığım üstünlükleri sağlamak istiyorum.
Je veux juste pouvoir lui donner les privilèges auxquels je n'ai pas eu droit.
Pekala. Sanırım gerçek sarışın olmadığımı belirtmenin tam zamanı.
Okay, je crois que c'est vraiment le bon moment d'avouer... que je ne suis pas une vraie blonde.
Bazen bunun tüm güne değdiğine yemin edebilirim sonunda bu küçük zaman dilimini çalabilmek anne olmadığım eş olmadığım bir zaman ya da pizza kölesi.
Je jure que des fois, c'est ce qui me pousse toute la journée. Savoir qu'à la fin, je volerai cette petite demi-heure où je ne suis ni mère, ni épouse, ni esclave des pizzas.
Kim olduğumu ve nereden geldiğimi keşfederken her zaman, dünyada benim gibi bir başkası olmadığına inandım.
Jusqu'à ce que je découvre qui j'étais et d'où je venais, je me suis toujours cru unique au monde.
Ted, çocukların hiçbir zaman planımın bir parçası olmadığını biliyorsun.
Ted, tu sais que les enfants n'ont jamais fait partie de mes projets.
Sanırım çizgi romanlarla aram hiçbir zaman iyi olmadı.
- Je n'ai jamais été fan de B.D.
Sana söylemem lazım, bu işteki uzun yıllarım sonunda, Hiç bir zaman pislik bulamadığımız olmadı. Üzgünüm.
Il faut que je te dise, de toute ma carrière, c'est la première fois que je ne trouve rien.
Washington'a bildirecek zamanımız olmadı.
On a pas le temps de contacter Washington.
Bana hiçbir zaman aşık olmadığını mı söylüyorsun?
Êtes-vous en train de me dire que vous n'avez jamais été amoureux?
Ben ne zaman bir tane önersem, bana gülüp ; regl olup olmadığımı sorardın.
A chaque fois que j'en ai proposé une, tu m'as ri au nez et demandé si j'avais mes règles.
Hiçbir zaman olmadım.
Je n'ai jamais été de la mafia.
O zaman süper kuvvetli olmadığımı seni uzun süre taşıyamayacağımı biliyorsun.
Alors vous savez que je n'ai pas une force surhumaine. Je ne peux pas vous porter longtemps.
Bunu ben de istiyordum, ama Jenna o kadar çabuk geldi ki, seni buraya getirtebilecek zamanımız olmadı.
Je le voulais aussi, mais Jenna est arrivée si vite, on n'aurait jamais eu le temps de te faire venir ici.
olmadı 215
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanımız tükeniyor 18