English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ç ] / Çıkıyorum

Çıkıyorum translate French

9,580 parallel translation
Balığa çıkıyorum ben.
Je vais pêcher.
Dışarı çıkıyorum.
Je sors ce soir
Hava Kilidi 1'den çıkıyorum.
Je quitte le sas un.
- Mesafe çok uzak, ben dışarı çıkıyorum.
C'est trop loin. Je sors.
Hemen dışarı çıkıyorum.
Je vais au calme.
Yola çıkıyorum.
J'arrive.
15 yıldır ilk defa, birisiyle çıkıyorum.
Pour la première fois en 15 ans, j'ai un rendez-vous.
Kesinlikle, hemen çıkıyorum.
J'arrive.
Durduk yerde ona mesaj mı atsaydım? " Bu arada Kevin ile çıkıyorum, Jon ile ayrılmış. Gülücük.
lui texter, super heureux, et faire genre, "Au fait, je suis avec Kevin, il a rompu avec John" Smiley clin d'oeil?
- Tamam yola çıkıyorum.
- J'arrive. - Qu'est-ce qu'il se passe?
- Yola çıkıyorum.
J'arrive.
Ben çıkıyorum.
J'y vais.
Bir yolculuğa çıkıyorum.
Je pars très loin...
İçmeye çıkıyorum.
Je vais fumer
- Çıkıyorum.
Je m'en vais.
Zaten çıkıyorum.
J'ai arrêté.
Sağ ol, ben yukarı çıkıyorum o zaman.
Merci, je vais en haut.
Çıkıyorum ben.
Je sors.
- Ben çıkıyorum.
J'y vais.
Yukarı çıkıyorum ben.
Je vais monter à l'étage.
Dışarı çıkıyorum ben biraz.
Je sors.
Seninle beleş kıyafet için çıkıyorum.
Je sors avec toi uniquement pour les robes gratuites alors...
- Yola çıkıyorum.
- J'arrive.
Ben... ben sigara içmeye dışarı çıkıyorum.
Je vais sortir fumer.
Evet, Perşembeleri biraz erken çıkıyorum.
Oui. Je pars un peu plus tôt le jeudi.
İki gün sonra çıkıyorum zaten.
Je sors dans deux jours.
Ben çıkıyorum Piper.
Je vais sortir, Piper.
Aynı anda iki adamla çıkıyorum.
Deux mecs en même temps.
Şu anda Michael'la çıkıyorum, baba.
Je sors avec Michael maintenant, papa.
Birkaç saat çalışmaya çıkıyorum.
Je vais travailler quelques heures.
Şu kostümle Times Meydanı'na çıkıp bir pasajın el ilanını dağıtıyorum.
Je porte ce costume de robot à Times Square pour distribuer des prospectus.
Biz kazandık... sanıyorum?
- C'est nous, je crois. - Non.
Ben kıçını kurtarıyorum, kahrolası bir TV şovu veriyorum. Bana bu şekilde mi teşekkür ediyor?
J'ai sauvé ses fesses en lui donnant une putain d'émission, et c'est comme ça qu'il me remercie?
Hatırlıyorum da bazen balık pathia yemek için İran büfelerinden birine giderdik. - Nereye?
C'est juste des singes.
Tarafları hiç tanımıyorum, beni bu suça iten herhangi bir şey yok ve bu kapıdan çıkınca bu insanları bir daha görmeyeceğim.
Je ne connais aucun des gens impliqués, je n'ai aucun mobile, et dès que je sortirai d'ici, je ne verrai plus jamais ces gens.
Peki. Gıcık defterini saklıyorum.
C'est vrai, je prends des notes.
Artık yeni evinde kalıyordu bazen Bayan Shepherd'ın dua ettiğine rastlıyorum ama nadiren sakince ya da düşünceli bir şekilde ediyordu.
Maintenant qu'elle est sur place, je J'aperçois parfois en train de prier et c'est rarement un processus paisible ou méditatif.
Şunu anlatırken de sallamıyorum. Konuşmamızdan sonraki gündü. Aynı sabah, saçları yıkanmış vaziyette minibüste uzanırken sosyal hizmet görevlisi ellerinde temiz kıyafetler, çarşaf ve merhemle bahçeye girip minibüsün kapısını çalıyordu.
Et je n'invente pas en disant que c'est le lendemain de cette conversation, où elle était allongée, les cheveux propres, que l'assistante sociale est arrivée dans la cour, apportant vêtements propres, draps et pommades,
Zenci insanların kıymete binmesinden bile önce burada bir kürsüm olduğu için dikkatli davranıyorum.
Je suis prudent, c'est la raison pour laquelle j'ai eu ce poste ici longtemps avant que les noirs ne deviennent populaires.
Evet, alıyoruz çünkü geçer not alabilelim diye kıçımı yırtıyorum!
Ouais, nous obtenons une note passable parce que je me casse le cul à être sur qu'on en ait une, ok?
Sevecen Jimmy'in Dot'u terk etmesi kalbini kırsa da akılsızlığı eğiterek Dandy'nin kurtarıcım olduğuna inanıyorum.
Aimer Jimmy a brisé le cœur de Dot en mille morceaux. Croire que Dandy serait mon sauveur était une idiotie.
Anlayamadığım şey ; kızıma öğle yemeğini ben yapıyorum, okula ben götürüyorum her gece kitap okuyan benim sadece Pazar ve Perşembe gecelerini onunla geçiriyor.
Le plus incroyable, c'est que je lui fais à manger, je l'emmène à l'école, je lui lis des histoires le soir, lui reste avec elle dimanche et jeudi soir, et elle parle que de lui.
Sonra önemli bir toplantıyı boş verip seninle akşam yemeği ayarlıyorum ama senin başka planların çıkıyor?
Je t'invite, je rate un rendez-vous important, et tu as d'autres trucs prévus?
Jules, oraya çıkıp tek başıma dans edebileceğimi sanmıyorum.
Jules, je ne crois pas que je peux danser seul.
Sıkıntı yok, tanımıyorum.
C'est bon. Je connais ce gars.
- Kendi kıçımı kurtarıyorum.
Non... je sauve les miennes.
Bu da benim bir aylık tatilim! Bu akşamdan başlıyorum.
C'est mon mois de vacances!
Gıcıklık yapmaya çalışmıyorum. - İyiyim.
Je n'essaie pas de t'enfoncer.
Bunu Yahudi olup Hitler'i suçlayacak kıvama gelene kadar geçici olarak yapıyorum.
C'est en attendant de devenir juive et de blâmer Hitler.
Artık etrafta oturup, yaptığım her şeyin analizini çıkarmıyorum.
Ça ne m'intéresse plus d'analyser tout ce que je fais.
- Ben senin gansta kıçına bayılıyorum.
- J'adore ton cul de gangsta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]