Çıkış yok translate French
1,722 parallel translation
Buradan çıkış yok demek oluyor.
On ne sortira pas comme ça.
- Buradan çıkış yok.
- Aucune sortie par là.
Oradan çıkış yok.
Il n'y a pas d'issue.
Cesursun Krabat. Ama buradan çıkış yok.
Tu es brave, Krabat, mais il n'y a pas d'issue.
Buradan çıkış yok.
Tu remets plus les pieds ici!
Buradan çıkış yok.
On ne sort pas.
Burada hiçbir çıkış yok.
- C'est la seule voie de sortie.
Oradan çıkış yok ki, orası sadece bir ofis.
Il n'y a pas de sortie. C'est un bureau.
Buradan çıkış yok!
Il n'y a pas d'issue!
Çıkış yok.
J'y crois pas.
Buradan bir çıkış yok.
Y a pas d'issue.
Başka çıkış yok, çocuklar.
Il n'y a pas d'autres portes, les gars.
Çıkış yok. Buradan ikinci geçişimiz.
Nous existons depuis deux fois.
Çıkış yarası yok.
Pas de blessure de sortie.
Kıçımızdan ısıracak yeni bir fırtınaya ihityacımız yok.
Sans provoquer d'embrouilles qui nous retomberaient dessus.
Koloniye giriş çıkış izni yok.
Personne n'est autorisé à entrer ou sortir.
Uyuşturucu bağımlısı olmamın imkanı yok ama bir fahişeye aşık olduğumu tamamen yuttun mu?
C'est vrai que je suis pas un drogué, mais tu as complètement gobé que j'étais amoureux d'une prostituée?
Artık hapisten çıkış kartı yok.
Pas de carte "Sortez de prison".
Yurtdışına çıkarsaydım bu işi, kuşkum yok kısa zamanda hallolurdu.
Si j'allais à l'étranger, j'y trouverais immédiatement du travail.
Eğer karışıklık büyürse çok büyürse, çok çok büyürse burada işler çok çirkinleşir ve onları tamamen yok edebilirsin.
Et si cette perturbation était suffisamment grande... alors, et c'est là que ça devient moche... Ils seraient complètement anéantis.
Pek fazla değil, ama her şey grileştiğinden beri hiçbir yerde fazla ışık yok.
Il n'y en a pas beaucoup, mais c'est comme ça partout depuis que tout est gris.
Başka çıkış yok mu?
- Il y a une autre sortie?
Buradan çıkış yok.
- Impossible.
- Yeterince sıkı, buna şüphe yok.
- Il est assez coriace, ça c'est sûr.
Umutsuzca olduğunu biliyoruz ama hala bir çıkış arıyoruz ve suyun altına dalmaya da cesaretimiz yok.
On sait très bien que c'est sans espoir, mais on cherche encore une issue. Sans avoir le courage de se jeter à l'eau.
Bu Sandık'ın içinde Ori ordularını yok edecek sır var.
Dans cette Arche c'est le secret détruire les armées d'Ori.
Galiba nihayet mesajı aldı. Bu gece ışık yok.
C'est beau, ici.
- Yok bir şey, sadece bir sıyırık.
- Asseyez vous. - C'est juste une éraflure.
Bir kere girdiğinde, oradan çıkışın yok.
Une fois à l'intérieur, on ne peut pas en sortir.
Ne olduğunu biliyorum ama o kısımda, ikimizin de orada olduğumuz kısımda bu gerçeği yok sayıyorum, tamam mı?
Je sais ce que c'était, mais cette partie-là, celle où nous étions présents, je ne l'écarterai pas, d'accord?
Başka çıkış yolu yok.
C'est la seule issue.
Biraz karışık, ama endişelenecek bir şey yok. Seni sonra ararım.
C'est compliqué, mais ne vous inquiétez pas, et je vous appellerai plus tard.
Biz yalnız, sıkıcıyız ve hep başımızı belaya sokarız çünkü yapacak daha iyi bir şeyimiz yok.
On est seuls, ternes et on s'attire des ennuis parce qu'on a rien de mieux à faire.
Kurbanların, ki onlardan çok sayıda gördük inandığı Maya-Kiş takvimine göre güneşin yıkıcı gücü karşısında bu yıl 21 Aralık'ta zaman yok olacak.
Maintenant, les victimes, et il y en a tellement ont dit avoir adhéré au calendrier Maya qui prédit que la fin du monde arriverait le 21 décembre de cette année à cause de forces destructives provenant du soleil.
Kırık yok. Kurşun girip çıkmış.
Il n'y a pas de fragments, ni internes, ni externes.
Çıkış yok.
Sans issue.
- O insanları öldürmen, tüm yaptıkların kızının anısını yok ediyor ve çektiğin acının aynısına sebebiyet veriyor.
C'est à vous de le voir de cette manière. Par le meurtre de tous ces pauvres gens, vous ne faites que détruire la mémoire de votre fille et causer des souffrances pareilles à celles dont vous souffrez.
Çıkış yolunuz yok.
- Vous pouvez pas sortir.
Ne seçeneğimiz var ki? Başka bir çıkış yolu yok.
- Il n'y a pas d'autre sortie.
Çıkış yok
- La porte n'est plus là.
- Yok, bildiğim diğer şey Bay Thompson'un eşi, Christine kocasının ölümüyle yıkılmış.
- Ce que je sais, c'est que sa femme Christine a pris la mort de son mari très mal.
- Yok artık... - Bu ne kadar iyi bir şey farkında mısın?
Arrête, c'est fantastique!
Yapma, kimsenin ışık saçtığı yok.
C'est impossible, de vraiment rayonner.
Çıkış kaynağında kendini yok eden kod yazılı.
Le code du lien s'est autodétruit.
Çıkış yolun yok, dostum.
C'est sans issue, mon pote.
Demek çıkış yolum yok?
Sans issue?
Yok işi sıkı tut sen.
Non, ne t'éloigne pas trop, c'est tout.
Hiç açık ışık yok.
C'est éteint.
Önümüzü görene kadar herkes birbirine yardımcı olacak, sonra herkes başının çaresine bakar beyler, alınmak yok kızlar.
On s'aide jusqu'à ce que la partie commence puis c'est chacun pour soi, ou chacune bien sûr.
Şimdiye kadar iyi haber. Sıcaklık alıcılarında olağan dışı bir şey yok.
Bonne nouvelle, tout paraît normal avec la visualisation thermique.
O yüzden. Karışıklık falan yok.
C'est pas compliqué.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65